Görülen her şehir yeni bir insanı tanımak gibi sanki. Her şehrin hikâyesi farklı, hepsi kendine özgü. Benzerliklerle dolu olsalar da

Görülen her şehir yeni bir insanı tanımak gibi sanki. Her şehrin hikâyesi farklı, hepsi kendine özgü. Benzerliklerle dolu olsalar da bazen aslında tamamen apayrılar birbirlerinden. Bazıları biraz gizemli ve çekingen, onları tanımak için turistlik bölgeleri aşmak gerekiyor. Hemen belli etmiyorlar kendilerini, zaman harcamamızı istiyorlar sanki. Bazıları da oldukları gibi dikiliyorlar karşımıza. Herkes farklı hikâyelerle farklı izlenimlerle ayrılabiliyor onlardan.
Ben uzun süre kalamayacağım Madrid’den güzel izlenimlerle ayrılacağım. O öyle sıcak karşıladı ki beni, aileden biri gibiydim sanki onun kollarında. Yabancılık çekmedim hiç. Ben kendi dilimde konuştum, o kendi dilinde. Bu şekilde bile anlaşıverdik hemen.
ESKİ SEVGİLİLER GİBİ...
Görülen şehirler eski sevgililere dönüşüyor zamanla. İster istemez karşılaştırıyoruz birbirleriyle, hepsinin yeri ayrı olsa da...  Birini hepsinden daha fazla seviyoruz. Bazılarını hatırlamak bile istemiyoruz. Benim için İstanbul bir yana, gördüğüm diğer şehirler bir yana. Ama  burada gördüğüm, yaşadığım şeylerin İstanbul’da zor olmasına bozulmadan edemiyorum.
Madrid sokaklarında her şey rengârenk, her renk kendinden bir şeyler katıyor. Mutlu, hareketli bir şehir. İnsanlar telaşsız, neşeli... Acımasız hayat gelmiş burada eğlenceli bir sürece dönüşmüş. Avrupa’nın en güzel kentlerinde bile hissedebileceğimiz sıkıcılık burada yok. Soğuk ve suratsız olmakla asil olmanın arasındaki farkların farkındalar İspanyollar. Sıcak insan ilişkileri,sevgi gösterileri birçok Avrupa şehirlerinde olduğu gibi geri kalmış ülke insanı davranışları olarak görülmüyor. Ya da bir kadının gece saatlerinde mini eteğiyle arkadaşlarıyla buluşup içki içmesi, yüksek sesle kahkahalar atması, belki sadece canı öyle istediği için belki de içkinin etkisiyle bir şarkı söylemeye başlaması bizdeki gibi algılanmıyor.  Herkesin istediği saatte, istediği gibi giyinip eğlenmeye, gülmeye hakkı var. Kadınlık başımıza dert olmuyor.
FARKLILIKLARA SAYGI
Şehir farklılıklara karşı saygılı, hoşgörülü.. Bir travesti istediği işte çalışabiliyor, eşcinsellere “namussuz”, öpüşen aşıklara “saygısız” gözüyle bakılmıyor.  Herkes istediği gibi, istediği şekilde, oldukları şeyler için acı çekmeden, dışlanmadan, hor görülmeden, farklılıkları  her fırsatta nefret dolu ya da yargılayan binlerce bakışlarla yüzlerine tokat gibi vurulmadan yaşıyor. Bir kadın korkmadan taksi şoförü olabiliyor mesela. Yabancı olduğum için onlarla iletişim kurmaya çekinmiyorum. İnsanları bu kadar neşeli, sıcakken ve ben kendimi bu kadar uzakta olup evimde gibi hissederken onların dilini konuşamadığıma üzülüyorum sadece. Onlar ve ben ayrımı da kalkıyor sonra kafamda. Bir oluyoruz.
Taze sıkılmış portakal suları, meyveleri, terasta buzlu sangria ve tapas keyfi, flemenko dansları, futbol düşkünlüğü, öğle uykuları, uzayan geceleri, Picasso, Dali gibi ressamları,  daracık sokakları, renkli mimarisi ve tarihi çalkantılarıyla Madrid Avrupa’nın en heyecan veren,  sürprizlerle dolu, renkli kültür ve eğlence kentlerinden biri bence.
Uzatıyorum dönüş tarihimi.