İran ve Hizbullah, IŞİD’i büyük bir tehdit olarak görüyor, yok edilmesine odaklanmış durumdalar

Mezhepçiliğin coğrafyası

VIJAY PRASHAD- @vijayprashad

Ramadi ve Palmira’yı alan IŞİD, ABD hava saldırısının, hırsları üzerinde küçük bir etkisi olduğunu gösterdi. Washington’un elçisi General John Allen Katar, Doha’daki konferansta, şu anda IŞİD’e karşı savaşın “bir nesil ya da daha çok” sürecek gibi göründüğünü söyledi.

Sorun sadece, IŞİD karşıtı güçlerin çok az ilerlediği savaş alanında yaşanmıyor. Aynı zamanda ideolojik alanda yaşanıyor. IŞİD’in cesareti Batı Asya’da Sünni nüfusu birleştiriyor. IŞİD karşıtı koalisyonun Paris’teki toplantısından bir şey çıkmadı. Tamamen zaman kaybıydı. Batı’nın temel hassasiyeti İbadi’nin Irak hükümetini desteklemekti. Toplantı öncesi görüş buydu. Ama toplantı bu görüşe dahi hizmet edemedi. Büyükbaşlar Paris’te toplandığında, IŞİD Suriye’nin ikinci en önemli kenti Halep’te hızla kazanımlar elde etti. Muhalifler, IŞİD’den ziyade Esad hükümetinin kendilerini bombalamakta olduğunu söylediler. Muhaliflerin içindeki çeşitli El Kaide uzantıları Şam tarafından ciddi tehdit olarak görülüyor. IŞİD’e karşı ABD tarafından desteklenen hava saldırıları ise büyük ölçüde nafile. Savaş alanındaki taktiklerine küçük değişiklikler şeklinde yansımış olabilir.
IŞİD’in Irak’taki kazanımı aynı zamanda Bağdat’ın ölümü demek. Şu an Ramadi’de bir baraj onların kontrolü altında. Fırat Nehri’nin Bağdat’a doğru akışını kestiler. Bu “su savaşı” başkenti ciddi şekilde tehdit edecek. Musul ve Ramadi, IŞİD’in elinde. Şu anda Bağdat’a ilerlemek yerine bu kentleri ellerinde tutacaklar gibi görünüyor.

Hem Bağdat hem de Şam IŞİD’in hızlı kazanımlarının rüzgârını hissedebilirler. Ortada bu hareket zorlayacak gerçek bir politika yok. Amerikan siyasetine yön verenler açıklıkla perişan oldu. Türkiye üzerindeki küçük baskıyla sınırı kapattı ama Suriye’ye lojistik desteğin girişine izin veriyor. Körfez parası ise hâlâ içeri akıyor. Batı’nın “ılımlı” güç yaratma gişimleri El Kaide uzantılarına ya da IŞİD’e kitlesel katılımlara neden oldu.

Peki çözüm ne? Şimdiye kadar yaşananlar mezhepçiliği pekiştirdi. İran’ın önemli stratejisti Kasım Süleyman, Suriye’nin kıyı boyunda savunmayı kontrol ediyor ve bölgesel güçlerle görüşmeleri yürütüyordu. İddiaya göre, şimdi yorgun ve bitkin durumda olan Suriye hükümet güçlerini desteklemek için onbinlerce İran askeri yollamaya söz vermişti.

Düzensiz birlikler gibi giyinen bu İran askerleri Suriye’nin batısında işleri yoluna sokacaktı. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, genel bir kalkışma çağrısının IŞİD’e karşı savaşacak onbinlerce kişiyi etkileyeceğini söylüyor.

İran ve Hizbullah, IŞİD’i büyük bir tehdit olarak görüyor, yok edilmesine odaklanmış durumdalar. Fakat İran ve Hizbullah’ın dahil olması sadece bölgesel mezhepçiliği alevlendiriyor. Sünni - Şii kutuplaşması derinleşmiş gibi görünüyor. Direniş Kutbunun (İran, Irak, Suriye, Hizbullah) Reaksiyon Kutbu’na (Körfez, İsrail, Mısır) karşı olması fikri halk için net değil. Bütün bu ayrışmalar politik değil, mezhepsel gibi görünüyor. IŞİD yangınına körük olan da bu.

İran ve Hizbullah için gerekli olan mezhepçi tabanı olmayan millliyetçi gruplara ulaşmak olabilir. Bu, IŞİD’in ve Batı Asya’da kök salmaya başlayan mezhepçi tecrit duygularının altının oyulması için tek yol.

Çeviri: Ömür Şahin Keyif