Medyada toplumsal bağlam ve ifade özgürlüğü

Burhanettin Kaya - Prof. Dr., Türkiye Psikiyatri Derneği. 

Türkiye'de medya cinsel şiddet ile istismar haberlerini ve tramvayla ilişkili haberleri verme konusunda genel olarak sabıkalı diyebiliriz. Çok uzun yıllardır psikiyatrlar, özellikle Türkiye Psikiyatri Derneği olarak bu konuda duyarlılık gösteriyoruz. Yaptığımız uyarılara rağmen yazılı ve görsel medyada şiddet, istismar, intihar, herhangi bir toplumsal travma haberi verilirken günümüz medyasının daha çok okunma ve izlenme arzusuyla onu sansasyonel hale dönüştürme ya da çarpıcı şekilde ifade etme eğilimi oluşuyor. Çoğu zaman, özellikle yandaş medya olarak tanımlanan medya için söylüyorum, siyasal iktidarın arzularına ve ihtiyaçlarına göre, onun hoşuna gidebilecek bir tarz ya da ton tutturmak düşüncesiyle bu tür haberleri çarpıcı bir biçimde verme çabasında oluyorlar.

Bu aslında hem haberde konu olan mağduru, hem de mağdur olma potansiyeli olan bireyleri örseleyebilen, onların ruhsal yapılarında iz bırakabilen bir nitelik taşıyor. Bunun bir başka etkisi, özellikle haberin veriliş şekli, kurulan dil ve oluşturulan söylemin, mağdur etme potansiyeli olanların, yani şiddet üretme, istismar yapma, bir travmanın faili olma potansiyel taşıyan insanların bu davranışlarını artırma, pekiştirme ya da meşru kılma yönünde de etkileri olabilir. Ne yazık ki bu, ilkeli ve etik konularda duyarlı gazetecilerde de görülebiliyor. Özellikle günümüzde sosyal medyanın güçlenmesi, yeni medyanın sosyal ağlar aracılığı hayal gücümüzü zorlayacak derecede genişlemiş ve yaygınlaşmış olması, haber içeriğinde kullanılan dilin insanın ruhsal yapısında yarattığı ruhsal etkiyi daha çok artırmakta ve denetimi güç bu hale getirmektedir. Şunu biliyoruz; günümüzde medya sahipliğindeki değişme ile birlikte medyanın siyasal iktidarlar tarafından kitleleri yönetebilmek için ciddi bir ideolojik aygıta dönüştüğü aşikardır. Bu durum, dilin de hoyratça kullanılmasına zemin hazırlamış görünüyor. Şiddetin, travmatik yaşantıların, özellikle fiziksel ve cinsel şiddetin, istismarın, cinayetin, intiharın, savaşın, kitlesel travmaların haberleştirilmesi, medyada sunumu, izleyenlerin öfkelenmesi ve yoğun tepkiler vermesi yanında o şiddetin normalleştirilmesi ve yeniden üretilmesine yol açan etkiler de yaratabilir Bu konuda hem psikiyatrlar hem de basın ve medya çalışanlarının çok duyarlı olması, temel etik ilkeler oluşturması gerekir. Bu tür haberlerin medyada verilmesinde medya çalışanlarının uyması gereken önemli şeyler var. Haberin, verilen bilgi kesin kanıtlara ifadelere bağlı olsa bile yargılamadan, bir kesin yargıya ulaşmadan verilmesi gerekir. 

Günümüzde yeni medyanın sosyal ağların insanın hayal gücünü zorlayacak denli genişlemiş olması, siyasal iktidarın bunu elinde olduğu bütün araçlar ile etkin olarak kullanması siyasal ve toplumsal gerçekliklerin medya dolayımı ile inşa edilmeye başlandığının da en önemli göstergesi… kolaylaştırıcısı, hazırlayıcısı... Medya sahipliğinin değişmesi ile birlikte bu son derece büyük bir ivme kazanmış görünüyor... Bu durum aslında halk adına gözetim yapma ve serbest düşünce pazarı oluşturma amacı olduğunu vurguladığımız medyanın 4. güç olma özelliğinin ortadan kalkmasını, işlevsizleşmesini sağlamıştır. Patriyarkal, neoliberal kapitalizm ve özellikle bunu en üst düzeye çıkaran günümüzün gerçekliği… Türkiye bu siyasal sistemin en acımasız yaşandığı ülkelerden... 

Özetle şunları söyleyebilirim, medyanın örselememesi, aksine onarıcı olması için haberin kurgusu ve aktarımında örselenmeyi önleyecek, onu olanaksız kılacak, hatta onun yarattığı örselenmeyi onarmaya zemin hazırlayacak bir dil oluşturması, bir söylem geliştirmesi gerekir. Bir haberi kurarken o haberin sadece habere konu olan kişi için olmadığını, bunu yaşayan, yaşama potansiyeli olan herkesi etkileyebilecek olduğunu akılda tutarak dilin kurulması gerekir. Ayrıntıların sunulmasında çok özenli olmak gerekir. Ayrıntıların "pornografik" sunumu travmatize edicidir ve önüne geçmek gerekir… Haberin amacı toplumda farkındalık yaratmak, kamuoyunu bilgilendirmek, bilinçlendirmek ve bu üzücü olayların yeniden yaşanmaması için etki yaratmak ise medyanın bu sorumluluğu taşıdığını hatırlaması gerekir… Özellikle şiddet, travma, istismar, cinsel şiddet haberlerinde sosyal medyadaki kontrolsüz yayılmanın çocuklar ve ergenlerde tahrip edici etkisi olabileceğini akılda tutmak gerekir. Burada ifade özgürlüğüne saygı göstermek önemli ama haberlerin bu açılardan bir şekilde filtrelenmesi de önemlidir. Özellikle şiddet ayrıntılarına yer verilmesi, eylemlerin ayrıntılı biçimde tarif edilmesi son derece zararlıdır. Bunlar yapılmamalı, yüceltilmemelidir. 

Habere konu olan olayın sosyal bağlamını, siyasal ve ekonomik bağlamını, kaynaklarını göz ardı eden, sadece mağdurun ya da failin sorumlu olduğu, onun kişisel yanlarıyla ilişkili olduğu şeklinde bir izlenim yaratan bir haber, travmaya maruz kalanları örselemesinin yanında, örselenmenin sürekliliğine de zemin hazırlar aslında… Çünkü yandaş olarak tanımlanan medya, kolaylıkla, bağlamını ortadan kaldırdığınız, bağlamını görünür kılmadığınız bir haberi istismar etme, kendi siyasal ideolojisini tekrar meşru kılmak, kamuoyunda kendi ideolojisini egemen kılmak, yandaş bulabilmek için kötüye kullanabilme potansiyeli taşır. O nedenle haberlerde mutlaka bu sosyal ve siyasal bağlamın verilmesi, öznenin, failin eylemi, mağdurun durumunun bu bağlam içinde ele alınması son derece önemlidir. Ne yazık ki haberler bu bağlamı es geçerek sadece olayın kendi içindeki ruhsal fenomenler ya da bireysel beceri eksikliklerine, onların bireysel kötülüklerine odaklanıp dili kurarak buna zemin hazırlıyorlar.