Ukrayna Budapeşte mutabakatından sonra tarafsız bir ülke statüsü kazanmıştı. NATO Ukrayna’ya 2008’de üyelik sözü verdiğini itiraf ederek bir anlamda yaşanan savaşın nedeni olduğunu kabul etmiş oldu.

NATO, Avrupa ordusunu veto etti
Fotoğraf: BirGün

Yunus Emre Ceren

Dış politika uzmanı ve yazar Aydın Sezer ile geçtiğimiz hafta gerçekleşen NATO zirvesini, Ukrayna savaşının durumunu ve Erdoğan’ın politika değişikliğini konuştuk.

♦ NATO zirvesini öncekilerden ayıran ne var? Ukrayna krizinin daha fazla derinleşeceğini ön görüyor musunuz? Çin’e dair sorunlara ilişkin bir değişiklik gözlemlediniz mi?
Tıpkı Madrid zirvesi gibi Rusya-Ukrayna savaşı ile ilgili yoğun bir tespit süreciyle sona erdi. Özellikle Ukrayna’nın NATO üyeliği konusunda 11. Maddede yapılan vurgular önemliydi.

Çünkü Ukrayna’ya açıkça 2008’den itibaren NATO üyeliği perspektifi verildiğinden bahsediliyor. Bu da savaş öncesi Rusya’nın sık sık gündeme getirdiği NATO’nun doğuya doğru genişlemesi ve Ukrayna’nın dahil edilmesi konusundaki itirazlarına dair bir yaklaşım ortaya çıkarıyor. Zira Ukrayna Budapeşte mutabakatından sonra tarafsız bir ülke statüsü kazanmıştı. NATO Ukrayna’ya 2008’de üyelik sözü verdiğini itiraf ederek bir anlamda yaşanan savaşın nedeni olduğunu kabul etmiş oldu. Zaten Kırım işgaliyle de bu süreçte farklı bir gelişme daha yaşanmıştı. Benim açımdan dikkat çekici olan bir konu bu.

Çin ile ilgili açıkçası Madrid zirvesinde olduğu kadar sert bir tutum izlenmediğini görüyorum. Çin ile yapıcı diyalogun devam edeceğine dair birtakım hususlara değiniliyor. Benim açımdan dikkat çeken bir başka konu, NATO ile AB arasında Ukrayna ile ilgili bir koordinasyon merkezi kurulması. Burada Avrupa ordusu kurulması ya da AB’nin münferit bir hareket tarzı sergilemesinin önü alınıyormuş gibi, NATO’nun patronajında bir güvenlik sistemi teyit ediliyor adeta. Kaynaklar Avrupa ordusu gibi projelere bütçe ayrılarak boşa heba edilmesin manasında bir cümle var.

♦ İsveç’in üyelik süreci ilerliyor. Finlandiya için de Türkiye ve Macaristan ile görüşülüyor. Baltık’ta NATO ilerleyişi Ukrayna benzeri bir gerilim yaratır mı?
Yaratma potansiyeline sahip. Çünkü bu iki ülke soğuk savaşın en sert dönemlerinde bile bir anlamda tarafsızlıklarını korudukları gibi SSCB tehdidine de maruz kalmamışlardı. Şu ana kadar da Rusya’nın tehdidine maruz kalmadılar. Ancak Ukrayna savaşı ile birlikte Avrupa güvenliği çerçevesinde etkilenmiş olmalılar ki NATO üyeliğine yöneldiler. Bunun sonucunun olacağını Rusya başından beri söylüyor ki bu da sınırlara daha fazla tahkimat yapılması ve bu toprakların da Rusya savunma politikası açısından NATO toprağı gibi görüleceği anlamına geliyor. Bu ülkeler de zaten Rusya’ya karşı NATO çerçevesine dahil olmayı tercih ettiler. 

Türkiye’nin İsveç’in üyeliğine sarı ışık yaktığını kabul ediyorum. Elbette meclis ayağı da var ama eğer Erdoğan söylediklerinde ciddiye ve yakın gelecekte kanun teklifini meclise gönderecekse buradan bir sürpriz beklemiyorum. Yine de bu konu Erdoğan’ın kendi politikası açısından da ucu açık bir konu niteliğinde. Meclise ne zaman geleceği konusunda henüz bir gösterge yok. Dolayısıyla NATO özellikle ABD’nin baskısıyla İsveç’in üyeliği konusunda Erdoğan’ı ikna etmiş gözüküyor. Kaldı ki Erdoğan da geçmiş itirazları bırakarak bir anda AB meselesini gündeme getirdi. AB ve NATO üyeliği arasında herhangi bir bağ yok. Farklı yapılar, kuruluşlar, bambaşka süreçlere tabii üyelikleri var. Kaldı ki ABD, Kanada ve İngiltere de AB üyesi değil. Dolayısıyla Erdoğan’ın başta gösterdiği sert tutumu da sonrasındaki yumuşamasını da öncelikle iç politika açısından değerlendirmek gerekiyor.

Son zamlar, alınan ekonomik tedbirler, özellikle memur ve emekli maaşlarına yapılan zam konusunda gündemi değiştirmeyi başardı bir kez daha. Bir de tabii AB ve ABD’ye verdiği mesajların temelinde Mehmet Şimşek’in ekonomi politikasına finansal destek istediğini düşünüyorum. ABD ile sadece F-16 pazarlığı değil, finansman bağlamında da görüşmeler yapıldığını düşünüyorum.

♦ Rusya’nın da Türkiye’nin bu çark edişine ilişkin bir tepkisi oldu. İkili ilişkilerde ‘dostça olmayan’ bir tavrı benimsediklerini belirttiler.
Rusya için Türkiye’nin İsveç’in üyeliğine evet demesi sürpriz değil. İkili ilişkiler açısından bir kriz de değil. Türkiye zaten son bir buçuk yıldır İsveç ve Finlandiya karşısındaki tavrıyla Rusya açısından son derece yararlı birtakım işler yapmış oldu. Ruslar bunu takdir etti ancak eninde sonunda böyle sonuçlandığını bildikleri için ve bu iki ülkenin üyeliğine yönelik eleştirileri ve tepkilerini Türkiye’nin onay sürecinden ayırarak gösterdiler. Bugün Türkiye-Rusya ilişkilerine bu konunun olumsuz bir etkisi olmadığını söylemeliyim. Kaldı ki Rusya açısından en değerli Türkiye NATO üyesi Türkiye.