Güney Afrika Dünya Futbol Şampiyonası’nı hangi takımın kazanacağı çok öncelerden yapılan araştırma ve yorumcular tarafından...

Güney Afrika Dünya Futbol Şampiyonası’nı hangi takımın kazanacağı çok öncelerden yapılan araştırma ve yorumcular tarafından bilinmişti.
İspanya, Avrupa Şampiyonluğu unvanına Dünya Kupası’nı da ekleyecekti.
Doneler hep ibreyi ondan yana gösteriyordu.
Bunda Barcelona’nın katkısı çok fazlaydı. Dünyanın ayağa pas yapan, topa en fazla hükmeden ve organizasyonuyla evrenin bir numaralı takımı, Iniesta, Xavi, Puyol, Pique, Pedro’lu kadrosu İspanya takımını oluşturdu. Formda ve güçlüydü İspanyollar. Tam bir turnuva takımı gibi oynadılar. İlk maçta İsviçre’ye yenilmeleri onları yollarından saptırmadı.
Açıkçası benim favorim, aynı özelliklere sahip olan Almanya’ydı. Bayern Münih ekolünden gelen bir iskelete, sezonun formda oyuncularını ilave etmişler, Löw’ün yeni oyun formatıyla daha güçlü olmuşlardı. Kupayı kazanacak bir yapıya sahiptiler. Beni yanıltmayıp yine de “onlar için alışkanlık olan” üçüncülük madalyasını aldılar.
Final maçını beğendiğimi söyleyemem. Savunmanın ufak hatasından gelen gol olmasa maç penaltılara gidecek, sonunda “inanmasam da” şans faktörü şampiyonu belirleyecekti.
Iniesta golü atarak buna fırsat vermedi ve “Ahtapot”un tahminini gerçekleştirdi. Bu, moda olacak ve yaşamın her alanında kullanılmaya başlanarak, tahminler yürütülecek, kararlar verilecektir. Bundan böyle işimiz “kafadan bacaklılara” kaldı.
Aklımda Dünya Şampiyonası’ndan neler kaldı derseniz...
Saçma sapan reklamlar... “Özlem, Aysun Sever ve genç kızlar”.
TRT’nin yayın anlayışı. “Dekor, sunum ve kıyafet.”
Mıyyy, mıyyy yorumcular.
Bir de sponsorların misafir ettiği basınımızın “ağır ağabeyleri”...
Emekçiler bütün sezon kar kıyamet koştursun, spor haberleri yapsın, eleştirileri yesin...
Siz beyler gidip şampiyonanın finalini izleyip, yiyin için bedavadan.
Dönüşte “sponsoru” övmeyi ihmal etmeyin!