Klasik bir döngüye girdik sanki; kaçan kaçıyor, sonra hop operasyon yapılıyor. Aman işte, dostlar alışverişte görsün. Hak arayanlar, bu kötü gidişatın hesabını soranlar, yaşam alanlarını savunanlar, hep dardalar, istisnasız. Memleket muhaliflere zindan, her türlü tokatçıya, tosuncuğa, mafya bozuntusuna otoban.

Muhalife zindan, tokatçıya otoban

ALPER TURGUT

Salt mesele, sayın halkımızın emek vermekten, ileriyi görmekten muaf olmasıyla açıklanabilseydi şayet, hah bu size müstahak denilir ve geçilirdi belki. Lakin kahrolası vahşi kapitalizmin bunca zerki, güzelim hasletlerin ölümü kadar, nice bünyede hasetler de doğuruyor ve doğuracak, kuşkusuz. Memleketin yönetiminden ve onunla beslenen çemberinden anlaşılacağı üzere, liyakat olmadan, dar günleri hesaplamadan şaşaa içerisinde yaşanıyorsa, haliyle birçok insan, başının çaresine bakacaktır, akıl ve izan dışına taşmak pahasına. Üretim yok, iş yok, her şey zulüm derecesinde zamlı, döviz, altın desen tutabilene aşk olsun, eee ne yapacak affedersiniz, kanmak ve inanmak haricinde?

Sülün Osman’dan Banker Kastelli’ye, Titan Saadet Zinciri’nden Çiftlik Bank’a, Jet Fadıl’dan Selçuk Parsadan’a, tüm meşhur dolandırıcılar, pardon girişimciler, böylesi tekinsiz, güvensiz, karanlık, kurak ve çorak ortamda serpildi, mütemadiyen. Şairim Ahmed Arif, “Dumanlı havayı kurt sevsin” derken, lakırdı etmiyordu ha, harbiden tastamam gerçekti. Kime sorsam, kiminle konuşsam, herkeste bir kripto para mesaisi, kimi küçüklü, kimi büyüklü, kimi orta karar, yatırmış ya ucundan kıyısından ya da ne varsa zulada tamamını saçmış, işte o kadar. Teşvik ediyorlardı beni de haydi aramıza sen de katıl, önce tüm enerjini ver, devamlı takipte kal, sonra kafana göre takıl! Dedim ilahi, hadi alayımız parayı ezecek, peki, kim ezilecek? Yahu öyle bakma olaya, erken girenler çoktan coştu, bu resmen yarınların para birimi, göreceksin bitcoin, altcoin doruklarda sekecek, mevzuya şimdi dalmayanlar, yarın kahrını çekecek. Bla bla bla.

Kaçırılan milyar dolarlar, parayı kaptıran yüzbinler, sonra bir bakıyorum, çoktan çıkmış intihar haberi, dolandırılmış, canına kıymış. Hiçbir lanet para, yaşamdan büyük olamaz, olmamalı. Giden mangıra çözüm var, yiten hayata yok. Ardınızda bıraktığınız sevdiklerinizi derinden üzmek, perişan etmek de neyin nesi, paranızı çalanlar gününü gün ederken üstelik. Alman direnişçi Ulrike Meinhof’un pek ünlü sözü gibi; “Üzgün olmaktansa öfkeli olmayı yeğlerim”, kadere ve kedere inat etmeli, böyle olmalı şiarımız.

Coinciler atlatmak, dolandırmak, şaşırtmak, aldatmak, kandırmak, işletmek, alavere dalavere çevirmek ile uğraşırken parayı bastırıp televizyonda boy gösterirken, ünlülerle haşır neşir olurken, hatta siyasetçilerle poz vermeyi becerirken, yediden yetmiş yediye ahali göstere göstere bu büyük tuzağa çekilirken, yaklaşık 20 senedir iktidarda olmakla, hemen her seçimi kazanmakla övünen malum idare niye seyirci gibiydi? Klasik bir döngüye girdik sanki; Kaçan kaçıyor, sonra hop operasyon yapılıyor. Aman işte, dostlar alışverişte görsün. Hak arayanlar, bu kötü gidişatın hesabını soranlar, yaşam alanlarını savunanlar, hep dardalar, istisnasız. Memleket muhaliflere zindan, her türlü tokatçıya, tosuncuğa, mafya bozuntusuna otoban. Özetle.

Pandemi koşullarında, hepimizin sinirleri gerildi, tahammül eşiğimiz en dibe indi, eyvallah. Ancak bu illet, eskiden hasta veya hayatının kışında olanlara dadanıyordu. Bela bu, elbette saracak yer, kişi bulacak illa. Artık o da dönüştü, değişti, sürekli kendini güncelleyerek ve hedef kitlesini yenileyerek, orta kuşağa ve hatta yaşamının ilkbaharında olanlara dahi yöneldi. Geçen gün sokağa çıkma yasağına rağmen, evin önünde büyük bir kavga çıktı hem kavgacılar hem de seyircileri göz açıp kapayıncaya kadar büyüdü, bir anda yüz kişiyi buldu. Haliyle polis geldi, nümayiş edenler üniversite öğrencisi olmadığı için müdahaleyi değil, en iyi yerden izlemeyi seçti. Kalabalığın yarısında maske vardı, yarısında yoktu, takanların da yarısının burnu, evet, bildiniz, dışarı taşmıştı. Salgın ortamında, üstelik sudan bir sebeple itişip kakışmak, harbiden akıl ve mantık işi midir? Ey canım kardeşim, sağlık emekçilerinin ne suçu var, siz birbirinize çullanacak yer arayacaksınız diye, onlar canıyla sınanacak, gerçekten yazıktır, yazık.

Bu arada tek seren biz değiliz, iktidar da tuhaf işler ve acayip tepkiler ile ipin ucunu iyice kaçırdı. Çoklu maaşlar, yolsuzluk iddiaları, eriyen oylar, yetkisiz elemanlar, ne yapacaklarını şaşırdılar, onlar da farkındalar. Bu oldukça bariz. Hatta salgınla, yoklukla, yoksullukla bunca yangın yerine çevrilmişken yurdumuz, hey yeni anayasa yapalım mı kafasında hâlâ, malum ortaklar. Zannımca muhalifler illaki hata yapacak diye bekliyorlar, bırakın gol atmayı, kendilerinde top çevirecek derman kalmadı, besbelli. Burada çare de çözüm de muhaliflerin ellerinde, sakin kalacak, tuzakları aşacak, gündem yaratacak. Başkaca yol yok.

Akıllıca davranmak, muhalifleri bir arada tutacak, kararsızları da yakalayacaktır. Oyları azalacak, ancak yine de o kemikleşmiş, klasikleşmiş oy oranı kalacak, yüzde 30-35, neyse artık. Bunun dönüşümü şimdilik pek mümkün de değil, kamplaşma ve aidiyet hali, demir bir bilye gibidir. Algılayışı, tavrı, farkındalığı apayrı olan yeni kuşak bunu başarabilir, yeni bir dil ve yol bulabilir. Umarım.

Karşıt görüşteki insanlara ‘Bebişim’ diyen, sosyal medyada yazdıkları sıkıntılı olunca hesabını kapatan yeni aile bakanının, bayram sebebiyle makamında çocuk ağırlarken dakika içerisinde pot üstüne pot kırmasını ve halkımızın sinirlerini zıplatmasını görünce, artık zihnimizde daha da netleşmiş oldu. Ustalık dedikleri şeyin, aslında resmen acemilik dönemine çevrilmesi, elbette.

Gündelik hayat kocaman bir dram, siyaset tam tekmil dram, ‘gülmek için yaratılmış, gözlerde yaşlar niye’, yani komediye gerçekten hasret kalmışız. Sığındığımız evlerimizde, işte böyle zorunlu hallerimizde açıyoruz televizyonu, dağılsın diye kasvet, ama hayret! Yetmemiş sanki, al sana dram pornosu. Bir kişi, parsellemiş gibi neredeyse tüm günleri, veriyor acıyı, veriyor kahrı, uyuşturuyor halkımızı. Misal bekaret kontrolü sahnesi, eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmekten ziyade, ne gibi bir anlam ifade edebilir, kadın cinayetleri ülkesinde. Zehirlemeyin kendinizi, zihninizi, hislerinizi, geleceğinizi, zaplayın gitsin.