"Ölümü ektim randevu yerinde / Beklemekten ağaç olsun.” demiş tutsak şair...

"Ölümü ektim randevu yerinde / Beklemekten ağaç olsun.” demiş tutsak şair. “Zembereği boşalmış sözcüklerin / Akreple yelkovan öpüşüyor onikide. /Bütün ziller vaktinde vuruyor, / tembellik edip gitmeyeceğim. / Kusura bakma ölüm / Bugün de gecikeceğim.” diye de eklemiş.

Cezaevinde kanserle savaşan Erol Zavar’a ait bu dizeler. “Randevuları mıza sadığımdır / sektirmem saatini. / Ama bu sefer tembelliğ im tuttu, / Ölüm daha çok beklersin beni.” Belli ki, bir kış ayında kaleme alınmış dizeler. “Tecrübelerimden bilirim” diyor Zavar. “kışın ölene söverler. Kusura bakma ölüm / ben ardımdan sövdürmem. / Bu randevuya asla gelmem.” Zavar’ın şiirinin içinden tren de geçiyor, uçak da, vapur da. “Bütün teknolojik ölüm aletleri de”. Ama Zavar kararlı. Hiçbirine binmeyecek! “Filmin en güzel sahnesinde sinemadan çıkar gibi”, çıkıp gitmeyecek hayattan.

Avukatı Şafak Yıldız, vücudunu teslim alan mesane kanserine karşı n yaşama sımsıkı tutunmasına hayran. Onu yaşama sarılmanın bir simgesi olarak gördüğünden, şiirlerinden birini paylaşmak istemiş dışardakilerle.

Zavar’ın adını zaman zaman onun için düzenlenen kampanyalardan anımsarsınız belki. E-postalara "cezaevindeki yedi gazeteci" den biri olarak da düşer bazen. “Örgüt”ten, bir F-Tipi hücresinde şimdi. “Odak Dergisi’nin sahibi ve müdürü” de deniliyor, onun için açılan kampanyalarda. Bence kimliğ inin bugün asıl öne çıkan yanı “hasta” olması. Bir insan... Hasta... Cezaevinde ve kanserle savaşı yor.

Zavar’ın kanser olduğu 1999 yılında ortaya çıkmış. Ameliyatı sonrası nda, erken müdahale edildiği, iyi bir tedavi ile hastalığı yeneceği müjdelenmiş. 2001’in başında tutuklanmı ş Zavar. Eskişehir, Tekirdağ, Edirne... O F-Tipi senin, bu FTipi benim dolaşırken, kanser hızla yayılmaya başlamış. Kaç kez ameliyat olmuş. Doktorlar hastanede tümörleri temizlemişler, cezaevinde yeniden üremiş tümürler. Hastanelere gidip gelirken karşılaştığı muameleler yüzünden, tedaviye gitmek de zul gelmeye başlamış Zavar’a. Eşi Elif, dışarda iki çocuğuyla beklerken, çalmadık kapı bırakmamış. Hastalık hayati tehlike arzettiğinden, CMUK’un 399. maddesi gereğince ceza ertelemesi dilekçesi vermişler. Tedavi için cezanı n ertelenmesini istemişler. Cumhurbaşkanı’ ndan af yetkisini kullanması nı istemişler. Yanıt yok, bekliyorlar!

Gazetede ne çok kanser haberi var dikkat ediyor musunuz? “TÖBDER Başkanı Gazioğlu kansere yenildi” diye yazıyordu geçen gün. Melih Pekdemir eşinin ameliyatından sonra bir kampanya çağrısı yaptı köşesinde. Kemal Düz'ün ağabeyi Mehmet Düz’le ilgili yazısı iki kez yayımlandı Duvar Gazetesi’nde. Olsun. İlkinin başlığını daha çok beğendim: Ayaş’ın güzel domatesleri üreticisini bekliyor. En son Ankara’da bir mitingde karşılaşıp konuşmuştuk Mehmet’le. Çantasından son yayımladığı kitabı çıkarıp göstermiş, Ayaş’ta domates yetiştirdiğini anlatmıştı. Domates yetiştirmesini kıskanmıştı m! O da kanserle mücadele ediyormuş. Bir sessiz mücadele adamı olarak bilirim onu ben. İnanıyorum, yenecektir!

Biraz da Kazım Koyuncu sayesinde mi farkında olduk ne? Meret ne çok yayılmış etrafımızda. Tanıdık tanımadık, o kadar çok insana bulaşmış ki! Birgün’ün son sayfası nda bir haber; kalp-damar hastalı klarından sonra ikinci ölüm nedeni kansermiş Türkiye’de. Sağlık Bakanlığı kanser vakalarının yüzde 35'inin beslenmeye bağlı olduğunu belirterek vatandaşları uyarmı ş: Bol bol sebze meyve tüketin, kırmızı et yerine balık yeyin!

Adalet Bakanlığı’nı da uyarmış mıdırlar acaba? F-Tipi’nde sebzesi, meyvesi bol mudur Erol Zavar’ın. Kırmızı et yerine balık veriyorlar mıdır? Yoksa, “Asmayıp da besleyelim mi?” kafası mı hâkim hâlâ?

Bir de, “moral” diyor tanıdığım bütün doktorlar. “Moral vücudun direnç sistemini güçlendirir!” Zavar, moralle ayakta kalmış bugüne kadar. Belli ki, artık moralden fazlası da gerekiyor!