Minneapolis'te Floyd, Nanterre'de Nahel
Prof. Dr. Ali ARAYICI/Paris
Fransa Nanterre’da polisin 17 yaşındaki Nahel M. adındaki Cezayir kökenli bir çocuğu silahla öldürmesi, ülkeyi ayağa kaldırırken yabancı düşmanlığının ve ırkçı saldırıların ne boyutta olduğunu da gösterdi. Alçakça öldürme olayı aynı zamanda polisin hangi durumlarda silahını kullanma hakkına sahip olduğu tartışmasını da beraberinde getirdi. Fransız yasalarına göre, bir polisin ateş açmasına yalnızca belirli koşullar altında izin verilir.
28 Şubat 2017 tarihli “reformla” jandarma ve polise ateşli silahların kullanımına ilişkin özel düzenleme getirildi. Öncesinde belli kurallar vardı. Polisler bu hakka sahip değildi. Bu düzenlemeden önce polisler de toplumun geri kalanıyla aynı kurallara tabiydi. Yani, "meşru müdafaa durumu olmadıkça" silahla ateş etmek suçtu.
IRKÇI CİNAYETLER
Önleyebilecekleri bir durum olduğu halde, bunun gereğini yapmayan aşırı sağcı polislerin yarattığı bu dram, toplumda büyük bir öfke uyandırdı. Bunun bir "kasıtlı cinayet" olduğu şüphe götürmez. Bu olay, Mayıs 2020'de bir Afrika kökenli Amerikalı olan George Floyd'un beyaz bir Minneapolis polisi tarafından boğularak öldürülmesini anımsatıyor.
Geçen yıl da Almanya'nın Dortmund kentinde bir polis 16 yaşındaki Mouhamed Lamine Dramé'yi yakın mesafeden kafasına ve göğsüne dört kurşun sıkarak öldürmüştü.
Polis tarafından işlenen, filme alınan ve neredeyse canlı yayınlanan bu cinayet, toplumsal olarak ayrımcılığa ve ırkçılığa uğrayan bir tabakanın da hedef alınmasıydı. Göçmenlerin yoğun olarak oturdukları işçi sınıfı mahallesinden reşit olmayan bir genci hedef alan saldırı devletin en üst düzeyinde kınandı.
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, "Hiçbir şey, 17 yaşındaki bir gencin ölümünü haklı çıkarmaz" dedi. Bu insanlık dışı ölüm, kurban ve ailesi dışlanarak suçlu gösterilip aşırı sağcı ırkçı ve faşist Ulusal Birleşme Cephesi (RN) lideri Marine Le Pen'in "polisin meşru savunma karinesini" savunmasıyla farklı bir boyuta evirildi.
Sağa ve aşırı sağa inat NUPES bileşenini oluşturan komünist, sosyalist, yeşiller ve boyun eğmeyenler milletvekillerinin inisiyatifiyle Ulusal Meclis'te bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu.
HABER VERİLMİŞ DRAM!
Nanterre'deki olayı daha da katlanılmaz kılan şey, deyim yerindeyse önceden haber verilmiş bir dram olması. Şubat 2017'deki, Kamu Güvenliği Yasası'ndan (özellikle polis tarafından ateşli silah kullanımına ilişkin düzenleme) bu yana, polisin "hareket halindeki araçlara" ateş açma sayısındaki artış ile ölüm sayısı arasındaki bağlantı şüphe götürmez. Bu durum defalarca kamuoyuna anlatılmaya çalışıldı.
Özellikle, polis sendikalarının baskısı altında kabul edilen metnin onaylanması kabul edilemez. Nahel M.'nin ölümü, gecikmiş olan bu metnin açıklığa kavuşturulmasına yol açmalı.
Üstelik geçen yıl yaşanan olaylara rağmen jandarmanın silah kullanımını azaltması ve dur ihtarına "uymadıkları" için can kaybı olmaması da polis eğitiminin eksikliği konusunda soru işaretleri yaratıyor.
ŞİDDET SORGULANSIN
Agence France Presse tarafından ileri sürülen bir veriye göre, sadece 2022’de yol kenarındaki kontroller sırasında 13 kişi polis tarafından öldürüldü. Diğer bazı olayların yanı sıra, ihtara uymayı reddetmeleri de içeren bir kategoride “hareket halindeki araçlara” yönelik polisler tarafından silah kullanımının önemli ölçüde arttığı görüldü.
Ulusal Polis Genel Müfettişliği, 2020-2021 arasında 150'den fazla; 2012-2015 yılları arasında yılda ortalama 115 silahlı saldırı olduğunu bildiriyor. 27 Haziran'dan bu yana Fransa'nın birçok kenti yanıyor. Nanterre'deki bu acı dram, hem kapsamlı bir soruşturmayı, hem de polislerin silah kullanma koşullarının kapsamlı bir şekilde elden geçirilmesini gerektiriyor.