Mesele sadece Barış değil
Fotoğraf: AA

Konuk Yazar: Barış TERKOĞLU

Zeytinin çekirdeği tektir. Ama bütün zeytinlerin yasasını kendisinde taşır. 

Mesele sadece Barış meselesi mi? Elbette değil. Öyleyse Barış’ı anlatırken aynı zamanda işin özünü konuşmamız lazım. 

Birinci Yargı Paketi, İkinci Yargı Paketi derken en sonunda 15 Temmuz’da çıkan infaz düzenlemesine ulaştık. Hükümete sorarsanız bu bir af değil.

Sanki o kelimeyi kullanmayınca sorun çözülmüş oluyor. Oysa düzenlemenin içeriğine baktığınızda hem örtülü bir af olduğu, hem de "iyi çocuklarını kurtarmak için" hazırlandığı açıkça görülüyor. İşte sadece yazılarından dolayı yargılanan Barış’ın durumu bu ikircikli hali suyun üstüne çıkarıyor. 

6 KİŞİYE ÖZEL YASA 

3 yıl önceydi. Bir gün çalıştığımız ofise tanıdığımız biri geldi. İstanbul yargısının tepesinden bir mesaj getirmişti. Savcının bizi tutuklama hazırlığı yaptığını haber veriyordu. Çalışma arkadaşlarıma döndüm, dikkatli olmalarını söyledim. 

Kurt kuzuyu yemeye karar verdiyse dikkat ne işe yarar. Kısa süre sonra bir bahaneyle tutuklandık. Hayattaki MİT personelini korumak için çıkarılmış bir kanunla, hayatını kaybetmiş bir MİT personelinin haberini yargıladılar. Barış Pehlivan, 3 yıl 9 ay ceza aldı. 

Kurt kuzuya öyle kurulmuştu ki… 

Pandemi günleriydi, hapisteydik. O günlerde yine bir infaz yasası çıktı. Cezalar yarı yarıya düştü. Koğuşlar birer birer boşaldı. Gelgelelim gece yarısı saat üçte yasaya özel bir madde eklendi. MİT yasasından yatanlar düzenlemenin dışında tutuldu. Hepi topu cezaevinde bu nedenle 6 kişi kalıyordu. 6 kişi faydalanmasın diye yasa içinde özel yasa yaptılar. Kapkaç yapan, adam vuran, kadına şiddet uygulayan çıkarken Barış yine içerde kalmaya devam etti. 

Yine de… 

3 yıl 9 ay dediklerine bakmayın. Türkiye’de bir sistem var. "Yatarı" diyorlar. Aldığınız hapsin bir de karşılığı var. Barış’ın 6 ay hapsi, aldığı cezaya yetiyordu. Kalanını "denetimli serbestlik" ile dışarıda geçirecekti. Ancak bu açıkça Demokles’in kılıcıydı. Ceza alması demiyorum, yargılanması içeri dönmesine neden olabilirdi. Ona "sakın ha" diyorlardı. 

Barış dışarı çıktıktan sonra elbette yazmaya devam etti. Hakkında da yeni davalar açıldı. Açılan yedinci davada, şikâyetçi, yargının çok güçlü bir ismiydi. Onun şikâyetine dayanarak Barış’ın denetimli serbestliğini yaktılar. "Artık içeri gireceksin" dediler. 

YENİ YASADAKİ HAKSIZLIK 

Gelgelelim… 

Yeni bir durum vardı. 15 Temmuz’da yine bir infaz yasası çıktı. Yasada benim gördüğüm iki büyük haksızlık var. Biri kolay görünür. Yargılananlar değil sadece ceza alıp hapse girmişler faydalanıyor. Diyelim hakaretten yargılanıyorsunuz, kapsam dışısınız. Ama birini vurup içeri girdinizse yasa size yarıyor. İnsaf dedirten bu adaletsizlik, çok belli ki, nokta atışı hazırlanmış. Yasadan sonra çıkan mafya babalarına, gidip teşekkür ettikleri partiye bakınca, mesele anlaşılıyor. 

Öte yandan ikinci haksızlık var. Bir zamanlar Tayyip Erdoğan, "ben ancak devlete karşı suçları affedebilirim, şahıslara karşı suçları affedemem" demişti. Ancak iş uygulamaya geldiğinde hiç öyle olmadı. Çıkardığı bütün paketler şahıslara karşı suçları kapsadı. Cinayet, yaralama, kadına şiddet başta olmak üzere adli suçluların koğuşları her pakette boşaldı. Ama bir tweetten, bir konuşmadan, bir yazıdan, bir gösteriden terörist ilan edilebildiğiniz koşullarda, siyasi davalar hep kapsam dışı tutuldu. Hapisteki politikacılar, gazeteciler, sivil toplum örgütü temsilcileri "affedilmez" ilan edildi. 

Sanki bir suç hiyerarşisi yaratılmıştı. Kadın öldürmek, çocuğun hakkına girmek, yolsuzluk yapmak, gasp ya da dolandırıcılığa karışmak, iktidarın sempatiyle baktığı suçlardandı. Kendisine karşı siyasi faaliyetlerde bulunanlar ise lanetlenmişti. Onlara su bile yoktu! 

İNFAZ YASASI AYM’YE 

Evet, Barış’ın durumu ona yapılan haksızlığı konuşmamızı sağlıyor. Yazıları nedeniyle denetimli serbestliğini yakanlar, ona bu kez "bir yasa yaptık ama yine sana yok" diyor. 10 yıl hapiste kalacak bir mafya babasını birkaç ay içinde bırakan infaz düzenlemesinden, yazı yazdığı için hapse düşeni ayrı tutuyorlar. 100 bin kişinin faydalandığı bir kanunu bir kişiye uygulamıyorlar. 

Her şerde bir hayır vardır derler ya… 

Barış’a şerden bir hayır çıkarmak gerekiyor. Sözde "toplumsal barış" için çıkarıldığı söylenen infaz düzenlemesinin nasıl adaletsiz olduğunun Barış bir örneği sadece… Şimdi, içerdeki siyasi mahpuslar adına, "bu adaletsizliğe bir son" deme zamanı. İlk atılacak adım ise muhalefetin bu haksız düzenlemeyi AYM’ye götürmesi. Açıkça hukuksuz bu uygulamayı, en azından herkes için eşitliğe çevirmek, bu paketli adaletsizlik zincirini kırmak, Türkiye’nin belini sıkan kemeri biraz gevşetebilir. 

Öyleyse zeytin çekirdeğinin hikâyesini yazan herkes için, şimdi kapıların açılma zamanı!