Bakanlık okullar için gerçekte sorun olmayan bir sorunla, kıyafet özgürlüğü ile uğraşıyor. Oysa öğretmenin, velinin, öğrencinin baktığı yerden gördüğü, gittikçe niteliksiz hale gelen okullar, kalabalık sınıflar, güvenlik sorunları, öğretmen yoksulluğu, öğrenci açlığı gibi koca koca başka sorunlar var.

Öğretmene beyaz önlük neyin üzerini örtüyor?

Ayşe Alan - Eğitimci, Yazar. 

Günümüzde insana en çok acı veren şey, yoksulluk değil, büyük bir çarkın küçük bir dişlisi, bir robot haline gelmiş olmak ve yaşamının boş ve anlamsız olmasıdır. 

Eric Fromm, Özgürlükten Kaçış 

Henüz okullar açılmadan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Şanlıurfa’da katıldığı İl Eğitim değerlendirme toplantısında yaptığı konuşmada “Öğretmenlerin okullarda ‘bir eğitimciye yakışır şekilde’ giyinmesini beklediklerini” söylemişti. Bu beklentinin karşılanmadığını düşündüğünden olacak, beyaz önlük uygulamasına başlanacağını, valiliklerin gerekli hazırlıkları yaptığını ekledi. 

Ardından 21 Ağustos’ta 2023-2024 eğitim öğretim yılına ilişkin genelgenin 11. maddesinde “Öğretmenlerin, mesleki temsil ve öğrencilere rol model olma bakımından önlük giymeyi tercih etmeleri teşvik edilecektir” ifadesi yer aldı. 

Geçtiğimiz hafta ise bakanlık okullara yazı göndererek 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde öğretmenlere beyaz önlük gönderileceğini, bu sebeple öğretmenlerin beden ölçülerinin bildirilmesini istedi. 

Bu kararın ve uygulamaya yönelik adımların büyüteç altına yatırılmasında fayda var. Hem söylem açısından hem de eğitim politikaları pratiğinde neye karşılık geldiğini iyi anlamak gerekiyor. 

Öncelikle şunu belirtelim: öğretmenlerle ilgili aldığınız kararlar, hiçbir zaman sadece öğretmenlerle ilgili değildir. Tektip öğretmen kıyafeti tek boyutlu bir sonuç vermez. Öğrenciyi, okul yaşamını ve en nihayetinde bir bütün olarak eğitim ortamını bir kalıba sokar. 

İşine Değil Görünüşüne Odaklanıyor 

Bakanın ilk açıklamasında yer alan öğretmene yakışan şekilde giyinme ifadesinde altını çizmemiz gereken iki nokta var. 

1. Öğretmenlik mesleğinin “biçimsel” olarak algılanması. Uluslarası öğretmenler standartları öğretmenliğin içerik bilgisi, pedagojik yeterlilik, ayrımcılık yapmama hak temelli bir yaklaşımla rol model olma, teknolojiyi etkin kullanma gibi alanlara değinir. Öğretmenlik mesleğinin biçime dair bir konu ile gündem edilmesi sorunlu ve itibarsızlaştıran bir bakış. 

2. Öğretmenin iradesin yok sayılması. Belli ki profesyonel bir meslek olan öğretmenliği icra edenlere bu profesyonelliğin gerektirdiği giyim kuşam konusunda güvenilmiyor ve bu “sorun” toptancı bir yaklaşımla çözülüyor. Başka bir ifadeyle söylersek öğretmen sorun olarak görülüyor ve üzeri beyaz önlükle kapatılıyor. 

Burada mesleğin gerektirdiği bilgi, beceri ve gelişme alanları dışında, okulda inisiyatif alabilme, karar alma mekanizmalarında yer alma gibi tam da mesleğin itibarından öte ihtiyacı olan noktalar görmezden gelinip biçime odaklanılıyor. 

Beyaz Önlüğün Hedefi Kadın Öğretmenlerdir 

Peki, bugüne kadar öğretmenlerin okulda önlük giymesi mümkün değil miydi, bu engelleniyor muydu? 

Elbette öyle değil. Dileyen öğretmenler önlük giyiyor. Bu yıllardır bu şekilde. Kimi öğretmenler pedagojik ihtiyaçlarından dolayı, kimi tercih ettiği için önlük kullanıyor zaten. O zaman bakanlık birdenbire okullara bakıp öğretmenin kılık kıyafetini bir sorun olarak görmeye başladı? 

Meseleyi cinsiyet açısından da ele almakta fayda var. “Bir öğretmene yakışan giyim kuşam” ifadesinin ve beyaz önlüğün net bir şekilde kadın öğretmenleri işaret ettiğini söylemek mümkün. Beyaz önlük, yıllarca pantolon giyme mücadelesi veren, etek boyuna müdahale edilen kadın öğretmenlerin bedenlerini nasıl örteceklerine yeni bir müdahale yolu. Kadın öğretmenin kişisel tercihlerinin üstünü örten, farklılıkların görünür olmasına izin vermeyen tektipleştirici bir araç. 

MEB ders çizelgelerinde onlarca seçmeli ders vardır. Çizelgeleri inceleyince bir an coşkuya kapılıp öğrencilerin bu kadar farklı alanda ders seçebildiğini düşünüp mutlu olabilirsiniz ancak pratikte bu şekilde işlemez. Birçok okulda öğretmen kadrosu yetersiz denilerek Din Bilgisi alanındaki dersler öğrencilere “zorunlu seçmeli” olarak verilir. Örneğin bir Sosyal Bilimler Lisesi öğrencisinin seçmediği halde Hz. Muhammed’in Hayatı Dersi’ni zorunlu seçmeli olarak aldığını görebilirsiniz. Bunu seçim dediğimiz şeyin yani “irade”nin MEB’de bir karşılığı olmadığının bir delili olarak anlatıyorum.  

Bir Zorunluluk Biçimi Olarak Devlet Teşviği 

Bakan Yusuf Tekin açıklamasında “teşvik” dediği cümleden sonra, valilik hazırlık yapacak diyor. Bu, biz bu işi ciddiye alıyoruz, üst düzeyde takip ediyoruz demek. Kısa süre sonra öğretmenlerin beden ölçüleri istenmesi ve bunun bir 24 Kasım Öğretmenler Günü hediyesi olarak sunulması da manidar. 

Okullara önlükler ulaştıktan sonra önlüğün öğretmenler odasında nasıl bir baskı aracı olarak kullanılacağını tahmin etmek zor değil. Alın size nur topu gibi yeni bir baskı ve ayrışma alanı. Hem de en göze batanından, en görüneninden. 

Önlüğü giyenler, reddedenler, istemese de üzerinde baskı hissederek giyenler. Asıl işi okulun akademik takibini yapmak olan müdürler için yepyeni bir denetim ve iktidar alanı. 

Bakanlık okullar için gerçekte sorun olmayan bir sorunla, kıyafet özgürlüğü ile uğraşıyor. Oysa öğretmenin, velinin, öğrencinin baktığı yerden gördüğü, gittikçe niteliksiz hale gelen okullar, fiziki koşulların yetersizliği, kalabalık sınıflar, güvenlik sorunları, öğretmen yoksulluğu, öğrenci açlığı gibi koca koca başka sorunlar var. 

Aslında mesele tam da budur. Okulu, eğitimi dizayn ederken neyi gördüğünüz kadar neyi görmediğinizdir mesele. Özel okul öğretmenlerinin asgari ücretin altında maaşla çalıştırıldığını görmemektir, çocukların ücretsiz öğün hakkını görmemektir, merkezî sınavların altında ezilen ve yoksulluğa mahkûm yığınları görmemektir.