30Ocak 1972 tarihinde Kuzey İrlanda’nın Derry şehrinde Kuzey İrlanda Medeni Haklar Derneği  bir protesto yürüyüşü düzenlemiş,

30Ocak 1972 tarihinde Kuzey İrlanda’nın Derry şehrinde Kuzey İrlanda Medeni Haklar Derneği  bir protesto yürüyüşü düzenlemiş, İngiliz 1. Paraşüt birliğinin göstericiler üzerine açtığı ateş sonucunda 14 kişi öldürülmüştü. Olayın akabinde kurulan Widgery Komisyonu, göstericileri öldüren askerlerin olayda bir sorumluluğu olmadığı sonucuna varmış, 30 Ocak 1972 katliamı da tarihe “Kanlı Pazar” adıyla geçip, IRA’nın güçlenmesine ve Kuzey İrlanda sorununun bir şiddet sarmalına girmesine yol açmıştı.
1998 yılında İşçi Partisi iktidarında Tony Blair, Kanlı Pazar’ın tekrar soruşturulması için Lord Saville başkanlığındaki bir heyet kurulması talimatını verdi. Göstericilerin, askerlerin ifadelerini tekrar alıp, resmi belgeleri tekrar gözden geçiren heyet, geçtiğimiz günlerde raporunu açıkladı. Buna göre: 1. Askerler ateş açmadan önce uyarıda bulunmamıştı, 2. Askerlerin göstericiler ateş açmadan saldırıda bulunmuştu, 3. Öldürülenlerden bir kısmı kaçmaya çalışırken arkalarından vurulmuştu, 4. Çok sayıda asker soruşturma sırasında açıkça yalan söylemişti.
İngiltere’nin çiçeği burnunda başbakanı Muhafazakar Parti’den David Cameron, raporun bulguları üzerine bir açıklama yaptı. Cameron kamuoyu önünde, Kanlı Pazar’dan dolayı özür diledi ve yapılanların gayrımeşru olduğunu ve hiç bir şekilde meşru görülemeyeceğini açıkladı.
Kuzey İrlanda’daki Protestan siyasi partilerle yakın işbirliği olan Muhafazakar Parti’nin bu kadar açık bir şekilde rapora sahip çıkması ise İngiliz siyasetinde Kuzey İrlanda konusunda yeni bir safhaya girildiğinin işareti.
Soruşturma sırasında bir çok askerin ifadelerinin yalan olduğu ortaya çıkınca, katliamdan kırk sene sonra bu askerlerin yargılanmaları ihtimali ortaya çıktı. Kuzey İrlanda’da yakınlarını bu katliamda kaybedenlerin aileleri sabırla o günü bekliyor.
BU ESNADA TÜRKİYE’DE
16 Mart 1978 İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde yapılan katliamın failleri belirsiz. Katliam davasının zamanaşımına uğramasına yol açan savcı ve hâkimler HSYK’ya sevk edildi. Sonucu meçhul.
Diyarbakır Askeri Cezaevinde sistematik ve bir plan dahilinde yapılan uzun katliam ancak dizilere o da yeni yeni konu olabilmekte. Bu ülkenin büyük bir gazetesinde genel yayın yönetmenliği yapmış olan Ergun Babahan, Diyarbakır Cezaevi’nde olanları ancak 2000’lerin başında öğrendiğini söyledi.
12 Eylül’e gelirken kontrgerillanın tetikçi paramiliterlerle düzenlediği cinayetler silsilesi hala açıklığa kavuşturulamadı. Tetikçi zavallılardan kazara ve nazla yakalananlar çoktan tahliye edildi.
Sivas katliamı davasındaki derin aksaklıklar, Dink davasındaki ağır aksak vurdumduymazlık ortada.
Yakınlarını siyasi cinayetlerde kaybetmiş olanların yakınları Toplumsal Bellek Platformu olarak bir araya geldi ve TBMM’den, tüm bu cinayetlerin, birlikte araştırılması için bir Araştırma Komisyonu kurulmasını talep etti. Bu talep, AKP’nin oylarıyla Meclis Genel Kurulu’nda reddedildi. Daha sonra mahçup bir kaç AKP milletvekili Anayasa görüşmelerinden sonra konuyu tekrar gündeme alacaklarını mırıldandılarsa da, bu çabaları partilerinin alışılagelmiş zikzakçı siyasi kayganlığı içinde kayboldu.
Toplumsal Bellek Platformu 19 Haziran 2010 saat 19.00’da, geçtiğimiz yıl olduğu gibi “Durumu bütün açıklığı ve acılığı ile sunmak” için Esenkent Rıfat Ilgaz Açıkhava Tiyatrosu’nda şöyle seslenecek:
“Cinayetlerin ardındaki emir komuta zincirinin ortaya çıkarılmasının devletin görevi olduğunu ve bu tür örgütlü cinayetlerin ardındaki yapılar ortaya çıkarılmadıkça, katil üreten bir toplum olmaktan kurtulamayacağımızı biliyoruz. Benzeri olayların bir daha yaşanmaması için bu görevi hatırlatma sorumluluğunu üstleniyoruz. Aklı ve gönlü buna razı olmayan, şimdiye kadar bu duruma sessizce tanıklık etmiş olan herkesi, bizimle birlikte ses vermeye davet ediyoruz”.
Ne istiyor bu devlet? Onu soruşturmak için biz mi bir komisyon kuralım?