Michael Moorcock’un Elric’i yaratırken özellikle iki kurgu karakterden ilham aldığı söylenir; bunlardan biri, 80 ve 90 kuşağının çizgi romanlarıyla büyüdüğü Kimmeryalı Conan. Diğeri ise bilimkurgu okurlarının çok sevdiği ‘Kaplan! Kaplan!’ın başkarakteri Gully Foyle

Melankolik ve kararsız bir kahraman: Elric

ŞÂMİL YILMAZ

Elric, ya da fanlarının tercih ettiği tam adıyla Melniboné’li Elric, fantastik edebiyat tarihinin nev-i şahsına münhasır bir ünü olan ‘kahramanlarından.’ Kahraman vurgu aldı, çünkü serinin -ya da Elric evreniyse söz konusu olan fragmanların- yazarı Moorcock, ucuz kurgu kategorisinde değerlendirebileceğimiz ‘kılıç ve büyü’ hikâyelerinin karton kahraman prototipinin hayli dışında bir karakter malzemesiyle çıkmış okur karşısına. Bir kere karşımızdaki kudreti kendinden menkul bir karakter değil. Elric, ‘Fırtına-doğuran’ ya da ‘Fırtına-yaratan’ adlı, kendi gündemi ve iradesi olan büyülü bir kılıç taşıyor - onun sahibi değil. Gerektiğinde düşmanlarıyla savaşında ona tartışmasız bir güç bahşeden bu silah, kontrolü ele aldığında Elric’in arkadaşlarını, hatta sevdiği kadını bile doğrayan lanetli bir nesneye dönüşüyor. (Asırlık bir sadakatle efendisini bekleyen excalibur’u hatırlayalım.) Elric aynı zamanda albino bir Elf. ‘Ağartılmış kemik rengi’ bir teni, kıpkırmızı gözleri ve ‘omuzlarından aşağı süt gibi dökülen’ bembeyaz saçları var. Neredeyse göksel bir güzelliği tarif eden bu nitelikler, Elric’in ırkı ve ailesi tarafından bir lanet işareti, bir çeşit uğursuzluk olarak görülmüş. Elric, aynı zamanda, ölümüne de neden olduğu kendi kuzenine aşık. Bu yakınlık düzeyi -hiç değilse yakın geçmişe kadar- bizde çok da sansasyonel bir tını taşımasa da, dışarıda bildiğin ensest olarak yadırganıp dışlanıyor.

Neredeyse bir hayalet gibi geziniyor

Hepsi bu kadar da değil; melankolik, kararsız, kendini bilmekten fersah fersah uzak ve hepsinin de ötesinde, neredeyse mazlum bir ‘kahraman’ var karşımızda.
Bütün bu nitelikleri alt alta sıralayınca fark edilmiştir: Elric, çelik gibi iradeleri, kararlılıkları ve kendinden menkul güçleriyle sahneyi dolduran diğer ‘kılıç ve büyü’ kahramanlarından bir hayli farklı bir figür olarak çıkıyor sahneye. Kararsızlıkları, zaafları, zayıflıkları ve tereddütleriyle çok daha karmaşık ve anlaşılması zor bir karakter. Siyah ve beyazın artık birbirlerinden ayırılamadığı gri bir ahlaki evrende, bir şeylere hükmederek değil, sürekli yalpalayıp ayakta durmaya çalışarak, neredeyse bir hayalet gibi geziniyor.

Ve bu özel hayalet, Melniboné evreninde ilk göründüğü andan itibaren, hızla hatırı sayılır bir hayran kitlesini peşinden sürükleyip fantastik edebiyat evreninin kült figürlerinden birine dönüşmüş durumda.

Kimmeryalı Conan ve ‘Kaplan! Kaplan!’

Michael Moorcock’un Elric’i yaratırken özellikle iki kurgu karakterden ilham aldığı söylenir; bunlardan biri, 80 ve 90 kuşağının çizgi romanlarıyla büyüdüğü Kimmeryalı Conan. Diğeri ise bilimkurgu okurlarının çok sevdiği ‘Kaplan! Kaplan!’ın başkarakteri Gully Foyle. Conan’ı zaten biliyorsunuzdur; tanrısıyla ilişkisi bile son derece mesafeli, tümüyle bağımsız ve soğuk mizaçlı bir ‘yabani’, sık sık ‘barbar’ olduğu için aşağılanan bir anti-kahramandır kendileri. Gully Foyle ise hafif kurgunun dünya kurtaran, evren tehdit eden klişe karakterlerinin hayli dışında bir yaratık. Bir kere son derece kişisel ve biraz da şuursuz bir intikam motivasyonuyla harekete geçiyor. Klişe BK’nun ucuz kahramanlıklarına sırtını döndüğü gibi, Le Guin gibi daha felsefi arka planlarla çalışan ağır isimlerle de arasında hayli mesafe koymuş Alfred Bester. ‘Kaplan! Kaplan!’ hem çok ‘cheesy’ hem de muazzam bir enerjiyle dolup taşan, biçimsel olarak son derece cesur ve bangır bangır bir ritimle ilerleyen bir roman. Ve tüm enerjisini, bir noktadan sonra insanın dönüşüp değişme yeteneğinin simgesine dönüşen Gully Foyle’dan alıyor. Romana içsel anlatı manevralarının bir noktadan sonra bir dönüşüm felsefesini kendiliğinden barındırdığı fark ettiğimizde ise Gully Foyle’la Elric arasındaki asıl derin benzerliği de yakalamaya başlıyoruz…

Hepsi ‘dışarlıklı’

Zeki Müren gibi söyleyecek olursak, bu iki isimle Elric’in paylaştığı en belirgin nitelik, hepsinin ‘dışarlıklı’ olması galiba. Kendilerini bir yere ya da bir davaya ait hissetmiyorlar. Sürekli bir arayış içindeler. Onlarda güç olarak tarif ettiğimiz şeylerle çoğu durumda tökezlemelerine neden olan şeyler, genelde aynı kaynaktan besleniyor. Hem içinde yer aldıkları evrende, hem de fantastik kurgu içinde özel ve ayrıksı bir yerleri var, fark ediliyorlar...
Ama Elric’in ilham kaynakları bunlarla sınırlı değil. Özellikle bir dönem yoğun olarak Fransız varoluşçularını okuduğunu bildiğimiz Moorcock, Elric’in mayasındaki kararsızlıkları, kendiyle arasındaki -neredeyse varoluşçu- mesafeyi ve seriye sinmiş olan karanlık ve melonkolik anlam atmosferini Sartre, Camus gibi isimlere borçlu olsa gerek... İngiliz bilimkurgusunda benzer bir değişim arzusunu paylaşıp birlikte hareket ettiği, Ballard, Clarke gibi isimleri ve bu isimlerin varoluşçu eğilimlerini hatırlamak bile, aradaki bağlantıyı kurmak için yeterli galiba…

Aklı karışık ve değişken karakter

İlham kaynakları demişken, ilham aldığı yerlere işaret edip ilham verdiklerine işaret etmeden geçmeyelim: Elric, Kara Elf Üçlemesi’nin Drizzt’inin ve Ejderha Mızrağı Destanı’nın Raistlin Majere’sinin de doğduğu kaynak olarak gösterilir. Hem Drizzt, hem de Raistlin, farklı biçimlerde de olsa, iyiyle kötünün sınırında hareket eden, kendilerine dair varoluşçu diyebileceğimiz bir arayışla özdeşleştirilen aklı karışık ve değişken karakterler. (Drizzt için bknz: Doğuş Sarpkaya’nın bu sayıdaki yazısı.) Benzerlik sadece karakter derinliği düzeyinde de değil üstelik. Her ikisi de fiziksel olarak selefleri Erlic’le dikkate değer bir benzerlik taşıyorlar. Türle özel olarak ilgilenmeyenler için not düşmek gerekirse: Drizzt ve Raistlin, ‘Kılıç ve Büyü’ evreninin az sayıdaki edebi-estetik haysiyete sahip karakterleridir. Sırf bu ayrıntı bile, tür içindeki Elric efsanesinin gücünü açıklamak için yeterli sanırım…

Son olarak: İthaki Yayınları, bir süredir Elric külliyatını “Melniboné’nin Son İmparatorunun Tarihçeleri” adı altında yayınlıyor. İlk cilt, Elric’in ve Melniboné evreninin henüz tam oturmadığı hikâyeler ve fragmanlardan oluşuyor. Haliyle her şey biraz havada ve hafif görünüyor - yine de tabii ki okunaklı. Bu yüzden seriye başladığınızda biraz sabırlı olmanız, hikâyeye kendini bulması için zaman tanımanız gerekiyor.
Sonunda pişman olmayacağınızın garantisi bizden…

melankolik-ve-kararsiz-bir-kahraman-elric-518525-1.

melankolik-ve-kararsiz-bir-kahraman-elric-518526-1.

melankolik-ve-kararsiz-bir-kahraman-elric-518527-1.