Sabah erken saatlerden itibaren herkes akın akın seçim sandıklarına gitti.

Sabah erken saatlerden itibaren herkes akın akın seçim sandıklarına gitti. Uzun kuyruklarda dostça sohbetler yaptıktan sonra oyunu kullandı.

Kimin için demeyin? Bu ülkede bu soruya yer yoktur. Bu ülkede oy yalnızca tek bir kişi için kullanılır. Ya da O’nun gösterdiği adaylar için.

Çünkü O, uzun yıllardır bu ülkede istikrarın ve gelişmenin simgesidir. Hatta ülkenin kendisinin simgesidir. Fiilen devleti kuran ve bugünlere getiren kişidir.

Geçen pazar günü bu gerçekleri bir kez daha hatırlayan halk, yüzde 90’lık rekor bir katılımla gerçekleşen seçimlerde, yüzde 95.5’lük rekor oyla Ulusal Lideri’nin iktidar süresini uzattı.

Halk mutluydu. Lider de mutluydu. Hatta bir yerlerden bulunup Lider’in karşısına “rakip aday” olarak çıkarılan üç kişi de mutluydu (Onlardan en mutlusu, “Ben oyumu kendime vermedim ki, Ulusal Lider’e verdim” açıklamasını yapan “muhalif”ti.)

Dünyada böyle mutlu bir ülke vardı işte...

*       *       *

Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev 70 yaşında. 27 yıl önce Kazakistan’ın Başbakanı, 22 yıl önce Kazakistan Komünist Partisi Birinci Sekreteri, 21 yıl önce de Kazakistan Devlet Başkanı oldu. Hâlâ Başkan. Geçen yıl “Ulusun Lideri” olduğu yolunda bir yasa çıkarıldı.

3 Nisan 2011 seçimleri, O’nun kazandığı dördüncü başkanlık seçimleriydi. Bir keresinde de referandumla yetkileri uzatılmıştı. Aslında iki ay öncesine kadar başkanlık seçimleri yoktu ortalarda. Onun yerine bir referandum daha düzenlenerek Nazarbayev’in başkanlık yetkilerinin seçimsiz on yıl süreyle uzatılması planlanıyordu.

Sonra garip bir şeyler oldu. Nazarbayev “Yahu yapmayın, etmeyin” diyerek bu referanduma karşı çıkıyordu. Ama milyonlarca yurttaş bu referandumun yapılması için imza topladı. Parlamento da halkı destekledi. Ancak birdenbire Anayasa mahkemesi (sanki) Lider’i destekleyerek bu referanduma karşı bir karar alınca “istikrar temsili” bu ülkede alışılmadık bir “siyasi istikrarsızlık” çıktı. Parlamento ne yapacağını şaşırdı. Muhalefet, milletvekillerini istifaya çağırdı.

Ama Ulusal Lider iktidar süresinin bir bölümünü feda etmek pahasına her şeyi düzeltti: Başkanlık seçimleri öne alındı. İki ay içinde her şey en ince ayrıntılarına kadar düşünülüp organize edildi. Fabrika ve okullarda yöneticilerin, sandık başına gidilmesini sıkı denetlemesi talimatlarından tutun da, oy verenlere dağıtılan takvim, yiyecek, kitap ve başka hediyelere kadar…

Radikal muhalefet seçimleri boykot etse de, AGİT gözlemcileri seçim sürecinden memnun olmasa da, sonuç olarak “her şey yolunda” görünüyor. Başta enerji hatları olmak üzere birçok konuda Kazakistan’a büyük önem veren Rusya ve Batılı ülkeler de tecrübeli ve pragmatik liderin başta kalmasından memnun gibi.

*       *       *

Aslında şu gerçeği teslim etmek zorundayız. Birçok ölçüte göre, eski Sovyet ülkeleri arasında ekonomisi en iyi giden ülkelerden biri Kazakistan.

Çevresindeki ülkelerde sık sık istikrarsızlık yaşanırken (Tacikistan’daki iç savaşı, Kırgızistan’daki darbeleri, Çin, Rusya ve Özbekistan’daki etnik ve dinsel karışıklıkları düşünelim), Kazakistan onlara kıyasla birçok sorununu daha iyi çözdüğü izlenimi veriyor. Bunda Nazarbayev’in rolü belirleyici.

Bugün Arap ülkelerinde yaşanan dalgalanmaların bir benzerinin, 20 yılı aşkındır süren Nazarbayev’e karşı da çıkıp çıkmayacağı konusuna gelince. Elbette, teorik olarak bu mümkün. Ama çevresindeki ülkelerde dökülen kandan ve yoksulluktan ürken Kazakistan halkının, şu anda Lider’ine karşı alternatif görmediği söylenebilir.

Nazarbayev’in, kendisinden sonra kızlarından veya damatlarından birinin yönetime gelme şansını deneme girişimlerinde bulunduğu, ancak başarılı olamadığı biliniyor. O’nun, Aliyev gibi “monarşik iktidarı” kuşaktan kuşağa devretme şansı yok. Dördüncü başkanlık döneminin en önemli gündem maddelerinden biri, herhalde, iktidarı devredecek “güvenilir” bir liderin ortaya çıkarılması olacak.

Becerebilir mi, kim bilir…

Aslında meselenin trajikliği de tam burada yatıyor.

Koskoca bir ülkede (Kazakistan, alan olarak Batı Avrupa kadar yer kaplayan, dünyanın en büyük dokuzuncu ülkesi) istikrar denilen şeyin, 70 yaşındaki bir insanın sağlığına bağlı olması ne ilginç değil mi?

Ülkesi için birçok şey yapan Nazarbayev’in 20 yılı aşkındır, gerçek demokratik kurumların ve ilkelerin yerleşmesi için pek adım atmadığı ortada.

Bu durum, kendisinden sonra ülkesini büyük bir karışıklığın bekliyor olabileceği ihtimalini gündemde tutuyor.

****
 
 
Çok özel ilanlar

Tabii şimdi neredeyse her şey ve herkes internete bağlı olduğu için, internet öncesini, bu “sihirli araç” yokken nasıl yaşandığını hatırlayan yok gibi…

Mesela, “özel hayatı düzenleme”, “karşı cinsten birileriyle tanışma” veya “felekten bir gece çalma” amacına, bugün internette kısa süre geçirerek ulaşabilirsiniz (daha doğrusu sorununuza çözüm bulduğunuz kanısına varabilirsiniz).

Hele Rusya’daysanız, işiniz çok kolaydır…

İyi ama, Rusya da hep internetle yaşamadı ki…

İnternet öncesi ne vardı? Özel hayatla ilgili sorunlar, internet yardımıyla çözülmediği zaman nasıl hallediliyordu?

Yakın tarihe bir göz atalım o zaman.

Sovyetler Birliği’nde özel hayat aşırı derecede özeldi. Hele konu cinsellikle ilgiliyse ağızları bıçak açmazdı. O yıllardan kalan bir cümle bugün bile insanları güldürür: “SSCB’de seks yoktur!”

Sovyetler “Rusyalaştıkça” özel hayat “genelleşti”. Her şey ortalara dökülür oldu. Magazin basını serpilip gelişti. Hemen her gazetede insanların özel hayatlarıyla ilgili ilanlar ortaya çıkmaya başladı.

Tanışmak mı istiyorsun? Ya da evlenmek? Hatta yalnızca bu geceyi hoş geçirmek? Hemen gazetelerin ilanlar sütununa göz atıyorsun. Daha iyisi, özel ilan gazetesi alıyorsun. Ya da, istersen sen kendinle ilgili ilan veriyorsun; başkaları sana telefon ediyor, mektup yazıyor.

Bu kadar kolaylaşmıştı her şey.

  *        *        *

Gazetelerdeki en “popüler” ilanlara şöyle bir bakıyordun. Neler yoktu ki!.. Her yaştan, her meslekten çeşit çeşit insanlar ve öneriler...

- 19 yaşında, kültürlü, güzel bir kızım. Boyu 1.80’den kısa olmayan, edebiyattan ve seyahat etmekten hoşlanan bir gençle tanışmak istiyorum.

- 23 yaşındayim, dul ve bir çocukluyum. İyi bir eş ve baba olacak, kötü alışkanlıkları bulunmayan bir insanla hayatımı birleştirmek istiyorum. 

- 25 yaşında, çok güzel ve seksi bir kızım. Maddi durumu iyi, evi ve arabası olan bir arkadaş arıyorum. Kafkasya kökenlilerin telefon etmemesi rica olunur.

Bu sonuncu türden ilanlar zamanla çoğalmıştı. Kadınlar, yalnızca aşkın karın doyurmayacağını öğrendiklerini vurgulamayı seviyorlardı. Kimisi taleplerini daha somut sıralıyordu:

- Sarışın, uzun boylu, 90-60-90 ölçülerinde bir kızım. Biraz İngilizce biliyorum. Bir Amerikalı veya İngiliz’le, yurtdışında yaşamak şartıyla evlenmek istiyorum. 

Kimisi de duygularını coşkulu bir tarzda ifade etmeyi tercih ediyordu:

- Hey, müzikten ve arabayla dolaşmaktan hoşlanan sporcu gençler! 17 ve 18 yaşlarında iki kız arkadaşız ve sizin yolunuzu gözlüyoruz. Ses verin! (Fotoğraflılar tercihimizdir!)

Ve hatta, şu türden ilanlara rastlanıyordu: 

- Annemi  tanıştırmak istiyorum. Eğer ciddi, sorumlu, evi ya da yazlığı olan, 55- 65 yaşları arasında bir kişiyseniz, bana bir mektup yazarak kendinizi anlatın. 

 *        *        *

 Pek çok ilanın son cümlesi aynıydı:

- Seksüel amaçlarla telefon edilmemesi rica edilir!

Pek çok ilan ise, tersine, “seksüel amaçlılar”a yöneliyordu:

- Zengin centilmenlerle sıcak geceler!

- Masajcı genç kızlarız! Günde 24 saat hizmetinizdeyiz.

Bu tür ilanlar, sayıca hızla öteki tüm ilanları geride bırakıyordu. Fuhuşun kimseden korkusu yoktu artık (şimdi gerçi internet var, ama birçok Rus gazetesinde hâlâ fuhuş ilanları son derece cesur yayımlanır).

Ve daha neler, neler! Kadınlar, erkekler, eşcinseller, zenginler, yoksullar, gençler, yaşlılar, aşkı bekleyenler, seksi arayanlar, köşeyi dönmek isteyenler...

Her derde deva özel ilanlardı bunlar!..