Olmak ya da olmamak
Fotoğraf: AA

Serdar KARCILIOĞLU
Turizm Arenası

Değerli dostlarım, şimdi bir turizm yazısında bu başlığı niçin seçtiğim merak edilebilir. 

Açıklayayım.

Çünkü geldiğimiz bu noktada bu başlık, Tanrının alın turizm yapın diyerek bahşettiği muhteşem topraklardaki turizmimiz için ifade edilebilecek en açıklayıcı bir başlık olabilirdi.

Gün geçmiyor ki ülkemiz, laik Cumhuriyetimizin artık ulu orta tartışıldığı, Meclis’e giren birtakım milletvekillerinin tam da bu noktada turizm anlayışına taban tabana zıt şeriat çağrıları ile çalkalanırken turizm anlayışının hiç sevmediği ve kabul etmediği bir kaosa doğru sürüklendiğimiz bu ortamda, meslekten geldiği için büyük umutlar bağladığımız bir önceki Turizm Bakanımız tekrardan aynı koltuğa oturdu.

Öncelikle hayırlı ve uğurlu olsun dileklerimizi iletiyorum…

Ancak önceki dönem başında ülke turizminin arzu edilen düzeye gelebilmesi için sınır kapılarından giren “turist sayısı değil gece başı gelir” diyerek ülke turizmimiz için en önemli bir vurguyu dile getirirken ülkemizde turizmde gerçek anlamda bir kaliteye ve gerçek turizm gelirlerine kavuşacağımızı düşünerek umutlanmış idik.

Ancak nedendir bilinmez görev süresini hiçbir anlamı olmayan TÜİK verilerine dayandırdığı bedavacı turist girdilerini, bizler yok böyle sayılar, gerçek turist sayısı değil onlar, dedikçe her fırsatta “revize ederek” bitirmiş ve “gece başı gelir” ısrarından da vazgeçmişti.

Şimdi geldiğimiz noktada tüm bunlardan vazgeçtik de laik Cumhuriyet değerlerine bağlı olduğunu bildiğimiz sayın bakanımızın sahip olduğu koltuğun gerçekleri ile taban tabana zıt bir anlayışın içerisinden nasıl sıyrılacağını ve ülke ekonomimizin lokomotifi olan sektörün ihtiyaçlarını nasıl kabul ettirip de uygulayabileceği doğrusu en merak ettiğimiz konuların başında geliyor.

Şimdi yeni yüz yılda ülke turizmimizi gerçek A+ turist ve tatmin edici döviz geliri ile layık olduğu düzeye getirebilmesi için gerekli olan ve geçmiş dönemde bu tür bir siyasi diretme en azından bu kadar belirgin değilken, hiç dokunulamayan;

Telaffuz edilen turist sayısının (75 milyon!) konaklama ihtiyacını karşılayacak yatak sayısına nasıl kavuşturulacağı,

Hizmet sektörünün değişmezi insan altyapısındaki eğitim sorunu ve istihdam edilebilir sayının çok eksik (-500 bin) olduğu gerçeği,

Ülke turizminin birer aynası ve 24 saat turistle yüz yüze olan mevcut çalışan turizm emekçilerinin yaşam standartlarının düzeltilmesi ve gelirlerinin artırılması noktasında alınması gereken kararlar için nasıl bir yol haritasının kabul ettirilebileceği

Turizm yatırımlarının neredeyse yüzde doksanının çok ciddi kredi yükü altında can çekiştiği alandan nasıl çıkarılacağı,

Özellikle Güney Ege turizm bölgelerindeki akıl almaz ve kabul edilemez fiziki alt yapı sorunlarının (yol, su, trafik, çöp, katı atık vs.) nasıl çözülebileceği,

A+ olarak adlandırdığımız ve bize gerçek anlamda gerekli olan yabancı turist profilinin öncelikli tercihi olan ülke güvenliği konusunda turist ithal ettiğimiz ülkelerde nasıl bir aksiyon alınacağı,

Turizmin çeşitlendirilmesi ve sezonunun uzatılması ihtiyacına bağlı olarak kültür ve tarihimizin bulunduğu topraklarımıza turist akınının nasıl başlatılacağı, 

Tüm Dünya gezginleri arasında son yıllarda çok önem kazanan ve ülkemiz gastronomi değerlerinin bulunduğu şehirlerimizde turiste “Alkol yok” denilen gerçeği böylesine gerici bir anlayış ortamında nasıl değiştirebileceğini,

Ve dahasını…

Çok merak ediyoruz…

Şimdi sayın Turizm Bakanı ve yönetiminin, bu konuları normal bir siyasi anlayış içerisinde çözmelerinin hiç de zor olmayacağını ve tüm bu sorunların genetik kodlarının bizce de bilinmesine rağmen şeriat çığlıkları içerisinde Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk’ta işaret ettiği “Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız” hedefinin yıkılmaya çalışıldığı böylesine bir ortamda medeni ve muhasır ülke insanlarının alışkanlığı olan turizm hareketlerini ülkemiz sınırları içerisine nasıl çekebileceklerini ve bu önemli sorunun altından nasıl kalkabileceğini inanın merakla bekliyoruz.

Sizce top yekûn “Olmak ya da olmamak” arasında değil miyiz?