Turizm, Körfez monarşilerinin sermaye çekme stratejilerinde önemli yer tutar hale geldi. BAE, ülkesini yıllardır “turistlerin uğrak yeri” haline getirmeye çalışıyor. Neoliberal yöntemlerle hızlı döviz çekme stratejisi izleniyor.

Ortadoğu’da yükselen sektör: Turizm
Mısır'da oluşturulan 'Kum Kenti' turistlerin ilgisini çekiyor. (Fotoğraf: Depo Photos)

Joseph DAHER

Ortadoğu’da turizm, önemli bir sektör ve son zamanlarda büyüme eğiliminde. Varlıklı ülkelerde ekonomik büyümeye önemli katkı sağlıyor ve ekonomik krizler ile mücadele eden diğer ülkelere döviz sokan önemli bir gelir kapısı konumunda. 

Ortadoğu’ya seyahat eden uluslararası yolcu sayısı 2022 yılında rekor kırdı. Turizm ve ulaşım sektörlerinin bölge ekonomisine yaptığı katkı, 2021 yılından 2022’ye yüzde 46,9 artış göstererek, 107 milyar dolar seviyesine ulaştı. Bölgede hava trafiğinde aynı dönemde kaydedilen artış yüzde 157,4 olarak ölçüldü ve kapasite artışı yüzde 73 olarak gerçekleşti. Aynı eğilim 2023 yılının ilk çeyreğinde de sürdü ve pandemi öncesine ait 2019 yılı rakamlarının üzerine çıkan tek bölge, Ortadoğu oldu. Forbes dergisinde yer alan bir haberde de turizmin “bölgedeki ekonomik büyüme ve kalkınmaya önemli katkı sağladığı” bilgisi yer aldı ve Ortadoğu’nun “dünya klasmanında bir turizm bölgesi” imajının pekiştiği söylendi. 

KÖRFEZ ÜLKELERİ 

Turizm, Körfez monarşilerinin sermaye çekme stratejilerinde önemli yer tutar hale geldi. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), ülkesini yıllardır “uluslararası turistlerin uğrak yeri” haline getirmeye çalışıyor ve bu sene turizm gelirlerinin ülke ekonomisinde yüzde 10’luk paya ulaşması bekleniyor. Umman’da da turizm sektörünü geliştirme planları var ve turizme 5,4 milyar dolarlık yatırım yapılması planlanıyor. 12 yeni turizm kompleksi, 24 yerel turizm işletmesi ve 124 yeni otel inşa edilmesi planlanıyor. 

Turizmin geliştirilmesi için küresel çapta spor ve eğlence etkinliklerine ev sahipliği yapılıyor. Örneğin, Formula 1’in başlangıç yarışları Bahreyn, Suudi Arabistan, Katar ve BAE’de yapıldı. 2022 Dünya Kupası’nın Katar’da yapıldığını da unutmayalım. 2027 yılında Dünya Basketbol Şampiyonası’nın Doha’da yapılması bekleniyor. 2029 yılında Asya Kış Oyunları da Riyad’da yapılacak. 

Körfezde yatırım yapılan projelerin büyük çoğunluğu, bölgeye yüksek alım gücüne sahip, daha fazla turist çekme amacıyla yapılıyor. Fakat bu projelerin inşasında geçici göçmen işçiler kullanılıyor. Bu kişiler siyasi ve medeni haklardan yoksun bir şekilde çalışıyorlar. 

LÜBNAN VE SURİYE 

Varlıklı körfez monarşilerinin aksine Suriye ve Lübnan gibi ülkeler derin ekonomik krizlerle mücadele ediyor ve nüfuslarının yüzde 80’i, yoksulluk sınırının altında. Lübnan’da turizmin uzun bir tarihi var ve ülkeye ekonomik katkısı da daima önemli düzeyde oldu. Ülkenin milli gelirinin yüzde 19,1’i turizm kaynaklı ve bu, 2018 yılı rakamlarına göre Ortadoğu’daki en yüksek oran. 

2011 yılındaki ayaklanmalara kadar Suriye’de de turizm önemli bir sektördü. 2010 yılında Suriye’yi 9,45 milyon insan ziyaret etti ve, petrol ihracatından sonra ülkeye en fazla döviz girişi sağlayan ikinci sektör oldu. Turizm gelirleri milli gelirin yüzde 13,7’si düzeyindeydi. 

Lübnan’da yaşanan ekonomik kriz, turizmin önemini daha da artırdı. 2022 yılına ait verilere göre, Lübnan’ı geçen yaz 1,72 milyon turist ziyaret etti ve bundan 5 milyar dolar gelir elde edildi. Bu sene ülkeyi 2,2 milyon turistin ziyaret etmesi ve 9 milyar dolar gelir elde edilmesi bekleniyor. 

On yıldan uzun süredir Suriye’yi kasıp kavuran savaşa karşın Suriye rejimi de ülkede turizmi geliştirmek için çabalıyor. Özellikle Halep gibi denize kıyısı olan kentlerde yeni oteller inşa ediliyor. 

Fakat her iki ülkede de görüyoruz ki, turistlere ayrılan bölgeler yerel nüfus için fazlasıyla pahalı ve bu bölgelere yapılan yatırımlar toplumun varlıklı kesimlerine ya da alım gücü yüksek gurbetçilere yönelik. Örneğin, Lübnan’da sahile inmek istediğinizde ödemeniz gereken ücret 3 ila 40 dolar arasında değişiyor ve sahil şeridinin büyük bölümü “özelleştirilmiş” durumda. Bu yüzden adaletsizlik artıyor, Lübnanlılar sağda solda “kalmış” halk plajları ile kısıtlı kalıyor. Lübnan ekonomisinin son yıllarda iyiden iyiye “dolarize” olması da Lübnan ekonomisindeki sosyo-ekonomik adaletsizliği artıran bir gelişme oldu. 

Suriye’de, örneğin Lazkiye sahilindeki beş yıldızlı otellerin ücretleri 54 ila 100 dolar aralığında değişiyor. Görece daha “popüler” ya da “uygun fiyatlı” işletmeler dahi Suriyelilerin alım gücünü aşacak derecede pahalı. Lazkiye ya da Tatrus’ta gecelik kiralanabilen ve 4 kişinin kalabildiği evlerin ücreti 31 dolar civarında, bu da Suriye’de ortalama bir memurun aylık maaşına eşit. 

Ortadoğu’da turizm sektöründe kaydedilen gelişmeler, neoliberal yöntemlerle hızlı döviz çekme stratejileri olarak tarif edilebilir. Bu politikalar genellikle ekonominin “üretken” sektörlerine zarar veriyor, toplumun genelinden ziyade ülkenin siyasi ve ekonomik elitlerinin çıkarına hizmet ediyor. Bu gibi projelerin “hedef grupları” ya zenginler, ya da döviz sahibi göçmenler oluyor. İşçi sınıfı alım gücünün yetmediği tesislere erişemiyor, dolayısıyla bu gibi yatırımlar yapılırken dikkate dahi alınmıyor. 

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: The New Arab