Mülteci sorunu milliyetçiliğin radarına girdi
İktidarın elinde kendi çıkarına gelecek konuyu işlemek ve topluma benimsetmek hususunda müthiş bir güç var. Sorun muhalefetin kendini topluma anlatmak için seçim öncesinde 2 aylık mitingler dışında bir çözüm üretememiş olması.
Dilan Esen
Seçimlerin ilk turunda milliyetçi tandanslı partilerin aldığı oylar ikinci turda söylemleri de etkiledi. Bu süreçte özellikle göçmen karşıtı milliyetçi söylemler yükseliş gösterdi. Her iki cephede de milliyetçi söylem ve tavırların hâkim olması milliyetçi siyasetin ülkedeki durumunu ve geleceğini tartışmaya açtı.
Türkiye sağına yönelik çalışmalarıyla bilinen Siyaset Bilimci Behlül Özkan ile seçim sürecinde yükselen milliyetçilik ve gençlerin bu söylemlere yönelimini konuştuk. Özkan’a göre milliyetçilik yükselmiyor. Özkan, “Türkiye’de milyonlarca mülteci, sığınmacı, kaçak, göçmen var. Bu konu milliyetçiliğin radarına daha çok girmeye başladı” diyor.
Seçim sonrası ülkede yükselen milliyetçilik tespiti sıkça vurgulandı. Siz ülkede böyle bir yükseliş iklimi görüyor musunuz?
1999 seçimlerinde MHP ve BBP’nin toplam oyu yüzde 19,5’ti. Tarihsel olarak milliyetçi oyların zirvesi o seçimlerdir. 2023 seçimlerinde BBP, MHP, Zafer Partisi ve İYİ Parti oylarının bunu geçtiğini görüyoruz. Ama İYİ Parti seçmeninin ne kadarını klasik anlamda milliyetçi seçmen olarak görmemiz gerekiyor? Burada soru işaretleri var. Benzer bir belirsizlik MHP seçmeni için de geçerli. AKP’den son seçimlerde MHP’ye geçiş oluyor. Bir anlamda iktidar seçmeni, protest tavrını Meclis seçimlerinde MHP’ye Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’a oy vererek gösteriyor. Son iki seçimdir MHP oylarının beklenin çok üstünde çıkmasının arkasında bu yatıyor. Dolayısıyla ben böyle bir yükseliş iklimi görmüyorum. Türkiye’de milliyetçilik 1960’lardan itibaren antikomünist bir omurga üzerine oturdu. Bunun dönüştüğünü görüyoruz. Türkiye’de milyonlarca mülteci, sığınmacı, kaçak, göçmen var. Bu konu milliyetçiliğin radarına girmeye başladı.
Ülkücü hareketin geleneksel olarak devletle kurduğu, hükümet olmaktansa kadrolarıyla devleti yönetme stratejisi sürüyor mu?
Ben ülkücü hareketin ortada kalmadığını düşünüyorum. İsmi var ama artık cismi yok. Ancak MHP’nin Cumhur İttifakı’nda konumunu siyaset bilimiyle açıklamak çok zor. İktidar koalisyonunda yer alıyor ama buradaki konumu, özellikle de yürütme içindeki misyonu nedir? Bilmiyoruz. Bunun dünyada başka bir örneği var mı? Bu da MHP’nin “devlet partisi” olma misyonunu perçinliyor. Şunu net olarak söylemek mümkün. AKP oyları yüzde 34’e düştü. 2002’den bu yana ilk defa oluyor. Cumhur İttifakı içinde bulunan siyasi partilerin hepsi siyaset literatüründe aşırı sağ partiler. AKP’de tam anlamıyla bunların merkezine oturdu.
Oğan’ın saf değiştirmesi siyasetin kodlarına uygun mu?
Burada Oğan’ın siyasi konumundan çok bireysel tavrının daha önde olduğunu düşünüyorum. Sosyal medyada kendisine yönelik çok eleştiri geldi. Ben pratik bir hesap yaptığını düşünüyorum. Meclis Cumhur İttifakı’nda. Erdoğan yüzde 49,5 oy almış. Muhalif blokun kazanma ihtimali olmadığını düşünüp iktidar blokunun içinde konumlandı.
Sinan Oğan ile özdeşleşen seküler milliyetçi siyasetin bir geleceği var mı?
Açıkçası Oğan’ın son hamlesiyle seküler milliyetçiler nezdinde bir etkisi kaldı mı? Bunun cevabını ilerleyen dönemde göreceğiz. Ancak Cumhur İttifakı içinde böyle bir siyaset yapamaz. Hüda Par, Yeniden Refah gibi partilerle yol arkadaşlığı, kader birliği yapacak. Metin Feyzioğlu, Mehmet Ali Çelebi’nin seküler kesim üzerinde ne etkisi varsa Oğan’ın da etkisi aynı olur. Yani etkisizleşecektir.
Sığınmacılar ve konut satışı eliyle demografi değişimi korkusu toplumda yer bulmuş gözüküyor. Bu özellikle seküler milliyetçiliği beslerken sol bu korkuya yanıt verebiliyor mu?
Bu sorunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Birleşmiş Milletler rakamlarına göre Türkiye dünyada en çok mülteci barındıran ülke. Üstelik resmi rakam 4 milyon ama biz biliyoruz bunun çok üstünde mülteci, göçmen, kaçak var. Tam sayıyı kimse bilmiyor. 8 milyon diyen var. 13 milyon diyen var. Bunlara ek olarak iktidar ekonomik sorunları aşmak için gayrimenkul alanlara vatandaşlık veriyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde ev alana hemen oy kullandırmazlar. Oturma almak, pasaport almak ve vatandaşlığın tüm haklarına sahip olmak çok farklıdır. Sınırlar yolgeçen hanına dönmüş durumda. Kim geliyor belli değil. Bu Türkiye için ulusal güvenlik sorunudur. Solun yaklaşımı; “Gelen mültecilerin suçu yok. Sorumlu iktidar, dolayısıyla kaçakları göçmenleri değil iktidarı hedef alalım” şeklinde. Bu siyasi duruş erdemli olsa da pratikte bir anlamı yok. Sol bu insanların uluslararası hukuka ve insan haklarına uygun şekilde geri gönderilmesi için toplumun önüne seçenek sunmak zorunda.
BaBaLa TV’de de gördüğümüz genç milliyetçi dilin nedeni nedir? Gençlerin gelecek kaygısından çok bölünme korkusu yaşamasının nedeni ne?
Medyanın büyük kesimi iktidarın kontrolü altında. Yıllar önce AKP’nin başarısını pazarlama dalında uzman bir arkadaşım şöyle açıklamıştı. Bana sonsuz bir reklam bütçesi ver. Pazardaki en kötü deterjanın pazar payını yüzde 50’ye çıkarırım. İktidarın elinde kendi çıkarına gelecek konuyu işlemek ve topluma benimsetmek hususunda müthiş bir güç var. Sorun muhalefetin kendini topluma anlatmak için seçim öncesinde 2 aylık mitingler dışında bir çözüm üretememiş olması. Yıllara yayılmış örgütlü bir mücadele dışında başka seçenek yok. Hâlâ başarılı kampanya ve sloganlarla bu sorunu aşabileceğini düşünüyorlar. Her seçimde iktidar seçmeninin beton gibi durması sebebiyle duvara çarpıyorlar.