Zafer Doruk, öykülerinde mahalleyi, sokağı anlatmayı seviyor; bu, yazarın 40 yıllık öykü serüveninde değişmeyen tarzı. Öykülerinin meselesi: Sokaktaki insanın düşleri, hayalleri, umut ettikleri, var olma çabaları...

“Öykü okurun imgeleminde yaşamaya devam eder”
Zafer Doruk

Duran AYDIN

Zafer Doruk karanlıkta fark edilemeyen hayatlara ışık tutuyor, sıradanın altında yatan sıra dışı bir ayrıntıda insana ilişkin yeni bir şey buluyoruz. Zafer Doruk ile Sel Yayınları tarafından yayınlanan yeni öykü kitabı “Âlemciler” üzerine konuştuk.       

ÂLEMCİLER

Zafer Doruk

Sel Yayınları, 2024

Sel Yayınları arasından çıkan “Âlemciler” adlı yeni öykü kitabınız 2024'ün ilk ayında okurla buluştu. Öykülerinizi özümseyen okur, yeni kitabınızda da yaratılan gerçeklik duygusunun kendilerine aktarıldığını kolaylıkla duyumsayabiliyor. Bu özelliğinizin öykücülüğünüze katkısından söz eder misiniz?

Gerçekçi her sanat dalında olduğu gibi öyküyü de ülkenin sosyal, kültürel, ekonomik gerçekliğinden, dönemin koşullarından soyutlayamayız; bu koşulların topluma, bireylere, ilişkilere yansıması, onları ruhsal, davranışsal yönden etkilemesi kaçınılmazdır. Öyküde geçen olay/durum, karakterler, eylemler toplumun bir bireyi olarak okuru da etkiliyor, okur öykünün içinde yaşıyor, duyuyor, hissediyor, anlamlandırıyor. Öykü okunup bitiyor ama okurun imgeleminde yaşamayı sürdürüyor. Benim de öykü yazmaktan aldığım keyif en çok da bu özelliğinden ötürü.

Sizden önce Orhan Kemallerin, Yaşar Kemallerin, Muzaffer İzgülerin, Yılmaz Güneylerin, Demirtaş Ceyhunların yaza yaza bitiremediği Adana/Çukurova’da sınıfsal çelişkiler günümüzde de sürüyor. Kitaptaki 14 öyküde iyi gözlemlenmiş karakterler özellikle ‘Eski Adana’nın hemen her sokağında karşımıza çıkabilecek denli gerçek. Öykülerinizin oluşum sürecinde bunun yararını görüyor musunuz?

Bunu yazdığım öykülerin doğal bir yanı olduğunu düşünüyorum. Mahalleyi, sokağı, sokağın insanını, onun tasasını, hüznünü, sevincini, umudunu yansıtmayı seviyorum. Şehrin kıyılarına itilmiş, görmezden gelinen, ancak bir suçlu arandığında girilen sokaklar... Sokaktaki insanın düşleri, hayalleri, umut ettikleri beni ilgilendiriyor, çünkü sıradan görünen bu insanların üstündeki örtüyü kaldırdığınızda, karanlık yanlarını görünür kıldığınızda, hangi coğrafyada olursa olsun insanı insan yapan özelliklerden birini daha keşfediyorsunuz.

İyi kurgulanmış diyaloglarıyla öykülerinizdeki mekânlar edebiyat okuruna görsel bir zenginlik sunarken sinema ya da tiyatroya da çok yakın duruyor. Yazım aşamasında bu tekniğin katkısını gözetiyor musunuz?

Bir yazar olarak geriye çekilip insanları yaşadıkları hayatın doğal akışı içinde konuşturmayı, onları eylem ve davranışları içinde vermeyi, sahne kurmayı seviyorum. Bu dolaysız anlatım bana daha cazip geliyor. Bazen iki karakter arasında geçen kısa bir diyalog, yazarın beş sayfa anlattığından daha çok şey anlatıyor. Görsellik, sanırım benim öykücü doğamda var, çünkü bu soruyla ilk kez karşılaşmıyorum.

Türkiye’de öyküyle öykücünün arası şimdilerde nasıldır? Okur; günümüzde yazılan öyküde, daha insanca yaşayabileceği bir dünya düşünün karşılığını bulabiliyor mu?

Öykü, yazarına noktayı nerede koyacağını söyleyerek kendi sınırını kendisi belirleyen bir tür; ne kadar kısa olursa yoğunluğu ve aydınlatma gücü de o oranda artıyor. Otobüse bindiğinizde çantanızdan bir öykü kitabı çıkarıp içinden bir öykü okudunuz; otobüsten indiğinizde hayata bakışınız biraz daha değişmiştir.

Acı veriyor mu edebiyat size de? Peşinizi bırakmayan, yüreğinize bir yara gibi yapışan öyküleriniz oluyor mu?

Kimi öykülerim vardır, trajik bir olaydan etkilenerek yazıldıkları için bende derin izler bırakmışlardır; yazıp bir an önce kurtulmak isteğiyle aceleci davranıp o öykülere haksızlık ettiğimi düşünürüm bazen. Zaman bulduğumda onları yeni bir gözle, farklı bir bakış açısıyla yeniden yazıyorum. Son kitaplarımda var böyle öyküler.

Bunca öykü bir gün bir romana kapı aralar mı, ne dersiniz?

Zaman zaman kafamda bir roman fikri dolaşmıyor değil; ama her seferinde bir öykü gelip önünü kesiyor. Tamamlanmayı bekleyen öyküler, yazılmayı bekleyen öyküler, başladığım yeni bir öykünün heyecanı bana hep romandan cazip geliyor. Öykü yazmaktan keyif alıyorum. Roman hep başka bir baharı bekliyor. Biraz da sabırsız biriyim galiba, hemen sonuca varmak istiyorum.