Mahkemenin kararı
Mahkemenin bir kapatma kararı vermemesi birkaç bakımdan iyi oldu. Birincisi, memlekette iyi kötü demokratik teamüllerin yerleşmesi bakımından parti kapatmanın...
Mahkemenin bir kapatma kararı vermemesi birkaç bakımdan iyi oldu.
Birincisi, memlekette iyi kötü demokratik teamüllerin yerleşmesi bakımından parti kapatmanın zırt pırt müracaat edilen bir yol olmaktan çıkması iyidir. En azından, sınıf politikasını esas alan partilerle Kürtlerin partilerine yönelik kapatma tehditleri bundan sonra daha fazla tartışılır hale gelecektir.
İkincisi, kapatma halinde ortaya çıkacak kaos ve ardından gelmesi çok muhtemel otoriter siyasal ortam, bugün bir miktar toparlanmanın eşiğine gelmiş ama böylesi bir kaotik ortamının ağırlığını taşıyacak örgütlülükten uzak emekten yana kesimlerin, yeniden gerilemesi ve dibe vurmasına yol açacaktı. Bu tehlike şimdilik ortadan kalktı.
Üçüncüsü, bazı yeminli AKP düşmanlarının sandığının aksine, AKP’nin temsil ettiği siyasi düşüncenin geriletilmesi bakımından da Anayasa Mahkemesi’nin kararı olumludur. Şöyle ki... Bir siyasi düşüncenin yasaklanarak ortadan kaldırılmasının mümkün olmadığı aşikâr. Hatta güçlenerek geri döndüğünü de yaşadığımız tecrübelerden biliyoruz.
AKP, altı senedir özellikle ekonomik alanda bir tür sahte cennetin üzerine oturarak durumu idare etti. Dış borç ve özelleştirme vasıtasıyla giren sıcak parayla finanse ettiği ekonomik yapı, taşıdığı riskleri büyüterek bugüne geldi. Uluslararası piyasalarda yaşanan finansal bunalımın Türkiye üzerinde sarsıcı etkilerinin olmayacağını düşünmek aptallık olur. Dolayısıyla, denizin bittiği yere yaklaşırken AKP’nin kapatılması bu partiyi hem muhtemel krizin faturasını ödemekten kurtaracaktı, hem de krizi kapatmanın bir sonucu olarak sunup toplumsal güç devşirecekti. En azından böyle bir senaryonun önü kapanmış oldu.
•••
Peki bundan sonra ne olur?
Bir kere Türk basınının ‘aklıselim’ kalemlerinin arzu ettiği şeyler olmaz. Hani diyorlar ya, bir uzlaşma ortamı yaratılsın... Erdoğan Anayasa Mahkemesi kararından ders çıkarsın, türbanı unutsun, parti içindeki marjinalleri törpülesin... Baykal sekter ve kavgacı tutumunu terk etsin, AB reformlarına destek versin... Küresel uluslararası sermayeyle uyumlu neoliberal yeniden yapılanma elbirliğiyle güle oynaya inşa edilsin... (Tabii bu son cümleyi böyle ifade etmiyorlar; çağdaş dünyayla bütünleşme falan diyorlar.)
AKP ders çıkarır mı?
Muhtemelen bir dönem daha dikkatli gider... “Velev ki...” gibi meydan okumalardan uzak durur. Lakin gelecek yıl yerel seçimler var. Tabanının ‘siyasi cesaret’ beklentilerine denk düşecek hamleler yapması gerekebilir; başladığımız yere döneriz.
Bundan “şeriat gelir” sonucu çıkar mı? Çıkmaz.
Demek istediğimiz şu: AKP içinde şeriat isteyen yok mu? Tabii var. Tabanında var, partinin muhtelif kademelerinde var. Olmaması tuhaf olur. Ama siyaset bu insanların niyetlerinden öte, başka değişkenlerin baskın olduğu bir süreçten geçiyor. Bu anlamda AKP’nin islamcılığı, küreselleşme sürecinde neoliberal yapılanmanın sınırlarına kadardır. O sınırlar da şeriata uygun değil.
Öyleyse endişeye gerek yok mu? Var. Çünkü toplumun aşağıdan yukarı (cemaatler, vakıflar, dernekler, AKP teşkilatları vb eliyle) ve yukardan aşağı (hükümet olmanın imkânlarını kullanarak), karşılıklı eşgüdüm halinde muhafazakârlaştırılması sürer.
Bu da yeterince karanlık ve köleleştirici bir süreçtir.