Napoli artık dünya futbolunun üst sıralarında yer alıyor ama ırkçı ve sınıfsal saldırıların hedefi olmaya devam ediyor. Egemenler ile zengin Kuzey için Napoli barbar ve medenileştirilmesi imkânsız bir şehir.

Napoli’nin şampiyonluğu futboldan çok daha fazlası: Küresel Güney için büyük zafer
Fotoğraf: Depo Photos

Maurizio Coppola/Napoli*

Hakemin son düdüğüyle 4 Mayıs gecesi 22.37'de nihayet beklenen an yine gelmişti; SSC Napoli, son başarısından 33 yıl sonra Udine'de 1-1 berabere kalarak İtalya'da şampiyonluk olarak adlandırılan tarihindeki üçüncü Scudetto'yu matematiksel olarak elde etti. Bir puan yetmişti.

Maç için gerçek bir mabed yerine dönüştürülen Diego Armando Maradona stadyumunun dışında toplanan on binlerce kişi, maçın oynandığı Udine'den 900 km uzakta olmalarına rağmen mavi işaret fişekleri, stadyum tezahüratları ve dayanışma sıcaklığıyla takımı destekledi.

Napoli'nin zaferi, 22 kişinin bir topun arkasında koşmasının bir oyundan çok daha fazlası olduğunu bir kez daha kanıtladı. Napoli gibi toplumsal çelişkilerin bir büyüteç gibi önümüze serildiği bir şehirde futbol da özel bir anlam kazanıyor.

ZAFERE GİDEN UZUN YOL

Napoli'nin üçüncü şampiyonluğu, güney İtalya'nın futbol kenti için uzun ve dik bir yolun doruk noktasıydı. Napoli ilk iki ve tek şampiyonluğunu Diego Armando Maradona ile 1987 ve 1990'da kazanmıştı. O dönemde Arjantin'in başkenti Buenos Aires'in 11 km güneyinde bir taşra kasabası olan Lanús'un küçük kabadayısı sadece futbol sahalarını değil tüm şehri büyülemiş, bir özgürlük sembolüne dönüşmüştü. Ancak son şampiyonluğu takip eden sezonda, 1991 baharında, Maradona'nın normal bir şampiyonluk maçından sonra yapılan kokain testi pozitif çıktı. Futbol Federasyonu ona 15 ay men cezası verdi ve böylece Maradona'nın SSC Napoli'deki kariyeri sona erdi.

Kulüp bu ayrılıktan sonra kendini toparlayamadı ve yavaş ama emin bir düşüş başladı. 1997/98 sezonunda takım ikinci lige (Serie B) düştü ve 2004’te kulüp iflas ederek üçüncü lige (Serie C) düştü. Ancak 2004 yılı bir geri dönüşü müjdeledi: Kulüp, Romalı film yapımcısı Aurelio De Laurentiis tarafından satın alındı ve yeni başkan kulübün yenilenmesi için yatırım yaptı. 2007’de Napoli tekrar birinci lige terfi etti ve mücadelesine başladı. Kulüp yetenekli isimlerle (Marek Hamsik, Edinson Cavani, Gonzalo Higuaín, Ezequiel Lavezzi, vb.) sözleşme imzaladı ve başarılı antrenörleri (Rafael Benitez, Carlo Ancelotti, Gennaro Gattuso) işe aldı. 2017/18 sezonunda zafere en çok yaklaşan takım oldu. Teknik direktör Maurizio Sarri önderliğinde dünyanın en güzel futbollarından birini sergileyen takım 91 puan topladı ancak son kritik maçları kaybederek ezeli rakipleri Juventus’un ardından ikinci oldu.

2012/22 sezonunda De Laurentiis, daha önce Zenit Saint Petersburg ile iki lig şampiyonluğu kazanmış olan Luciano Spalletti'yi teknik direktör olarak göreve getirdi. İlk sezonunda "sadece" üçüncülük elde etti ve pek çok kişi bu girişimin de başarısızlığa mahkum olduğunu düşündü. Ancak Spalletti, kolektifi istisnai oyuncunun önüne koymasıyla tanınıyor ve bu yıl başarının anahtarı da bu olmalı. Birçok taraftar başkanı Dries Mertens, Kalidou Koulibaly ve Fabian Ruiz'in ayrılmasının ardından yerlerine yeterli oyuncuları getirmediği için eleştirdi. Ancak daha az tanınan Victor Osimhen ve Khvicha Kvaratskhelia, Spalletti'nin yönetiminde neredeyse mükemmel işleyen bir kolektifin iskeletini oluşturdu.

EŞİTSİZLİĞİN COĞRAFYASI

Napoli artık dünya futbolunun üst sıralarında yer alıyor ama şehir dışarıdan gelen ırkçı ve sınıfçı saldırıların hedefi olmaya devam ediyor. Napoli, egemenler ve Kuzey tarafından barbar, medenileştirilmesi imkansız bir şehir olarak tanımlanmaya devam ediliyor. Napoli, sezonun ilk yarısında sergilediği muhteşem futbol sayesinde rakiplerine karşı daha ilkbaharda o kadar büyük bir üstünlük kurdu ki taraftarlar erkenden şehri mavi beyaz kurdeleler ve idollerinin bayraklarıyla süslemeye başladı. Bir saniye bile geçmeden sağcı gazeteler (özellikle Libero) ve televizyon kanalları (Rete4) tatsız ayrımcılıklarını sergilediler. Haberlerine göre Napolililer bayram malzemelerini devlet yardımından gelen parayla satın alacaklardı, böylece asalak olduklarını ve halkın sırtından yaşadıklarını kanıtlıyorlardı.

Liberal medya ve yandaşları bile sınıfsal hakaretlerle yetinmedi ve son birkaç hafta içinde siyasi yelpazede yorumlar üst üste yığıldı. Artık mesele Napolilere şampiyonluğun "nasıl" kutlanması gerektiğini açıklamaktı. Entelektüel ve kültürel açıdan aşağı, kazanmaya alışık olmayan ve dolayısıyla "medeni" bir şekilde kutlama yapamayacak kişiler olarak tasvir edildiler. Futbol takımının kazanmayı hak ettiğini artık taraftarlar da kutlamalarıyla göstermeliydi. Bir kez daha, aşağıda eğitilmesi gereken barbarlar, yukarıda ise medeniyet vardı!.
 
Bu ırkçılık şampiyonluğun ertesi günü zirveye ulaştı. Liberal La Repubblica gazetesinin ana sayfasında büyük harflerle şöyle bir başlık vardı: "Napoli: 26 yaşındaki genç şampiyonluk kutlamaları sırasında öldü." Ancak yakından okunduğunda, ölümün kutlamayla hiçbir ilgisi olmadığı, iki Camorra ailesi arasındaki bir kan davası olduğu anlaşılıyordu. Tekrar ediyorum: Gazetenin ön sayfası, "barbar" Güney halklarının kültürel çöküş ve maddi sefaletten kendilerinin sorumlu olduğu ve bu nedenle görevlerinin sürekli olarak "medeni" olduklarını kanıtlamak olduğu şeklindeki hegemonik anti-meridyen söylemi doğrulamaktadır. Çünkü masumiyet karinesi "barbarlar" için geçerli değildir.

GÜNEY'İN 1 ŞAMPİYONLUĞU KUZEY'DEKİ 10 ŞAMPİYONLUĞA BEDEL

Çeşitli yorumcular Güney'deki bir scudetto'nun Kuzey'deki on scudetto ile aynı değerde olduğunu yazmıştır. Buna göre de şampiyonluk şehrin omuzlarına yüklenmiş durumda, zira artık sadece İtalya'nın güneyinin değil, tüm küresel güneyin bir sembolü.

Her şeyden önce takımın yapısı nedeniyle: Napoli'nin oyuncuları Afrika, Doğu Avrupa, Asya ve Güney Amerika'dan geliyor. Napoli futbol takımı, tıpkı şehrin nüfusu gibi, uzun zamandır gerçek olan ve sağcıların ve ırkçıların kabul etmek istemediği bir İtalya'yı temsil ediyor.

Ancak Napoli sadece küresel Güney'e kucak açmakla kalmadı. Birçok Napolili artık dünyanın büyük şehirlerinde yaşıyor. Bu şehirler, son kriz yıllarında Güneyli gençleri giderek daha fazla etkileyen bir işgücü göçünün varış noktaları haline geldi. Resmi istatistiklere göre, 2010-2020 yılları arasında İtalya'nın güneyinden 600,000 genç, ülkenin kuzeyinde, diğer Avrupa şehirlerinde ve hatta diğer kıtalarda şanslarını aramak üzere anavatanlarından göç etmiştir. Şampiyona kutlamaları için yaklaşık 40.000 göç etmiş Napolili şehirlerine geri döndü.

4 Mayıs Perşembe gecesi son düdüğün ardından kutlama yapanlar sadece Napoli değildi. Milano, Barselona, New York, Melbourn, Los Angeles'ın yanı sıra Buenos Aires, São Paulo ve Seul de azzurro ile süslendi.

Aslında sosyal yapısı, ekonomisi ve aynı zamanda kültür ve gelenekleri nedeniyle Napoli bugün klasik bir Avrupa şehrinden çok küresel Güney'i andırıyor. Gazeteci Daniel Verdú İspanyol El Pais gazetesindeki köşesinde şöyle yazıyor: "Napoli bazen Arjantin'in bir başka eyaleti olabilir."

MARADONA TANRI İLE KARŞILAŞTI!

Fransa milli takımının ve Manchester United'ın eski futbol efsanesi Eric Cantona, Napoli'nin başarısını Instagram hesabından şöyle yorumladı: "Diego Maradona'nın ölümünü takip eden sezonda Arjantin, Diego'nun 1986'da dünya şampiyonu olmasından 36 yıl sonra ilk Dünya Kupasını kazandı. Ve dün Napoli, Diego'nun 1990'da İtalya şampiyonu olmasından 33 yıl sonra ilk "scudetto"sunu kazandı. Muhtemelen Maradona Tanrı ile karşılaştı ve ondan hayalini gerçekleştirmesini istedi!"

Bu yorum muhtemelen herkeste küçük bir tebessüm yaratmıştır ama Napoli'de bu tür tarihi kombinasyonlar basit tesadüfler değildir. Maradona hayattayken zaten dokunulmaz bir ikon idiyse, 25 Kasım 2020'deki ölümünden sonra gerçek bir azize dönüştü. Katar'daki Dünya Kupası'nın ardından pek çok kişi Maradona'nın ölümü, Arjantin'in Dünya Kupası şampiyonluğu ve Napoli'nin olası Scudetto'su arasındaki bağlantıya dikkat çekti. Genelde soğukkanlı olan teknik direktör Spalletti bile şehri büyülü bir şeyin ele geçirdiği gerçeğini gizleyemedi.

Bu sihir gerçekten de gerçeğe dönüştü ve geçmiş ile bugün, ikonik Maradona ile mevcut takım arasında, sportif zafer ile sosyal kurtuluş arasında bir bağ yarattı. Napoli'nin 1987 ve 1990'daki ilk iki şampiyonluğunun sadece Maradona'nın olağanüstü futbol yeteneği sayesinde kazanıldığı konusunda herkes hemfikirse, bugün de herkes Scudetto 2023'ün kolektif olarak şampiyonluğu domine edebilen takımın unvanı olduğunu kabul ediyor.

Bu nedenle Napoli'nin bu yılki zaferi ilk iki şampiyonluktan daha da değerli, çünkü günümüzde kurtuluş ve özgürleşmek için bir "peygamber"e ihtiyaç olmadığını, başarının organize kolektif bir birikimin sonucu olduğunu kanıtlıyor.

 *Napoli taraftarı ve İtalya Halkın Gücü ve Halk Birliği temsilcisi