Hissi, varoluşundan daha büyük olan şeyler var sanıyorum hayatta. Çaresizlik denen şeye alışmak mümkün olabilir ama daimi çaresizlik hissiyle yaşamak asıl zor olan. Bu söylediklerimin ve bundan sonra söyleyeceklerimin hiçbirinden emin değilim. Emin değilim ve yazıyorum. Neden? Sanırım yazmak denen şeyle kurduğum temel bağlantı bu (zorunlu olarak kendimden söz edeceğim, karşımda olmayan ama bir ihtimal orada olan okuyucu, bundan sonrasını okumayabilir). Muğlaklık, diyelim ki müphemlik de, alışılması mümkün şeyler olabilir hayatta ama ya bunun süreklilik arz eden duygusu? İntihar etmedim ama intiharın kendisi, intihar duygusundan daha ağır değilmiş gibi geliyor bana. Tanısam yüzüne bile bakmaktan hicap edeceğimi düşündüğüm Emil Michel Cioran’ın bu konuda söylediklerini ilkgençliğim boyunca aşırı ehemmiyetle okumamın sebeplerini de araştırmam gerekiyor aslında bir zaman. Boş zamanlarımda ilkgençliğimde yaptığım saçmalıklara utanıyorum ben ve bunu şu an söylerken şaka yapmış olmayı isterdim. Bir şeyi, daha çok istiyorum aslında; sadece ilkgençliğimde değil, eşek kadar olduğum zamanlarda yaptığım saçmalıklara da utanmaya başladım daha şimdiden.

Ortaokul Hazırlık’ta, içinde bulunduğum ortamın komik insanı olmaya ikna olmuştum nedense, kısa bir süreliğine. Dönem politikacı, televizyon ünlüsü, futbolcu vs birilerini taklit etmenin çok alkış aldığı bir dönemdi ve taklidi çok müsait insanlarla doluydu çevremiz. Ben de böyle bir mukallitliği becerebileceğime ikna olmuştum. Şimdi ölesiye utandığım o acıklı günleri benim kadar pürüzsüz hatırlayan insan kaldı mı bilmiyorum ama zihninde kırıntı kalmış ve bu yazıyı okuma ihtimali olmayan o birkaç insanı gerçekten tehdit edebilirim. Birilerini gerçekten tehdit etmek isteyeceğim şeylerin sadece utançlarım olmadığını bilmek bir nebze ferahlık veriyorsa da, ölümcül bir hastalığın duygusunu daima taşımaya benzer bir utançlar manzumesini, ölmekten çok duygusunu taşımak zorunda olmak gibi taşımaya da devam ediyorum. İnsanın, “zıt duygular hülasası” olduğunu da, kitaplarını okuduğum bazı büyüklerim öğretmişti bana. Elimi uzattığımda dokunacağım, sesine ihtiyacım olduğunda sesini duyacağım, fikrini merak ettiğimde arayıp soracağım büyüklerim olmasını ben de istemiştim. Birkaç tanesine hürmetsizlik etmek istemem ama asıl büyüklerim ya kitapları yazan ve artık çoktan aramızdan ayrılmış birileri oldu ya da o büyüklerimin yazdığı kitapların sayfaları içinde yaşayan ve bana oradan konuşan başka birileri. Tamamının ismini sayarsam, gereksiz bir antolojik gayret içine girmiş gibi olacağım fakat Franz Kafka isimli solgun bakışlı büyüğümün bazı söylediklerini çok sık hatırladığım doğrudur. Hatırlamak laneti gibi bir şeyden söz edip faraza iyi olan hafızamı gizlice övmeyeceğim, bunu yaptığım bir zaman oldu ve evet bundan da utanıyorum gizlice. İki defa gizlice dediğim bir önceki cümlemi Oğuz Atay isimli büyüğüm okusa, muhtemelen beni ayıplardı.

Kötülük yapmak istediğimiz birine edebileceğimiz en büyük bedduanın, o insanın âşık olmasını istemek olduğunu artık biliyoruz. Âşık olmak, üzerindeki bütün yüklerin rağmına, şiir gibi bir şeye benzeyen ve kokusunu ancak zihnimizin kelimeye benzemeyen yerleriyle tarif edeceğimiz bir şeye deniyor sanırım. Daha yazının başında, burada söylediğim hiçbir şeyden emin olmadığımı belirtmiştim, bu lahzada durup, Ahmet Hamdi Tanpınar isimli büyüğümü de “lahza” diyerek anmış olma hevesindeyim; ki, onun günlüğündeki kadar “hesaplanmış apaçıklık”la yazmaya da çok özeniyorum. Orada ettiği büyük büyük lafları, bilmem insan ölümüne yakın mı edebilir ama ben de aşk hakkında bir defalığına da olsa büyük konuşmak istedim. Büyük konuşmak dediğimin birkaç cümle önce yapayazdığım aşk tarifi olduğunu söylersem, yazının burasına kadar muhtemelen üç kişi filan kalmış pek kıymetmeap okuyucularıma haksızlık etmiş olur muyum ki?

Ben bazı büyüklerimi, bazı yaşıtlarımı, bazı yakınlarımı çoğu zaman çok özlüyorum.

Yazı yazmak, böyle zamanlarda üst üste sigara içmeye benziyor. Şimdi işte, bir daha yakıyorum. Saat sabaha karşı beş olmuş ve ben bundan ilkgençliğimdeki gibi bir “yaratıcılık” falan çıkarmıyorum hiç. Çaresiz olduğum kadar, çaresizlik bilgisinin gerçekliğiyle de çaresizim. Allah beni ıslah etsin. Amin.