Mücadele sürüyor

Dilek Bulut - Dr., Akademisyen 

21 yıldır kadınların kazanımlarına ve toplumsal cinsiyet eşitliğe karşı politikalarla bir rejim inşa eden iktidar, seçim döneminde de hayatlarımız ve özgürlüklerimiz üzerinden pazarlıklar yaparak ülkenin en gerici ittifakını oluşturdu. Bundan sonra nasıl bir ülkede yaşayacağımızın seçimine can havliyle, öyle bir sarıldık ki seçimle yatıp seçimle kalktık. Yaşanacak karanlığa karşı tüm toplumu uyarma konusunda bir nefere dönüştük. En çok biz sahip çıktık sandıklara.

Her yaştan kadın görevdeydik, müşahit, bina sorumlusu, avukattık. Oy sayımının başından sonuna, heyecanla sandıkların başında bekleyenlerdik. 

Hiçbir ülkede yurttaşlar, sandık güvenliği konusunda bizim kadar paranoyaklaşmadı. Nereye oy basacağımız, ya hatalı basarsak korkusu hepimizin rüyalarına girmedi mi?

İmzalı sandık döküm tutanaklarının peşine düşmedik mi? Oy torbalarını mühürleyip, sımsıkı kucaklamadık mı? Hasta yataklarından, ameliyatlardan, zarif pembe şapkalarımızla, bastonlarımızla, şortlarımızla, umutla bakan ışıltılı gülümseyişlerimizle sandıkları biz beklemedik mi? Bize dayatılmak istenen düzene karşı alanlarda 21 yıldır nasıl durduysak yan yana, öylece durduk. Onca çabanın ardından “biz haklıydık ama sen kazandın” durağındayız. İyi değiliz. Endişemiz daha da ağır. Yüreğimiz daralıyor. Eşit, adil olmayan bir seçimde devletleşmiş bir parti ile sadece sandığa odaklanmış bir mücadelenin kazanılamayacağını anladık.

Önümüzdeki süreç kolay olmayacak; daha zor ve karanlık biliyoruz. Lanzarote Sözleşmesine1 karşı olanlar, 6284’ü kaldırmaya çalışanlar, daha ilk günden LGBTİ+’ ları hedeflerine koyanlar, erkeklerin işsizliğini kadınların çalışmasına bağlayan, kadının kariyerini annelik olarak görenler var. Biat etmiş, evinde oturan, uğradığı şiddeti istismarı sineye çeken kadınları hayal edenler var. Yaşamda kadını görünmez kılıp siluet haline çevirenler, medeni kanunları yok sayanlar var. 

Tüm bu karanlığı bildiğimiz için sokakları da alanları da terk etmedik.  Şimdi yıllarca mücadele ettiklerimizden vaz mı geçeceğiz? Asla… Siyasi ahlakın ve etiğin, hukukun yok sayıldığı bir seçimde hâlâ değişim isteyen, karanlığa karşı direnme sözü veren, ülkenin yarısı, iki kişiden biriyiz.

Aynı kalbin altında bir araya gelerek, cehennemin kapılarını kapatma sözü verenleriz.

Sevgili Merve’nin ödülünü alırken uzaklardan gelen, güç veren, gururla kalbimizi kabartan, heyecanlı sesinde, aydınlık yüzündeki “Türkiye’de hak ettiği güzel günleri yaşamayı bekleyen tüm mücadeleci ruhlarız”. Hiçbir vakit kolay olmadı işimiz, ama bu kez daha zor. 

Önümüzde yerel seçimler var. Onlar 28 Mayıs’ta ilk işaret fişeğini İstanbul’dan gönderdiler. Kaybedecek vakit yok. Sadece sandığa odaklanarak seçim kazanılmayacağını, gerçek dönüşümün toplumun gerçek değişimiyle mümkün olabileceğini bu seçimler bize yeniden gösterdi. Hep birlikte toplumun geniş kesimleriyle bağlarını güçlendirmiş bir örgütlenme için harekete geçmeliyiz. 

Kaybedecek vaktimiz yok. Siyasal İslami gericiliğe karşı, mücadele yaşamın içinde atmalı, Sosyalist feminist ilkelere sarılarak örgütlenmeliyiz. Dağılırsak, işte o zaman kaybederiz. Mücadele devingendir, bitmez. Sadece kendimiz için değil; oy kullanırken elleri titreyen gençler, gülümseyen çocuklar, gelecek aydınlık günler için inandıklarımızın ardından yürüyüşümüz de mücadelemiz de devam edecek. 

Hadi toparlanın. Biz ne olursa olsun yoluna devam eden, kendi kaderini belirleyen kadınlarız. Bizler Merve’nin "layık görülenlere boyun eğmeyip eyleme geçen, bu uğurda her şeyi göze alan ve ne olursa olsun umut etmekten vazgeçmeyen kız kardeşleriyiz”. Mücadelemiz şiddetten arınmış, eşit, özgür ve laik bir yaşam için. Hazırlanın, bu ülkenin aydınlık günleri için kaldığımız yerden devam ediyoruz. 

1-Lanzorate sözleşmesi Çocukların Cinsel Suiistimal ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi.