Mehmet Güngörmüş: Göçmenliğin insani yönünü yazdım
Fotoğraf: BirGün

Mahir KANAAT

Bulgaristan muhaciri ailesinin, büyüklerinin anlattıklarından yola çıkarak, “Balkan Rüzgârları Koşukavak’tan Karacabey’e” belgesel romanını yazan Mehmet Güngörmüş, kitabını BirGün’e anlattı.
Kitabı hakkında BirGün’e konuşan Güngörmüş, ”Büyüklerim ‘Memlekette...’ diye anlatmaya başlarlardı. Orada nasıl yaşadıklarını, güzellikleri, zorlukları, acılarını, sevinçlerini, büyük bir özlemle anlatırlardı... En ince ayrıntısına kadar, sanki tekrar yaşıyormuşçasına... Büyüklerimizi dinlerken, biz de onlarla giderdik oralara... Bulgaristan muhaciri annemin, babamın ve büyüklerimin Bulgaristan’da,  Kırcaali’de, Koşukavak’ta, oradaki yaşantılarını, anılarını, acılarını, sevinçlerini paylaşırdık, beraber yaşardık... Bin dokuz yüz elli bir yılının zemheri ayında, Koşukavak’tan Karacabey’e yaptıkları meşakkatli yolculuklarını, sevdalarını, yaşadıklarını, yaşayamadıklarını büyüklerimin dili ve yüreğiyle anlatmaya çalıştım” dedi.

Güngörmüş, belgesel romanda büyüklerinin köyünden, topraklarından, yurtlarından ayrılışlarını da şu şekilde anlatıyor: “1950 yılının Aralık ayının son günüydü o gün... O zemheri soğuğunda çıkmışlardı yola... Geride kalan o büyük konağa, yemyeşil arazisinde erik, kiraz, uvez, alfad ağaçlarına, o bereketli topraklara bakmadan... Atalarından, dedelerinden, nenelerinden kalan toprakları, malını mülkünü, çocukluklarını, anılarını, canlarını, gadalarını, gözü yaşlı, yüreği dağlı geride bırakarak, öküz arabasında eşyaları, yüreğinde sevdaları, yola koyuldular. O gün, sadece aileler değil, ciğerler de parçalandı. Gidenlerin yüreğinin bir parçası kalanlarda, kalanların yüreğinin bir parçası gidenlerdeydi...”

Daha çok göçün insani yönünü yazmaya çalıştığını belirten Güngörmüş, “Büyüklerimiz, o kadar içten ve yürekten anlatıyorlardı ki, onların duygularını hissederdim... Orada yaşadıklarını,  onların dili ve yüreğiyle anlatmaya çalıştım. Yakın tarihimize baktığımızda, Balkanlarda, Ortadoğu da, savaşların hep ırkçılık, milliyetçilik ve din üzerinden kurgulandığını görüyoruz. Kabuk bağlamış eski yaralar, közlenmiş eski husumetler, kin ve kargaşa her an kaşınabiliyor, harlanabiliyor. Uluslarüstü tekelci sermaye,  insanlığı daha fazla sömürebilmek için, milliyetçiliği ve dini fütursuzca kullanmayı çok iyi beceriyor. ‘Balkan Rüzgârları Koşukavak'tan Karacabey’e kitabı, Bulgaristan da, Kırcaali’de yerel gazete de oldukça geniş tanıtımı yapıldı. Gene geçtiğimiz günlerde, Bulgaristan'ın Filibe (Plovdiv) kentinde, Türkçe ve Bulgarca yayınlanan, edebiyat kültür ve sanat dergisi Nöbettepe de de tanıtımı yapıldı. Son söz olarak, kitabımın başında da yazmıştım; Balkanlar'da, Ortadoğu'da, Asya'da, Afrika'da, Amerika'da, dünyanın her yerinde, anavatanlarından, yurtlarından, topraklarından zorla koparılan, göç ettirilen bütün mubadillere, muhacirlere, mültecilere ve göçmenlere ithafen yazdığımı belirtmek isterim” diye konuştu.