Fransa, futbol milli takımlarının dünya kupasındaki saha içi ve saha dışındaki performansından dolayı utanç içindeymiş.

Fransa, futbol milli takımlarının dünya kupasındaki saha içi ve saha dışındaki performansından dolayı utanç içindeymiş. “Paris’ten Sevgilerle” çok daha vahim bir duruma, ırkçılığa işaret ediyor ama galiba kimsenin umurunda değil. Luc Besson, Fransız sinemasının en güçlü isimlerinden biri. Belki de Besson’dan büyüğü yok; o derece yani.
FİLMDE IRKÇI BİR BAKIŞ VAR
Yönetmenliğinin yanı sıra, “Paris’ten Sevgilerle”de de olduğu gibi yazar ve yapımcı olarak da etkin. Yönetmen Pierre Morel’in bir önceki filmi “96 Saat”te (Taken) de Besson aynı konumdaydı. O filmde de Ortadoğululara yönelik ırkçı bir bakış vardı, şimdi, bu filmde de aynısı var. Sadece Ortadoğulular da değil, genelde Batılı ve Hıristiyan olmayan herkes potansiyel bir terörist ve sinek gibi öldürülmeye layık. “Paris’ten Sevgilerle”nin bakışı bu! Filmin bu nefret söylemi, hak ettiği tepkiyi aldı mı acaba Fransa’da? Bir şey duymadık şu ana kadar.
Filmin hikâyesi ise gayet uyduruk. John Travolta’nın canlandırdığı bir süper CIA ajanı, Paris’te Doğuluların karıştığı bir suikast girişimini önlemek için Paris’e gönderilir. Ona, elçilikte alt düzey görevlerde çalışan bir başka ajan yardımcı olur. Kan gövdeyi götürür, haliyle. Pis Müslümanlar ve Çinliler ve Pakistanlılar birer birer temizlenir.
Kadınları da ihmal etmez ajanlar! Bu erkek dayanışması ya da dostluğu filminde kadınlara da yer yoktur! Evet, Fransa utanmalı ama futbol takımından çok, en büyük sinemacıları Besson’un imzasını taşıyan bu ve benzeri faşizan filmlerden dolayı utanmalı.

ÖRNEK AİLE
Tüketiyorum öyleyse varım
Örnek Aile, tüketim kışkırtıcılığının ve gösterişçiliğin eleştirisini yapma iddiasında olan bir film. Ama diğer bir sürü kusurunun yanı sıra film bu konuda da pek dürüst değil: Örnek Aile ‘ürün yerleştirmesi’ denilen ‘gizli’ reklamlarla dolu.
Filmin fantezi dünyasında, uluslararası bir şirket, farklı bir pazarlama yöntemi geliştirmiştir. Mükemmel görünümlü ‘sahte’ aileler, zengin mahallelerine gönderilir. Bu aileler, özendirerek, diğer ailelerin kendi kullandıkları çeşitli ürünleri almalarını sağlarlar. Her bir aile bireyi de satış performansına göre şirket tarafından yükseltilir ya da kademe düşürülür. Filmin bu fantezi dünyası hiç inandırıcı değil. Böyle bir ailenin sırrının kısa zamanda ortaya çıkmaması nerdeyse imkânsız. Ayrıca elemanların satışı ne kadar artırdıkları nasıl ölçülür, kendileri o ürünleri bizzat satmıyorlarsa? Neyse, şüpheyi bir kenara bıraksak da filmin ne söylemek istediği pek belli değil. Üretim ilişkilerine, mülkiyet ilişkilerine değinmeden sadece tüketim üzerinden bir sistem eleştirisi yapmak pek radikal değil zaten. Ki başta da dediğim gibi o alanda da film sorunlu. Ama Örnek Aile’nin haftanın diğer seçeneğinden daha iyi olduğu kesin. Film, naif ve inandırıcı olmasa da bir şeyleri değiştirmek ister gibi yapıyor hiç olmazsa. Ayrıca ailenin babası Bay Jones rolünde David Duchovny gayet iyi oynuyor ve Amber Heard’le birlikte filme çekicilik katıyor.