“Kimse bizim günaydınımız olmayacak belki, kararlılığımız ve azmimizden başka . Ama biz milyonlarca minik yüreğin günaydını olmak istiyoruz…”

“Kimse bizim günaydınımız olmayacak belki, kararlılığımız ve azmimizden başka . Ama biz milyonlarca minik yüreğin günaydını olmak istiyoruz…”
Böyle söylüyor Burçin Öğretmen. O atama bekleyen,  görev bekleyen, gördüğü eğitimin karşılığını vermek isteyen yüz binin üzerinde öğretmenden biri sadece.
Üstelik yurt genelinde, özellikle ‘açılım’ tartışmalarının yapıldığı bu günlerde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da öğretmen açığı söz konusu iken neden atama yapılmaz?
Bir öğretmen başına, OECD ortalamalarında 16 öğrenci düşerken ve Türkiye’de bu sayının 26 olduğu bilinirken neden atama yapılmaz?
Her 18 öğrenciye 1 polis veya askerin düştüğü bir ülkede İçişleri Bakanı AB normlarına uymak için 40.946 polise daha ihtiyacımız var derken, Eğitim Bakanı neden sekiz on bin öğretmen ataması ile yetinir?
Eğitime  Gayri Safi Yurt İçi Hasıladan (GSYİH) ayrılan pay, Avrupa Birliği ortalaması % 5,1  ve Dünya ortalaması % 4,4 iken neden Türkiye Cumhuriyeti’nde bu oran sadece % 2,8 ‘dir ?
Neden, 2010 Yılı Merkezi Bütçe Tasarısı’nda Eğitim Bakanlığı’na ayrılan ödenek 28,237 milyar TL. iken faiz ödemeleri için Hazineye ayrılan ödenek 56,75 milyar TL’dir ?
Neden, 80.000 öğretmene atama olanağı sağlayacak 2 milyar TL. kaynak bulunamazken (!),  küresel kapitalizmin piyasalaştırma uygulamaları için dayattığı Üst Kurullara Merkezi Bütçe Tasarısında 2 milyar TL. ödenek bulmakta hiç zorluk çekilmez?
Neden, dünyayı sarsan kapitalizmin krizi bizi teğet geçerken  bütçemiz 52,4 milyar TL açık verir?
 Emekliye devede kulak maaş artışı ortada iken Merkezi Bütçe Tasarısı’nda neden, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesi bir evvelki yıla göre % 36,9 arttırılarak 36,142 milyar TL’ye çıkartılır?
NEDEN ?
“Neden?” diye sorar hakim, kendini ısıran köpeği bacağından ağaca asmış olan Temel’e.
“Hakketmişti hakim bey, bunun neresi suç?” diye yanıtlar Temel.
Hakim bir açıklama yapmak ihtiyacı  duyar;
“Bak Temel, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki Vekiller bunu suç olarak görmüşler. Bizde yasayı uygulamak durumundayız.”
Temel yarı kızgın yarı  sitemkar;
“İstediğiniz cezayı verin. Şimdi köpeğin Meclis’te torpili var, benim yok öyle mi?”
 Meclis’ten ( yada ötesinden ) torpili olanlar, etin de kemiğin de  semizini götürürken,  bir gün ‘köpeği’ bacağından asmanın mümkün olacağını duyumsayan Temel’in dilinde şimdi bir Sezen Aksu bestesi;
-“ Ne inkar, ne itiraf, yalnızca sitem”
Yalnızca bu gün söylenen bir şarkı,
yalnızca bu gün söylenen…