OHAL KHK’leri ile üniversitelerde yaşanan akademisyen kıyımının akademik faaliyetlere olumsuz etkisi faaliyet raporlarına da yansıdı. Kamuoyunda, “Barış imzacıları” olarak bilinen akademisyenlerin en çok ihraç edildiği üniversitelerin başında gelen Ankara Üniversitesi’nin faaliyet raporunda öğretim üyesi sayısının yetersizliği, “eksiklikler” arasında yer aldı. Akademisyen ihracının en çok yaşandığı üniversitelerden bir diğeri olan Marmara Üniversitesi’nin faaliyet raporunda ise düşünce […]

Önce ihraç ettiler sonra yakındılar

OHAL KHK’leri ile üniversitelerde yaşanan akademisyen kıyımının akademik faaliyetlere olumsuz etkisi faaliyet raporlarına da yansıdı. Kamuoyunda, “Barış imzacıları” olarak bilinen akademisyenlerin en çok ihraç edildiği üniversitelerin başında gelen Ankara Üniversitesi’nin faaliyet raporunda öğretim üyesi sayısının yetersizliği, “eksiklikler” arasında yer aldı. Akademisyen ihracının en çok yaşandığı üniversitelerden bir diğeri olan Marmara Üniversitesi’nin faaliyet raporunda ise düşünce özgürlüğünün, “tehlikeye düşme eğiliminde” olduğu belirtildi. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından birçok akademisyen, “FETÖ ile ilişkide olmak” suçlamasıyla görevinden uzaklaştırılırken çok sayıda akademisyen de “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza attığı gerekçesiyle ihraç edildi. İhraçların en yoğun yaşandığı üniversiteler Ankara Üniversitesi Anadolu Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi oldu.

KADROLAR YETERSİZ

Ankara Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi’nin 2018 yılı idare faaliyet raporları, akademideki baskı ortamını ve ihraçlardan doğan olumsuzlukları gözler önüne serdi. Ankara Üniversitesi’nin, “2018 Yılı İdare Faaliyet Raporu”na göre, öğretim üyesi sayısının yetersizliği eğitim öğretim faaliyetlerinin zayıflattı. Raporun, “Zayıflıklar: Eğitim-Öğretim” başlığı altına yazılan bir diğer madde ise “araştırma görevlisi kadrolarının süreksizliği ve yetersizliği” oldu.

DERS YÜKÜ FAZLA

Ankara Üniversitesi, akademisyenler üzerindeki ders yükünün ve ek görevlerin araştırma faaliyetlerine yeterince süre ayrılamamasına yol açtığını itiraf etti. Nitelikli personel sayısının azlığından da yakınan üniversite, yapılan araştırmaların niteliğini yükseltecek etkili bir denetim sisteminin olmadığını ifade etti.

Marmara Üniversitesinin, “2018 Yılı İdare Faaliyet Raporu”nun, “Tehditler” başlığı altında da dikkat çekici maddeler sıralandı. Liyakat sisteminin değersizleştirilmesinin tehdit unsuru olduğunu rapora kaydeden üniversite, toplumsal kutuplaşmanın ve bunun yarattığı gerilim potansiyeline vurgu yaptı. Üniversitelere, yasal düzenlemelerle sınavsız giren öğrenci sayısının artmasından şikâyet eden Marmara Üniversitesi’nin tehdit olarak gördüğü diğer bazı noktalar ise şunlar oldu:

  • 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu ve 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun değişmesi ile üniversiteler üzerinde kontrolün artması, düşünce özgürlüğü ve bilimsel özerkliğin tehlikeye düşme eğilimi,
  • Sektörlerin ihtiyaç duyduğu niteliklerle üniversite mezunlarının nitelikleri arasındaki uyumsuzluk ve üniversite mezunu gençlerde işsizliğin artışı,
  • Uygulamalı ve kişiselleştirilmiş eğitim metodolojilerine doğru eğilim.