Nietzsche, Jung ve Karşıtların Birliği

Deniz POYRAZ

Lucy Huskinson, Essex Üniversitesi’nde Freud ve Nietzsche üzerine çarpıcı çalışmalar yapmış bir akademisyen. Freud’a dair ilgisi, Psikanalitik Çalışmalar Bölümü’nde yüksek lisans tezi yazmasında büyük bir etken olmuş. Jungcu teoriyle karşılaşması da aşağı yukarı bu döneme tekabül ediyor. Jung’u inceledikçe, bu kez de onun Nietzsche’yle olan bağlarının derinliğini keşfediyor. Öyle ki, Nietzsche ile Jung, yirminci yüzyıldaki felsefi ve psikolojik düşüncenin çok önemli iki ismi ve aralarında çok derin bağlar bulmak mümkün.

Huskinson’ın Türkiye’de Say Yayınları etiketiyle yayımlanan Nietzsche ve Jung / Karşıtların Birliğinde Bütünlüklü Benlik adlı çalışması, derinlik psikolojisinin Freud ve Adler ile birlikte üç büyük kurucusundan biri kabul edilen Jung ve geçtiğimiz yüzyılın en büyük filozoflarından biri olan Nietzsche’ye dair kapsamlı bir okuma sunuyor. Yazara göre Jungcu Benlik olarak ifade edilen şey, Nietzsche’nin Üstinsan kavramının yeniden formüle edilmesi. Huskinson buradan hareketle, bu iki ikonik ismin düşüncelerini ve kişiliklerini de göz önünde bulundurarak, ikili arasındaki sıra dışı bağlantıları açığa çıkarmaya gayret ediyor.

Huskinson’ın, Nietzsche ve Jung’un eserlerini detaylı bir biçimde incelediğini söylememiz gerek. Jung’a dair Anima ve Animus, Kolektif Bilinçdışı, Persona gibi kavramları ile Nietzsche’nin -özellikle karşıtların önemli rol oynadığı- erken, orta ve geç dönem eserlerinde birbirini tamamlayan veya birbirine denk düşen taraflar ortaya konuyor. Nietzsche’nin felsefesindeki zorlu ve karanlık alanların üzerine psikoloji biliminin el feneriyle yürüyor Huskinson. Bunu yaparken de elbette Jung’un teorilerinden faydalanıyor. Jung’a göre bütünlüklü benlikteki karşıtların oynadığı rolün konumu ve çözümlemesi göz önünde tutuluyor ve Nietzsche’nin buradaki etkisinin derecesi açıklığa kavuşturuluyor. Kitabın en önemli bölümlerinden biri Jung’un Nietzsche’nin Zerdüşt’ü üzerine verdiği seminerlerle desteklenen çözümlemesi. Huskinson, böylece her ikisinin teorilerine dair yeni bir yorumda bulunuyor.

Dört kısımdan oluşan eserin ilk kısmının Nietzsche’nin Üstinsan’ı ile Jung’un Benlik’inin anlamı ve oluşumuna dair olduğunu söyleyebiliriz. Nietzsche’nin metafiziksel, estetik ve psikolojik karşıtları ve Jungcu psişe modelinin karşıtlarının incelendiği ilk kısım, ikinci kısımdaki Nietzsche modelinin Jung modeli üzerindeki potansiyel etkisini anlamamıza yardımcı oluyor. Eserin belki de en önemli bölümü olan üçüncü kısımda Jung’un, Nietzsch’nin modeline dönük eleştirisinin metakritiği, Nietzsche’de delilik kavramı ve Jungcu Gölge kavramı inceleniyor. Dördüncü kısım ise genel bir değerlendirme niteliğinde diyebiliriz. Kuşkusuz, kitabın en keyifli bölümlerinden biri, Jung’un, Nietzsche’nin başyapıtlarından biri kabul edilen Böyle Buyurdu Zerdüşt eseri üzerine verdiği seminerin incelendiği bölüm. Jung’un Nietzsche’nin modeline getirdiği eleştirilerini ve Nietzsche’nin deliliği teşhis edişinin sorgulanması yepyeni düşünme biçimlerine olanak tanıyor.

Neticede, Lucy Huskinson, bütünlüklü benliğin birey olarak bizim açımızdan gerçekçi bir olasılık olup olmadığını, bu iki ismin ürettiği düşünce biçimleri ve ortaya koydukları eserler üzerinden sorguluyor. Nietzsche ve Jung üzerinden analitik psikolojinin felsefi kökenlerini araştırarak, “karşıtların birleştiği” sürecini inceliyor. Arka kapakta, “Bu kitap Jungcu psikanalistlere olduğu kadar psikoloji, felsefe ve din üzerine çalışmalar yapanlara da etkileyici bir okuma sunacak,” denmiş. Ekleyelim, psikolojiye ve felsefeye ilgi duyan her okurun kitaplığında bulunması gereken bir eser.