Prens Adaları’nda emek zenginliği
ENİS COŞKUN
Adalı Yayınları etiketiyle yayımlanan “Sahnenin Arkası ve Önüyle Prens Adaları’nda Yaşam” adlı kitabın yazarı Andrée Galataud Coşkun, adından da anlaşıldığı üzere İstanbul’un burnunun dibindeki, tarihi adlarıyla, Prens Adaları’ndaki yaşamı görülen ve görülen(e)meyen yönleriyle fotoğraflıyor ve yorumluyor.
Aslen bir Fransız olan ada sevdalısı Andrée Galataud Coşkun’un yüzlerce fotoğraf, tarihi ve güncel bilgi ve gözlemlerini bu kitabın sayfalarında buluyoruz.
Şöyle demiş kitabının önsözünde yazar:
“…Ada toprağının huzur veren atmosferi, bitki örtüsünün ve o güzel köşklerin zenginliği, ahşap oymacılığı, motorlu araçların olmaması, taş binalarla dolu bir kentte metro, iş, uyku tekdüze yaşam biçimi alışkanlığındaki bir Parisli’nin gözlerini ve gönlünü fethetmeğe yetmişti. (…) Prens Adaları sevdalısı ve yürüme meraklısı bir kişi, başkalarının da yaptığı gibi, sokaklarda patikalarda dolaşırken doğal ve mimari güzellikleri cebindeki emeklilik armağanı fotoğraf makinasıyla yakalamaya çalışıyordu. Ama sosyal yaşama sınır tanımaz derin ilgisi, gözlerini ve objektifini bir başka zenginliğe, adalardaki yaşamın temelini oluşturan ve malvarlığının sürdürülebilirliğini sağlayan o müthiş insani emek zenginliğine yöneltti. Böylece aynı dünyanın ayrılmaz çehreleri bu albümde buluşmuş oldu.”
Bu özgünlük kitabı, adalar üzerine yazılmış çok değerli öteki kitaplardan farklılaştırıyor. O ne bir turistik rehber ne de Adaların göz alıcı köşklerini, kişiliklerini ve onların anılarını, tarihini ya da mutfak kültürünü anlatıyor. Belki tüm bu özelliklerin bir özetini, yabancı bir gözden ve fotoğraflarla canlandırarak veriyor. Bu niteliğiyle de kitap, ada yaşamının canlılığını yansıtıyor. Bu Andrée’nin hedefini oluşturuyor. Burada sözü kitabın yazarı Andrée’ye bırakıyoruz: “… Ana karadan gelir gelmez ziyaretçileri, her şeyden önce adaların bitki örtüsünün bolluğu çarpar ve zevk verir. Binaları ve gökdelenleriyle onlarca kilometre boyunca kesintisiz uzanan karşısındaki Asya sahiliyle arasında şaşkınlık yaratan bir zıtlık yaşanır. Güneş batarken, anakara binalarının cam kaplı cephelerindeki yansıma, sanki alev alev yanıyorlarmış izlenimi verir. Gece ise bambaşka bir görüntü getirir; kıyı şeridi ve kentleşmiş tepeler bin bir renkli ışıkla parlar. Büyükada’ya yaklaşan vapurun yolcuları, tepeleri cömertçe kaplayan çam ormanının bronz yeşili ve yamaçlarda cepheleri beyaza boyalı, çatıları kiremitle kaplı, yeşillikler içinde göğe değecekmişçesine yükselen, en ufak esintide dans eden bir balerin görüntüsü veren görkemli, zarif servi ağaçlarının çevrelediği kat kat sıralı konutları fark ederler. (…) Ziyaretçiler, daha adaya ayak basar basmaz, ellerindeki kameralar ve selfi çubuklarıyla taşkın bir neşe içinde anlık görüntü arayışlarıyla, safariye çıkmışlarmış görüntüsü sergilerler. Begonvil dalları, zakkumlar ya da görkemli bir köşkün önünde kollarına aldıkları sevimli bir kediyi usul usul okşar ya da beslerken poz verirler.(…)
Heyecan verici bu göz alıcı yerlerden ve keşif zevkinden dalıp giden ziyaretçi, genellikle o ‘dekorun’ arkasında adalarda ‘sıradan’ bir yaşamın sürdüğünü neredeyse unutur. Doğal ki, burada da insanlar çalışır ve üretirler. Onlar, zanaatkârlar, esnaf, hizmetliler, bahçıvanlar, evlerdeki yardımcı kadınlar, denizciler, balıkçılar, orman görevlileri, servis elemanları, yük taşıyıcıları, temizlik ya da diğer kamu görevlileri ve daha da başkalarıdır… Kimileri Asya sahillerinin çevre bölgelerinden her sabah vapur veya motor ile gelirler. Tıpkı adalara yapılan bir gezide çekilen manzara fotoğrafları gibi, bu çalışan kadınların ve erkeklerin görüntüleri de adaların ruhunu ve gerçekliğini canlandırır. O görüntüler aynı dünyanın ayrılmaz iki yüzünü bir araya getirerek insanlığı renklendiren ve zenginleştiren anı fotoğrafları albümünde yerlerini alırlar. Elbette başka yerlerde olduğu gibi, burada da tüm insan faaliyetlerinde etkin olan emek değerine tanıklık ederler. Ayrıca onların, emekçilerin her gün ortaya koydukları üstün becerileri, yoruculuğu ve hem de bazılarının gerçekten tehlikeli olduğunu dolaşanlar görmeseler de, iş kazalarına ilişkin ulusal verilere yansıyor.” Bu ifadelerinden de anlıyoruz ki Andrée kitapta adanın güzellikleriyle yetinmemiş sosyal yaşamını da irdelemiş. Geçmişten bugüne bilgiler, gelişim ve özellikle ulaşımdaki dönüşüm de dâhil yaşanan değişimler ile adalıların geleceğe yönelik özellikle inşaata açılma endişeleri de kitapta yer alıyor.