Saray Sineması katliamından beri canım Beyoğlu’na çıkmak istemiyor. Önünden her geçişimde, sanki memleketin bütün hırsızları yedi ceddime küfür etmiş...

Saray Sineması katliamından beri canım Beyoğlu’na çıkmak istemiyor. Önünden her geçişimde, sanki memleketin bütün hırsızları yedi ceddime küfür etmiş gibi oluyor…

 

Saray’ı nasıl yıktılar, hâlâ aklım almıyor! Affedersiniz ama açıkçası bu zorbalığı koyun sükûnetiyle kabullenemiyorum. Hatırlarsanız daha önce de yazdım, iki kere. Takıntı oldu bende, işte yine yazıyorum: İstanbul’un “Mimar” Başkanı Kadir Toptaş ile Demirörenler, Beyoğlu’nun göbeğinde, millettin gözünün içine baka baka Saray Sineması’nı yıktılar. Zaten içine edilmiş Beyoğlu bir kere daha öldü. Üzerinden yıl geçti, inşaat aldı başını gidiyor, kimsede ses yok. Her akşam gazeteciler, yazarlar, artistler önünden geçerek içmeye gidiyor, dönüşte çakırkeyif onu bir kere daha görüyorlar. Yıkımla kazanılmış araziyi gizlemek için apartman yüksekliğinde suntadan paravan diktiler, hava orada daha erken kararıyor.

BİR MEKTUP YAZDIM...

Takıntı oldu bende ya, gazetelerin İstanbul sayfalarına bilhassa bakıyorum: Bu konuda Milliyet gazetesi diğerlerine nazaran daha hassas bir şehir haberciliği yapıyor. Kentin tarihi dokusuna yapılan saldırılar karşısında sanki daha bir duyarlıymış gibi. Bunu test ettim, şöyle; Milliyet’te kent haberleri yapan gayet başarılı, genç bir arkadaş var, adı Gürkan Akgüneş. Yaptığı işleri takip ediyorum, haberleri gazetede layıkıyla değerlendiriliyor. Aylar önce yine Gürkan Akgüneş imzalı bir haber okumuştum: Beyoğlu’daki kaçak yapılaşmaya bir suçüstü yapmıştı. Talimhanede bir otelin boyu hırsızlama yükselivermişti bir gecede. Fotoğraflarıyla, röportajlarıyla şahane bir haberdi. Birkaç gün sonra haberin devamını da getirdi. Bu da olumlu puan; fikri takip de var muhabirde. Bundan cesaret alarak, yani Milliyet’ten medet umarak oturdum bir mektup yazdım anlı-şanlı Ombudsman’a.

Sayın Ombudsman Bey,

Bugün (7 Şubat 08, Perşembe) Milliyet gazetesinin 1. ve 11. sayfalarında sunulan Gürkan Akgüneş imzalı haberinizi takdir ve tebrik ediyorum. Şüphesiz Beyoğlu"ndaki kaçak yapılar sadece bunlardan ibaret değil. Hatta bunlardan başka çok daha büyük çaplı kaçak inşaat örnekleri var. Mesela Beyoğlu"nun göbeğinde "I. derecede tarihi eser" olan Saray Sineması yıkılarak kazanılan arsada Demirören Grubu"na ait inşaat nedense basın tarafından hiç gündeme getirilmiyor. O mıntıkaya bakan Anıtlar Kurulu"ndan "I. derece tarihi eser" olan Saray Sineması"nın yıkım kararı nasıl çıkmıştır?

Malumunuz yıkım öncesi bu Saray’ın cadde üstündeki dairesinde İst.B.Ş.Bld.Bşk. "Mimar" Kadir Topbaş"a ait Saray Muhallebicisi bulunuyordu. Topbaş burayı tahliye edip muhallebici dükkânını hemen karşısında bir binaya taşıdı ve bu binanın üstüne "üç kaçak kat" çıktı ve Dış cephesini değiştirdi. İstanbul’un tarihi dokusu konusunda Milliyet’in yaptığı olumlu habercilikten ve bilhassa Beyoğlu’nun korunması için gösterdiği hassasiyetten cesaret alarak şimdi size soruyorum: Aynı Milliyet, Saray’ın yasadışı yıkımı karşısında neden sessiz kaldı? Tarihi Saray nasıl yıkılabildi? Biliyorsunuz I. derece kategorisindeki anıt eserler, restorasyon amacıyla bile yıkılamaz. Kaldı ki burası restore amacıyla değil alış-veriş merkezi yapılmak üzere yıkıldı. Kadir Topbaş, buranın hemen karşısında bulunan yeni Saray Muhallebicisi"nin bulunduğu apartmanın üstüne üç kaçak kat nasıl yapılabildi? Tüm bu olup bitenin haber değeri yok mu? Sergilediğiniz örnek haberciliğin Saray yıkımını da kapsamasını dilerim.

Evet, bu mektubu gönderdim. Sonra günlerce Ombudsman yolu gözledim. Safım ya, cevap bekliyorum. Bir arkadaşım dedi ki, “Sen enayisin! Milliyet, Topbaş’a, Demirörenler’e ve derin mafyaya dokunamaz, senin beklentin boş yere.” Arkadaşım haklı çıktı, ama enayiliği kabullenemedim. Bir süre daha pusuya yattım, yine gazetelerin İstanbul haberlerini kolluyorum. O da ne, bu defa da Vatan gazetesi topyekûn savaş açmış Topbaş’a. Malumunuz ortakları arasında Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın da olduğu söylenen Topbaş’ın Saray Muhallebicileri Zincirinin Fatih şubesi önünden geçen yola masa atmak için trafiği kesmiş. Süper haber! Birkaç gün sonra Topbaş’tan hakaretamiz bir cevap geldi Vatan’a. Bunun üzerine Tayfun Devecioğlu ki, kendisi gazetenin yöneticilerindendir, Topbaş’a sert bir karşılık verdi. Milliyet fos çıkmıştı, bir de Vatan’ı test edeyim dedim ve inanmayacaksınız ama üşenmeyip aşağıdaki şu mektubu Tayfun Devecioğlu’na postaladım.

Sayın Tayfun Devecioğlu,

Bugün (8 Nisan 08, Salı günü) Vatan"da, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı "Mimar" Kadir Topbaş hakkındaki yazınızdan cesaret alarak karşınızdayım. Bir süredir Beyoğlu"nun göbeğinde çok büyük çaplı (25 bin metre kare) bir inşaat faaliyeti yürütülüyor. 1897 yılından beri opera-bale-tiyatro-sinema merkezi olarak faaliyet gösteren ve Anıtlar Kurulu tarafından "I. Derece Tarihi Eser Kapsamı"nda koruma altında tutulan, halk arasında "Saray Sineması" diye bilinen tarihi yapı malumunuz bir gece yarısı sanki "gâvurdan mal kaçırır gibi" yerle bir edildi.

Bu yapının mülkiyeti 1982"den beri Erdoğan Demirören"e geçmişti. Buranın son kiracısı da Saray Muhallebicisi dükkânlarının sahibi Kadir Topbaş"tı. Demirörenler binadaki diğer kiracıları çıkarmış, fakat Topbaş"ın muhallebicisini buradan uzun zaman çıkaramadığı (ve ayrıca yapıyı "I. Derece Tarihi Eser" kapsamından çıkaramadığı için) yıktıramamıştı.

Nihayet Topbaş, sözkonusu binanın tam karşısına denk düşen beş katlı bir apartmanı "her nasılsa" satın almış, buna "kaçak olarak üç kaçak kat ilave ettikten sonra" muhallebiciyi buraya taşımış ve nihayet Saray Sineması diye bilinen bina bir gece yarısı yerle bir edilmişti.

Topbaş"ın tahliyesinin hemen ardından Anıtlar Kurulu da aniden karar değiştirmiş ve yıkıma onay vermişti.

MEDYANIN DUYARSIZLIĞI

Buraya kadar anlattıklarım, Türkiye"nin her köşesinde sık sık rastlanan sırada vakalar olarak yorumlanabilir. Ancak beni düşündürten ve size yazmaya iten neden, baştan aşağı yasadışı bu inşaat faaliyeti karşısında "entel çevrelerin" ve medyanın duyarsızlığı, görmezden gelmesi. (Atilla Dorsay ve Selim İleri hariç, sadece onlar bu konuda birer nostaljik yazı yazdılar.)

Milliyet gazetesi zaman zaman Beyoğlu"nda ve bilhassa Talimhane civarındaki bazı yasa dışı inşaatlar hakkında haberler yapıyor. Bundan cesaret alarak Milliyet ombudsmanına konuyu bildirdim. Cevap gelmedi, tekrar bildirdim, yine cevap gelmedi. Sonra pes ettim.

Birkaç gün önce Vatan"da Fatih"teki Saray Muhallebicisi"nin yol kapattığı haberini okuyunca tekrar umutlandım. Hele bugün sizin yazınızı görünce daha da cesaretlendim, "insanlık ölmemiş" dedim, "demek ki Topbaş"la menfaat ilişkisi olmayan gazete ve gazeteciler de varmış" dedim. Ancak Saray Sineması yıkımıyla ilgili bir taraf da Demirörenler, yani sadece Topbaş"la menfaat ilişkisinde olmamak yetmiyor, bu konunun üstüne yürüyebilmek için Demirörenler"i de karşınıza almak gerekiyor.

Acaba Saray"la ilgili olarak şu sorular ne zaman cevaplanacak?

1. Birinci Derece Tarihi Eser kapsamındaki yapının temellerinden itibaren yıkılmasına Anıtlar Kurulu nasıl izin verdi?

2. Burada ne yapılıyor? Mimarı kim? Müteahhidi kim? Metrekaresi, inşaatın amacı, süresi, eder, kimden nasıl alındığı v.s. gibi ayrıntılar niçin saklanıyor.

3. "Mimar" Topbaş Beyoğlu"ndaki yeni Saray Muhallebicisi"nin olduğu binayı nasıl edindi ve bunun üstüne kaçak olarak fazladan üç kat nasıl çıkabildi?

4. Beyoğlu Belediyesi"nin (Ahmet Misbah Demircan) tüm bu olup bitenlerde dahli nedir?

5. Saray Muhallebicileri zincirinin sahibi yalnız Topbaş ailesi midir? Yoksa Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da bu şirkette ortak mıdır?

Tahmin ettiğiniz gibi Tayfun Bey’den de Vatan’dan da ses çıkmadı. Ben o açık sözlü arkadaşımın nezdinde bir kez daha enayi konumuna düştüm. Bu Saray yıkım yüzünden canım Beyoğlu’na gitmek istemiyor. Onun önünden her geçişimde, sanki memleketin bütün hırsızları yedi ceddime küfür etmiş gibi oluyor.