Ülkemizin içinde bulunduğu sorunların hayatımıza nasıl etkileri olduğunu birlikte yaşayarak görüyoruz. Bizler bu sorunların kaynağının kapitalizm ve onun sınıfsal iktidarı olan tek adam sistemi olduğunu biliyoruz.

Parlamento dışı siyaset, sol ve  işçi mücadelesi

Ali Karabudak - İşçi Dayanışma Derneği

Parlamento dışı siyaset yapma olanakları öncelikle yaşadığınız ülkenin demokratik bir ülke olmasıyla ilgilidir. Çünkü toplumun geleceği hakkında karar verme siyasete katılma hakkını kullanmak için örgütlenme haklarının ve geleceği için söz ve karar sahibi olacağı örgütlenme olanaklarının olması gerekir.

Eğer bu olanaklar yoksa ya da yetersizse o zaman yapılması gereken bu hakları kazanmak için mücadele edecek örgütlenmeler geliştirmek gerekiyor.

Ülkemizin içinde bulunduğu sorunların hayatımıza nasıl etkileri olduğunu birlikte yaşayarak görüyoruz. Bizler bu sorunların kaynağının kapitalizm ve onun sınıfsal iktidarı olan tek adam sistemi olduğunu biliyoruz. Bu sistem bugün işsizlik yoksulluk ve güvencesiz bir yaşamı bizlere dayatıyor. Bizler bu baskı ve dayatmalara karşı insanca yaşayacağımız eşit özgür bir dünya ve ülke için yan yana gelerek mücadelemizi, düşüncelerimizi paylaşarak insanı insanın kurdu yapan bu düzene karşı yaşamın her düzeyinde birbirimizden güç alıyoruz. Bu zor günlerde tek başımıza olmadığımızı, birbirimizle dayanışma içerisinde olduğumuzu gösteren faaliyetleri yaratarak mücadele ediyoruz. Dayanışmayı yardım olarak değil bir yaşam tarzı olarak görmek; mahalle mahalle, sokak sokak örgütleme ve büyütme sorumluluğu olarak anlamak ve bunun gereklerini yerine getirmek solun toplumsal görevi olmalıdır.

Ayrıca bugün işçi sınıfı sosyal bir sınıf olduğunun bilincinden yoksun olduğundan ekonomik demokratik mücadele alanında yeterli kazanımlar elde edemiyor. Bu alanın örgütü olan sendikalar antidemokratik yasalar karşısında sınıf temelli bir örgütlenme yapmıyor, sadece ekonomik temeli toplu sözleşmelerle yetiniyor.

Uzun yıllardır uzlaşmacı sarı sendikal anlayış genel olarak tüm sendikalarda hâkim. Bu anlayışı besleyen diğer bir faktör ve örgütlenme önündeki en büyük engel işkolu barajıdır; bu da sermayenin işçi sınıfını örgütsüz olarak açlık sınırının altında bir yaşama mahkûm ediyor. Bugün yaşadığımız gerçeklik bu.

O zaman sermaye sınıfının bu saldırı politikaları karşısında “ne yapacağız?” ve “ne yapmalıyız?” sorusuna birlikte kolektif bir akıl ve tartışma yaparak mevcut birikim ve kazanımları da dikkate alarak bir çalışma yapabiliriz.