Bazen de "önyargının tetiklediği suçlar" adı altında bilinen nefret suçu insanın ırk, din, cinsel yönelim, özürlü olma, etnik farklılık...

Bazen de "önyargının tetiklediği suçlar" adı altında bilinen nefret suçu insanın ırk, din, cinsel yönelim, özürlü olma, etnik farklılık, milliyet, yaş, cinsiyet, cinsiyet kimliği veya politik düşüncesinin farklılığı nedeniyle maruz kaldığı suçun adıdır. Nefret suçları diğer suçlardan farklı çünkü her ne kadar bu suçlar bireylere karşı işleniyorlarsa da aslen hedef alınan o bireyin üyesi olduğu sosyal grup. Örneğin ABD'de en çok görülen nefret suçu ırkçılıktan kaynaklanan suçlar. Bu suçun en büyük hedefi Afrika kökenli zenciler. Bu grubu beyaz oldukları, Musevi oldukları, gey oldukları ve Latin kökenli oldukları için saldırılara uğrayan gruplar izliyor.

Bizde nefret suçları var mı? Hrant Dink adını duymuş muydunuz? Töre cinayeti ne biliyor musunuz? Polis karakolunda ölen Afrikalının hikâyesini izlediniz mi? Şafak Pavey adını ve Şafak'ın başına gelenleri hatırlıyor musunuz? Afrika kökenli futbolculara "yamyam" diyen futbol yöneticileri belleğinizde mi? Binlerce Türk gencine olmayan bir hastalık teşhisi koyup fişlenmesine sebep olan ve bu konuda NATO'nun yegâne ordusu konumunda olan Türk Ordusu'nun cinselliğinin farklı olduğunu söyleyen gençlere karşı tutumunun farkında mısınız?

Bir de daha spesifik bir örnek vereyim. Aşağıdaki senaryo son 20 küsur yıldır ülkemizde çok kere değişik versiyonlarıyla tekrarlandı. Genç adam parasızdır ve canı seks istemektedir. Bazen bir sokak veya bar köşesinde, bazen de internetten kendisiyle ilgilenen ve çoğu gizli bir eşcinselle tanışır. Anlaşırlar ve eşcinselin evine gider. Sabahın erken saatlerine kadar sohbet edilir, içki içilir, sonra da birlikte olunur. Genç adama seks yetmemiştir, paraya da ihtiyacı vardır. Eşcinseli onlarca kere bıçaklayarak katleder ve sonra da evi soyar. Yakalanan genç evine gittiği insanın eşcinsel olduğunu bilmediğini, cinsel ilişki teklifi gelince paniklediğini ve o şok ile cinayeti işlediğini söyler! Sonuç: Cezası "provokasyon var" diye indirime uğratılır! Bunun adına "provokasyon" değil, "hâkim beyler 'nefret suçu' nedir bilmiyorlar" denir. Ama biliyorsunuz hukukun en temel ilkelerinden biridir "Nullum erimen, nulla poena sine lege." Yani kanunsuz ne suç ne ceza vardır. Roma Hukuku'na dayanan kıta Avru-pası Hukuku'ndan bahsediyorum. Hani o bizim örnek alıp bütün hukuk sistemimizi üzerine oturttuğumuz, üstünlüğü olmazsa olmaz dediğimiz, hukuk fakültelerimizde okuttuğumuz hukuktan!

Anayasa profesör ve uzmanlarımız hazırladıkları metinlerde "nefret suçlarının" tarifine yol açabilecek veya bu konuyu direkt olarak anayasanın bir parçası haline getirecek bir çalışma yapmadıkları görülüyor. Özgürlük ve sivil anayasa olacak lafını ağızlarından düşürmeyen, "Bu sadece AKP'nin değil bütün Türkiye'nin anayasası olacak" diyen politikacılarımız bir şeyler yapabilirler mi acaba?

Ben fazla umutlu değilim. Entelektüellerimiz, sanatçılarımız, bilim insanlarımız, basınımız, insan hakları organizasyonlarımız dahi iş cinsellik olunca birden kör, sağır ve dilsiz kesiliyor. Çoğu cinsellikle seks arasındaki farkı bilmedikleri gibi bu konunun günümüzde örnek aldığımız ve taklit etmeye çalıştığımız batı demokrasilerinin en önemli insan hakları konularından biri olduğundan habersiz. Türkiye'nin en büyük ve en önemli gazetesi olduğunu sık sık iddia eden Hürriyet'in 1 Ekim 2007 tarihli birinci sayfasının ilk haberini gördünüz mü? "Ahme-dinecad'ın yok dediği gay'ler anlattı." New York Times gazetesine dayanarak verdiği haberde Hürriyet nihayet günlerden beri BM toplantılarının en çok ses getiren haberlerinden birini veriyor. İnsan utanır. 0 çok şaşırarak ve ancak New York Times haber edince farkına vardığınız ve varlıklarını mollaların maşası güya demokrat İranlı despotun "yok bizde böyle insanlar" diye reddettiği geylerden ve lezbiyenlerden Kayseri'de hem de yıllardır onlarca var! Evet, Türkiye'nin yeni Cumhurbaşkanı'nın memleketi Kayseri'de, Türk polisinin sıkı takibinde onlarca molla rejiminden kaçmış ve insan gibi yaşayabilecekleri bir demokrasiye gidebilmeyi uman ve bekleyen bu insanlarla konuşmak varken gidip onları New York'ta ve de ancak New York Times gazetesi yazınca bulmak nasıl bir gazetecilik?

Ekranlarımızda boy gösteren, gazete köşelerini tutmuş ister birinci ister ikinci Cumhuriyetçilerden biri Türkiye'de nefret suçları en çok cinsel tercihleri farklı olanlara karşı işleniyor diye yazdı da ben mi görmedim? Türban konusu açılınca ciltlerce sayfa doldurmuş demokrat, aydın, entelektüel, imanlı, dürüst yazar ve entelektüellerimiz "travestiler ve transseksüellere kimse iş vermiyor onları bu şekilde fuhşa mahkûm etmek insanlık ayıbımızdır, anayasa da bu insanlarımızın da hakları korunmalı" diye yazdılar da bizler mi göremedik? Hayvanlara yapılan eziyetleri haklı olarak zaman zaman ifşa eden gazetecilerimiz "cinsel tercihleri farklı olan insanlarda bizim insanlarımızdıronları hayvanlar kadar korumalıyız" iddiasında bulunduklarında ben yurtdışında mıydım?

Türkiye'de çok nefret ve ikiyüzlülük var. Nefret suçlarını işleyen insanlar iki yüzlülükle saklanıyor ve korunuyor. Nefret suçlarını ciddiye almayan, bu suçlara karşı sesini yükseltmeyen, kanunlarla bu suçları önce tarif sonra yasaklanmasını istemeyen hiçbir yazar, sanatçı, gazeteci, asker, bilim adamı, politikacı veya vatandaş kendisinin "daha demokrat, sivil, insan haklarına saygılı, özgürlükleri genişletici" bir anayasadan yana olduğunu iddia edemez. Ederse bir gün adını New York Times gazetesinde "2007'de Türkiye'nin önünü kesenler" listesinde görür!