Kötülere karşı birlik olmanın önemine, gizemli yöresel değerlere odaklanan Sabri Safiye’nin romanı, sıra dışı karakterleri ve sürükleyici anlatımıyla her yaştan okuru unutulmaz bir serüvene davet ediyor.

Neyi hayal ettiğimiz, bizim nasıl insanlar olduğumuzu şekillendiriyor

DENİZ SESSİZ

Sabri Safiye’nin fantastik romanı ‘Tüylü Bir Uzaylı Macerası’ ikinci kitapla macera tam gaz sürüyor! Dört arkadaş ve uzaylı kedi Felis’in yolu bu kez, Şanlıurfa’nın siyah gülüyle ünlü Halfeti’sine düşüyor

İlk kitabınızda olduğu gibi ‘Tüylü Bir uzaylı Macerası – Halfeti’ kitabınızda da ‘arkadaşlık’ ve ‘güven’ konuları ağır basıyor. Hem siz hem bugünün çocukları hem de romandaki karakterleriniz için nasıl bir önemi var bu temaların?
Toplumumuzun, hatta dünya üzerindeki birçok insanın bir güven krizinde olduğunu söylemek abartılı olmaz. Kime ve neye inanacağımız konusunda gerçekten ciddi bir kafa karışıklığı yaşıyoruz. Üstelik kendini güvensiz hissedenler farklılıklara çok daha az tahammül ederek düşmanca davranma eğiliminde oluyorlar. Yaşadığımız çağın bir özelliği olarak, insanların birbirleriyle ve insan olmayan diğer varlıklarla doğrudan teması azaldıkça, ilişkiler derinliklerini kaybedip basit çıkarlar üzerinde şekillendikçe, aramızdaki bağlar da inceliyor ve kırılganlaşıyor. Önyargılara, boş yargılara daha fazla başvurur oluyoruz. İşte arkadaşlık, uçurumun kenarındaki bir patikada yol aldığımız bu zorlu çağda, sadece insanların birbirleriyle değil, gezegeni paylaştığımız insan olmayan tüm varlıklarla da, kelimeleri aşan bir temasın ve güven ilişkisinin yeniden kurulması imkânı olarak beliriyor. Kitaptaki çocukların arkadaşlık yoluyla, bazen bilinçli, bazen farkında olmadan peşinden koştukları ve güçlendirdikleri şey de bu güven duygusu. Onlar bunu başarıyorlar. Umarım bizler de başarırız.

İnsanların inandıkları gerçekler zaman zaman değişebiliyor. Işıl karakteri ilk kitapta kötü biri olarak resmedilirken, ikinci kitapta iyi birine dönüşmesi bunun iyi bir örneği. Sinemada da çokça gördüğümüz bir durum bu. Karakterlerin değişimi ve dönüşümünü böylesi örneklerle izlemek ya da okumak, çocuklar için neden önemli?
Tüylü Bir Uzaylı Macerası’nın her iki kitabı da isteklerimiz konusunu merkeze koyarak bir tartışma yürütüyor diyebiliriz. Bizleri iyi veya kötü birer insan yapan, içinde yer aldığımız ilişkiler ağının, isteklerimizi nasıl kalıpladığı, nasıl yönlendirdiği değil mi? Neyi hayal ettiğimiz, bizim nasıl insanlar olduğumuzu şekillendiriyor. İsteklerinizi, onları sürekli kendi çıkarınca formatlayan mevcut düzeneklerin elinden kurtarabilirseniz, güçlenerek farklı yönler kazanabilecekleri durumlar yaratabilirseniz, kendiniz için de, dünya için de yepyeni olasılıkların önünü açabilirsiniz. Bu da, hiçbir insanın saf kötü olmadığı, herkesin değişebileceği anlamına gelir. Böylece, ‘kötüleri yok etmek’ mottosuyla insanlığın başına bela olmuş bir savaş söyleminden kendimizi kurtarma imkânına kavuşuruz. Bu bakış açısının, çocukları bu lanetli söylemin girdabına kapılmaktan koruyabileceğine dair bir umudum var.

-Fantastik serüveniniz ‘Tüylü Bir Uzaylı Macerası’ ikinci kitapla devam ediyor. Dört arkadaş ve uzaylı kedi Felis’in yolu bu kez, Şanlıurfa’nın siyah gülüyle ünlü Halfeti’sine düşüyor. Maceranın devamında Halfeti’yi seçmeniz ilginç bir seçim. Bu tercihinizi açıklayabilir misiniz?
Çağımıza özgü sandığımız bazı sorunların, insanlığın çok eski çağlarında da konu edilmiş olduğunu fark etmek, benim için önemli bir dönemeçtir. ‘Tüylü Bir Uzaylı Macerası’nın ikinci kitabında bu bağıntıyı da konu etmek istedim. Halfeti bu amaç için çok uygun bir yer. Hem binlerce yıllık Mezopotamya uygarlığının iz bırakmış olduğu bir bölge, hem de modern çağın nehirleri kontrol etme girişimi sonucunda, yarısına kadar suya batmış bir yerleşim. Üstelik sahip olduğu mikroklima sayesinde, dünya üzerinde siyah gülün yetiştiği biricik yer. Bu nedenle Halfeti, sahip olduğu kültürel mirasla yeni maceranın her noktasına kendi izini, rengini bırakarak ikinci kitaba ev sahipliği yapmış oldu.

İki romanınızda da her ne kadar başrolü bir kedi karakter almış olsa da farklı hayvan türleriyle de karşılaşıyoruz. Çocuk edebiyatında hayvanların karakterize edilmesinin okurlardaki izdüşümü nedir?
Kitaplarda, filmlerde hayvanların karakterize edilmeleri genellikle bir insansılaştırma ile gerçekleşiyor. Bunun örnekleri çok fazla. Bu yolla, özellikle çocuklar ve hayvanlar arasında daha özel bir bağ kurulması amaçlanıyor. Kitapta farklı hayvanlara birer karakter olarak yer verirken, onların bizden farklı olan özelliklerini mümkün olduğunca korumaya, insansılaştırmaktan elimden geldiğince kaçınmaya çalıştım. Hatta Halfeti macerasında bu farklılık deneyimini bir ağaç üzerinden kurguladım. Böylece arkadaşlık ilişkisinin sadece aynılık zemininde değil, farklılıkları koruyarak da kurulabileceğini anlatmaya çalıştım. Özellikle insan olmayan arkadaşlarımızla kurduğumuz güçlü bağların hem çocuklar için, hem tüm insanlar için hayati önem taşıdığına inanıyorum.

‘Bilim’ ve ‘teknoloji’ sürekli değişen ve gelişen günümüz dünyasında çocukların ve gençlerin artık daha çok ilgi gösterdiği temalar. Bu iki maceranın da odağındaki bilim, araştırma, teknoloji gibi vurgularınızı açıklar mısınız?
Yirminci Yüzyıl, insanların sürekli gelişen teknoloji karşısında kapıldığı hayranlıkla hatırlanacak diyebilirim. Günümüzde de devam eden bu hızlı gelişme, adeta başımızı döndürmüşe benziyor. Saf hayal zannedilenlerin gündelik hayatın parçası haline gelmesi, hatta hayal bile edemediklerimizin giderek sıradanlaşmaları elbette hayranlık verici. Ama bunun bir bedeli de var. Teknoloji hem insan, hem gezegen için ciddi sorunlar yaratmışa benziyor. Her ne kadar, bu sorunları çözmek için de kendini aday olarak öne çıkarsa da, galiba bu büyünün etkisinden çıkmamızın vakti geldi. Çünkü teknolojiden bekleyebileceklerimizin doğal bir sınırı var. Her iki kitapta da bu sınırın nerede oluştuğunu sorgulamaya çalıştım. Örneğin bir yapay zekânın neler yapıp neler yapamayacağı konusunda, yer yer ironik bir dille bazı önermelerde bulundum. Elbette bu başlı başına bir tartışma konusudur. Fakat çocukları, sorgusuz kabullenilen bir teknoloji hayranlığına karşı uyarmak ve bu tartışmaya bir an evvel dâhil etmek bana önemli görünüyor.