Modern sömürü sistemi çöküyor

Konuk Yazar: Özgür KARABAT - CHP İstanbul Milletvekili

Son günlerde yurdun çeşitli bölgelerinde işçilerin eylemlerini görüyoruz. Tekstil ve inşaat gibi emek yoğun sektörlerde protestolar artıyor. Hem maaşların yetersizliği hem de ağır çalışma şartları işçiler açısından artık katlanılamayacak boyuta geliyor. 

Enflasyonu kontrol altına alamayan AKP, mali disiplini sağlamak için işçiler ve emeklileri gözden çıkardı. Deyim yerindeyse bu iki kesimin üzerinden silindir gibi geçti. Asgari ücretin yüzde 34 artırılıp 11 bin 402 TL’ye çıkarılması yetersiz kaldığı gibi, emeklilere reva görülen yüzde 25 zam da sefaleti artırmaktan başka bir işe yaramadı. Bu, aslında AKP’nin topluma “kalkınma” diye dayattığı sanal duvarın yıkılışıdır. Özellikle ucuz iş gücü ile oluşturulan sanayi altyapısı, işçilerin huzursuzluğunu artırırken, ülke ekonomisinin de krize girmesine neden oldu. İhracattan örnek verelim. 

AKP’nin dilinde yıllardır rekor kıran ihracat var. Ucuz iş gücünü satıp ihracat diye önümüze sundular. Düşük katma değerli ürün ihracatının merkezlerinden birisi haline geldik. Sanayimizi Ar-Ge, markalaşma ve teknolojik olarak yüksek katma değerli seviyelere çıkaramadık. Böyle olunca da sistemin ayakta kalması için patronların kârından değil, işçilerin gelirlerinden feragat etmesi istendi. Tekstil, deri mamulleri, hazır giyim, tarım ve mobilya gibi sektörlerden ihracata ciddi katkı sağlanırken, bu sektörlerdeki istihdam genele bakıldığında büyük paya sahip. Şimdi bazı sanayiciler fabrikalarını Mısır, Cezayir, Bangladeş gibi ülkelere taşımaya başladı. Çünkü kâr etmeleri için daha fazla ucuz iş gücüne ihtiyaçları var. Dünyada da parasal sıkılaşmalar nedeniyle talep artmadığı için ihracatçı kendisine yeni yön çiziyor. 

Üretip ihraç ettiğiniz ürünün kilogram birim fiyatı Avrupa ülkelerinden 3-4 kat daha az. Bunun üzerine herhangi bir şey koyamıyorsunuz. Dünyanın büyük giyim firmalarının birim başına 15-20 sent kârla size diktirdiği ürünlere “Made in Türkiye” etiketinin konulması gurur kaynağı olarak görülüyor ama bunun altında büyük bir sömürü düzeni yatıyor. 

***

Ağır çalışma şartları demiştik. Türkiye’de haftalık resmi çalışma saati 45. Avrupa Birliği’nde ortalama çalışma saati 36,4 seviyesinde. Yani çok çalışmak tek başına yeterli olmuyor. “Bizi kıskanıyor” denilen Almanya’da haftalık ortalama çalışma saati 34,6. Hollanda’nın haftalık ortalama çalışma saati 32,4 iken, bu ülkenin ekonomisinin ne kadar iyi olduğunu ayrıca hatırlatmama gerek yok sanırım. Türkiye’nin Avrupa’daki rakip ülkeleri Polonya’da 39,5 ve Romanya’da 39,7 saatleri karşımıza çıkıyor. 

*** 

AB İstatistik Ofisi’nin verilerine göre, Türkiye’de haftalık 49 saat çalışan işçilerin oranı yüzde 28’i buluyor. Kayıtdışılığı da hesaba katarsak, neredeyse her 3 işçiden birinin haftada 50 saat çalıştığını söyleyebiliriz. Sadece çalışma saati de değil. Asgari ücret genel ücret olmaya başladı. Çalışanların en az yüzde 40’ı asgari ücrete mahkûm. Asgari ücretin yüzde 10-20 fazlası maaş alanların oranının ise yüzde 70’i aştığı ifade ediliyor. Bu kadar düşük maaşlarda yüksek enflasyonla mücadele etmek imkânsız. İşte bu yüzden Türkiye’deki çalışma sistemine “modern kölelik” diyoruz. 

***

Siz bakmayın tek haneli işsizlik rakamlarına. Atıl işgücü dediğimiz veriler korkunç. Haziranda atıl işgücü oranı yüzde 24,2. Yani çalışma çağındaki her 4 kişiden birisi işsiz. Emek yoğun sektörlerde önümüzdeki günlerde daha fazla işten çıkarmalar olacak. Buralarda emekçiler işleri ile tehdit ediliyor. Yaşanan kriz normal gösterilip, işçilere fabrikaları ayakta tutmaları ve ses çıkarmamaları gerektiği dikte ediliyor. İşçiler dolaylı vergilerle devleti, ağır çalışma koşulları ile sermaye sahiplerini ayakta tutuyor. Bu nokta neden önemli? Çünkü emekçilerin emeklilerin daha fazla yoksullaştırılması AKP’nin net bir tercihi olarak önümüzde duruyor. Küresel Servet Raporu’na göre 2022’de nüfusun en zengin yüzde 10’u, toplam servetin yüzde 68,9’una sahip. AKP, işte bu tablonun devam etmesini istiyor. 

*** 

Türkiye’nin insan onuruna yakışır bir ekonomi inşa etmesi için, mutlak suretle üretim reformu yapması gerekiyor. Ara malı ve hammadde ithalatı, toplam ithalatın yüzde 70’ini kaplıyor. Yatırım ve sermaye malları ithalat oranı da yüzde 16. Bunları ithal etmezseniz  ne sanayiniz işliyor ne de ihracat yapabiliyorsunuz. Yüksek katma değerli ihracatın aldığı pay yüzde 3 civarında. Bu arada yaptığımız ihracatın da yarısını hammadde ve ara malı oluşturuyor. Ekonominin düzelmesi, ihracatın kârlı hale gelmesi imkânsız. İşçilere fatura neden kesiliyor, şimdi daha iyi anlaşılmıştır.