Bulutsuzluk Özlemi’nin kişisel tarihim üzerinde derin izler bıraktığını biliyordum ama grubun, üzerinde aylardır konuştuğumuz üniversite kontenjanları tartışmasına bu kadar kolaylıkla....

Bulutsuzluk Özlemi’nin kişisel tarihim üzerinde derin izler bıraktığını biliyordum ama grubun, üzerinde aylardır konuştuğumuz üniversite kontenjanları tartışmasına bu kadar kolaylıkla taraf olabileceğini doğrusu bu ya hiç ummazdım.

Cuma akşamı, kuruluşuna “hık-mık” dediğimiz genç bir üniversitenin bahar şenliğindeydik.

Bulutsuzluk Özlemi’nin hasretine dayanamayan bir grup çokbilmiş, anti-yeni üniversiteci, ukala eğitimciler çetesi, rektör bizi fark etmesin diye saklanarak geçtik güvenlikten.

Öğrenci kontenjanı henüz yüzlerle ifade edilen üniversitenin konser alanında binlerce kişi vardı. Üniversite yeniydi, yaşanan coşku ve mutluluk ise eski ve tanıdık.

Binlerce test çözüp, sınavlardan geçtin. ÖSS ve ÖYS, bir sürü bilmece... Belki en yakın arkadaşınla yarıştırıldın Ve sen kazandın..

İndi kalktı coplar, kollar yoruldu. Kızlar tekmelendi, yerlerde süründü... YÖK’ün yıldönümüydü… Öğrenciler hep bir ağızdan şarkıları söylerken biz de ciddi öğretmenler pozumuzu takınarak yeni YÖK kontenjanlarını tartıştık çimenlerin üzerinde…

YÖK’ün bu haftaki toplantısından kontenjan artırımı kararı çıktı. Hükümet,  KPSS’nin ve son zamanlarda kamuoyunda sıklıkla duyulan genç işsiz rakamlarının yarattığı olumsuzluğun liselilere de bulaşmaması için, daha fazla genci,  sınav ve geleceğini kazandığına ikna etmeye çalışacak gibi…

Bu fırtına, bildiğiniz gibi yeni açılan üniversitelerle başladı. AKP hükümeti 2006-2007 döneminde tam 32 devlet üniversitesi açarak Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırmıştı.

Üniversite ve bölüm açılışına kolaylık sağlayacaklarını zaten açıklamış olan yeni YÖK başkanı ise, eski başkanlar tarafından çok kullanılan bir argüman olan “bir fakülteden mezun olduktan sonra iş bulabilme olanağı olup olmamasını”  fakültelerin açılmasına kriter olarak kullanmayacaklarını belirtmişti.

Bugün 85’i devlet, 30’u vakıf üniversitesi olmak üzere 115 üniversitemiz bulunuyor. 85 devlet üniversitesinin 32’si ise AKP döneminde eğitime başladı. Yaz sonuna kadar olan onaylanması beklenen 13 vakıf üniversitesiyle toplam üniversite sayımız 128’e, AKP döneminde açılmış üniversite sayısı ise 45’e ulaşmış olacak.

İşte tam da bu paragrafta “Biz buna çok karşıyız aslında”  diyecekken …

Birdenbire, ay ışığında yüzleri aydınlanmış kendi öğrencilerimi gördüm uzaktan. Geçen yıl hiç olmadıkları kadar mutluydular. Düşündüm ki öğrencilerim, o üniversitede bahçesinde olmasalardı eğer, bir dershanenin umutsuz sınıflarında, iş başvurusu kuyruklarında, genç işsiz istatistiklerinde ya da evlerinin gölgeli dört duvarı arasında olacaklardı.

Oysa öğrencilerim henüz kendilerini yenik hissetmek için çok gençti.

Bu yıl kütüphanesiz, laboratuvarsız, öğretmensiz olsalar da üniversitelerinden iyi şeyler bekliyorlardı.  Ve biz dışarıdan onlar adına keskin yargılarda bulunurken, onlar yalnızca bir gelecek istiyorlardı.

“Sözlerimi geriye alabilir miyim? “ diye sordum, beni duymadılar.

Nejat Yavaşoğulları’yla birlikte şarkı söylemeye devam ediyorlardı:

Neden olmasın… Güzel günlerimiz?

Neden olmasın?