Recep Tayyip Erdoğan’ın "Kürt sorunu demokratikleşmeyle çözülür" açıklamasının ardından

Recep Tayyip Erdoğan’ın "Kürt sorunu demokratikleşmeyle çözülür" açıklamasının ardından geniş bir koro buna karşı görüşler dile getirdi. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal "Türkiye’deki terör siyasi bir projedir. Demokratikleşme ile bu sorun çözülmez" diye açıkladı; Süleyman Demirel, Mehmet Ağar, Devlet Bahçeli, Erkan Mumcu benzer açıklamalar yaptı.

 Eğer bütün bunlar salt muhalefet yapmak için yapılmıyorsa durum gerçekten de vahimdir. Demokrasi dışında nasıl bir çözüm vardır? Yeniden OHAL ilan edelim, köyleri boşaltalım, gazete binalarını bombalayalım, PKK’ya yardı m eden işadamlarını kaçırıp öldürelim, köylülere dışkı yedirelim, fail-i meçhul cinayetlerin düğmesine yeniden basalım; dil yasaklarını devreye sokalım; kültürel hak taleplerini yok edelim, siyasi partileri kapatalım, idam cezasını yeniden gündeme getirelim; inkar edelim, imha edelim sorunu ancak böyle çözebiliriz. Öyle bir terör uygulayalım ki terörizm belasını def edelim.

 Tabii sadece bunlar yetmez. Yasaları değiştirmekle sorun halledilmiş sayılmaz; uygulama da son derece önemlidir. Sorunun çözümü aynı zamanda ehil ellere bırakılmalıdır. Amerikan filmlerindeki gibi "ekibi" yeniden toplamak gerekir, gerçi bir kısmı şimdi hayatta değil ama; örneğin Yeşil’i OHAL Valiliği'ne, Esat Oktay Yıldıran’ı Adalet Bakanlığı’na; Cem Erseven’i de Diyarbakır DGM Başkanlığı’na atayalı m. Tek çözüm yolu budur. Buna itiraz karşı cepheden geliyor:

 "Hayır Kürt sorunu böyle çözülmez." Önce en son Hikmet Fidan örneğinde olduğu gibi bütün muhaliflerin tek tek öldürülmesi gerekir. Yollara mayın döşemek, trenleri bombalamak; Kuşadası’nda, Çeşme’de minibüslere, bankalara bomba koymak; belediye başkanlarını, izinli erleri kaçırmak gerekir. Bu da yetmez. Karakolları basmak; iş makinelerini tahrip etmek gerekir. Şiddeti metropollere yaydığımız anda öyle bir terör ortamı doğar ki, devlet terörü ortadan kalkar; bir de Karadeniz’e açıldık mı tamamdır; Kürt sorunu çözülür.

 Tarihsel kökleri olan; 20 yıldır da "savaş" biçimini alan bir toplumsal sorunun çözümünden söz ediyoruz. Dünyanın en netameli bölgesinde her türlü uluslararası kışkırtmaya açık hale gelen bir sorundan söz ediyoruz. Yıllardır bulabildiğimiz milliyetçiliğin şiddetini sonuna kadar uygulayarak "asayişi" sağlamanı n ya da "kurtarılmış bölgeler" yaratmanı n ötesine gidebilmiş değil. Böyle bir sıkışmı şlıktan çıkmak için "demokratikleşmeden" başka bir çözüm yoktur.

 Hiçbir sorun ilelebet sürüp gidemez; eğer bu bizim çözeceğimiz bir sorun olmaktan çıkarsa; uluslararası güçlerin çözeceği bir sorun haline dönüşecektir ki; Kürdüyle Türküyle bu topraklarda yaşayan herkes için bundan daha dramatik bir durum olamaz.

 Bırakalım sorunun adı üzerine bitmez tükenmez tartışmaları. Shakespeare, "bir isim nedir ki” der, “gülü gül diye çağırmaktan vazgeçmekle onun kokusunu ortadan kaldırmış olmayız ki". Sorun adını ne koyarsanız koyun bütün boyutlarıyla ortada duruyor. Ve artık bütün yaşananlardan sonra tek bir çözüm yolu var; önce PKK silahlı eylemlerden vazgeçecek; sonra devlet her sorumlu devletin yaptığı gibi PKK’nın silah bırakmasını sağlayacak adımları atacak; ve sorun savaşların, ölümlerin gölgesinden kurtulacak; gerisi mi? Bu sorumluluğ u ve aklı gösterenler uzun bir süreç alacak gerçek çözümleri bulma ve uygulama yeteneğini de göstereceklerdir. Bundan kuşku duymak için bir neden yoktur.