Marx’ın komünizm anlayışı

Marcello MUSTO / Akademisyen

Marx’ın önceliği “modern toplumun ekonomik hareket kanununu açığa çıkarmak” idi. Kapitalist üretim biçiminin, esas devrimci özne olan proletaryanın mevcut sosyoekonomik sistemi yıkmasına fayda sağlayacak kapsamlı bir eleştirisini geliştirmeyi amaçlıyordu.

Dahası, kesinlikle “yeni bir din” niyetinde olmayan Marx, teorik olarak anlamsız ve politik olarak verimsiz gördüğü, komünist toplum için evrensel bir model tarifinden de geri durdu. Bu sebeple, Kapital’in ilk cildinde “geleceğin menüleri için yemek tarifi” yazma niyetinde olmadığını açıkça belirtmişti. Buna rağmen, birçok yorumcunun hatalı iddiasının aksine, Marx komünist topluma dair kimisi basılmış kimisi basılmamış birçok fikir geliştirmişti.

ÖZGÜR İŞTİRAK KOMÜNİZM

Marx’ın komünizm tahayyülü, “özgür bireylerin, müşterekleştirilmiş üretim araçları ile çalışarak tek bir toplumsal emek gücü olduklarının tüm bilinci ile bu güçlerin birçok farklı formunu geliştirdikleri bir işbirliği idi.” Benzeri birçok tanımı Marx’ın yazılarında bulabiliriz. Grundrisse’de, kapitalizm sonrası toplumun “kolektif üretim” üzerine temelleneceğini yazmıştı. Gotha Programının Eleştirisi’nde ise "toplumsal örgütlenmeyi, üretim araçlarının ortak mülkiyeti temelinde ‘işbirliğine dayalı bir toplum’” olarak tanımlıyordu.
Kapital’in ilk cildinde, Marx, toplumun bu “daha yüksek formundaki” hâkim prensibin her bireyin tam ve özgür gelişimi olduğunu açıklıyordu. Fransa’da İç Savaş’ta, komün üyelerinin uyguladıkları tedbirlerle hemfikir olduğunu belirtirken “halkın kendi kendine hükümet edişinin eğilimlerine işaret ettiğini” yazıyordu. Daha açık olmak gerekirse, Paris Komünü’nün siyasi reformlarına dair değerlendirmesinde, “eski, merkezî hükümetin taşralarda dahi üreticilerin özyönetimine doğru kırılması gerektiğini” iddia ediyordu. Bu ifade, Bakunin’in Devletçilik ve Anarşizm eserinde yeniden ortaya çıkıyor; Marx “radikal bir toplumsal değişimin, toplulukların özyönetimi ile başlayacağının” altını çiziyordu.

Marx, burjuva topumda işçiler ve kapitalistlerin piyasa içerisindeki durumlarını eşitleyen sözde serbest rekabetin insan özgürlüğü ile hiçbir alakası olmadığını ve kapitalizm savunucuları tarafından yüceltildiğini belirtiyordu. Sistem demokrasi karşısında devasa bir engel teşkil ediyordu ve işçilerin ürettiklerinin dengine yaklaşamayacak bir karşılık aldıklarını en iyi şekilde gösteren de kendisiydi.

Marx Grundrisse’de kapitalizmin “bireylerin toplumsal üretim altında toplandığını” ve bunun “kendileri dışında varoluşunun kaderleri haline geldiğini” gözlemler. Bu da ancak alım satım değerleri her şey olup bittikten sonra belirlenen ürün üzerinden pazarlığı edilen değişim değerinin ederiyle belirleniyor. Buna karşın komünist toplumda ise emeğin kendi içinde dağıldığı işbirliğinin çıktısı olarak üretim “doğrudan toplumsal” olacak. “Ortak zenginliğin” sahipleri tarafından yönetilecek. “Üretimin toplumsal karakteri” üretileni en başından genel ve ortak olana doğru biçimlendirecek, “üretimin komünal karakteri” baştan belirlenmiş olacak ve bireyin emeği toplumsal emeğe dönüşecek. Marx’ın Gotha Programının Eleştirisi’nde vurguladığı gibi, kapitalizm sonrası toplumda “bireysel emek dolaylı bir biçimde var olmayacak ve doğrudan kümülatif emeğin tamamlayıcı parçasına dönüşecek”. Ek olarak, işçiler “bireyin işbölümüne köleleştirici itaatini” tarihe gömecek şartları da yaratabilecekti.

SOSYALİZM VE EKOLOJİ

Kapital’in ilk cildinde Marx burjuva toplumda “üretim sürecinin işçi için değil işçinin üretim süreci için var olduğunu” vurgular. Dahası, işçilerin sömürülmesine paralel olarak çevrenin sömürüsü de ortaya çıkar. Marx’ın komünist toplum fikrini üretici güçlerin gelişimine indirgeyen yorumlamalara karşın, Marx’ın kendisi bugün ekoloji sorunu dediğimiz konuya büyük ilgi gösterir. Birçok kez “kapitalist tarımdaki gelişmelerin yalnızca işçileri değil toprağı da soyduğunu” işaret etmiştir.

Komünizmde, planlı işbirliğinin şartları yaratılacaktır. Kapital’in üçüncü cildinde Marx işçilerin komünist üretim biçimini tesis edebildikleri vakit, “tekil bireylerin gezegene sahip olmasının, bir insanın diğeri üzerindeki sahipliği kadar absürt geleceğini” gözlemler. En radikal eleştirilerini kapitalizme içkin yıkıcı sahiplenmeye yönlendirerek, “ne tüm bir toplum ne tüm bir millet, hatta varolan tüm toplulukların bütünü dahil dünyanın sahibi değildir” der. Marx için, insanlar “onun içinde yaşayanlar, ondan yarar sağlayanlar olarak gezegeni gelecek nesiller için daha iyi bir duruma getirmekle mükelleftirler”.

Marx’ın komünizme dair fikirleri ne dogmatik şekilde bağlı kalınacak bir model olarak ne de farklı zaman ve yerlerde ayrım gözetmeden uygulanması gereken çözümler olarak düşünülmemelidir. Fakat bu taslaklar, paha biçilemez bir teorik hazine teşkil etmekte, bugün dahi kapitalizmin eleştirisinde bize yol göstermektedir.

Çeviren: Yunus Emre Ceren