Google Play Store
App Store
Pusulamız ulusal egemenlik ve çocuklarımıza bırakacağımız müreffeh bir Türkiye
Fotoğraf: X / @REmrahSahan

Resul Emrah ŞAHAN - Şişli Belediye Başkanı

23 Nisan 1920 milletimizin tutsaklık zincirlerini kırarak tarih sahnesine çıktığı ve egemenliği kendi eline aldığı gündür. Bugünü özel kılan, egemenliğini sarayla paylaşmayan ilk meclisimizin ortaya çıktığı gün olmasıdır. Bu durum, Atatürk’ün “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözünde kendini bulmuştur.

Bu sözün dillere pelesenk olmuş bir slogana dönüşmesinden kaynaklı olarak içerdiği büyük anlam ve temsil ettiği tarihsel kırılma gözden kaçabilir. Buna engel olmak için hatırlatmak isterim ki demokrasi, en geniş tanımıyla, bir toplumun doğrudan ya da dolaylı olarak kendisini yönetecek olan kanunların, yani bağlı olacağı toplum sözleşmesinin yapımına katılmasıdır.

Peki, bu temsili demokrasilerde nasıl olur? Elbette seçilmiş milletvekilleri aracılığıyla ve yasama organı olan meclisle. Dolayısıyla 23 Nisan, milletin egemenliğine dönük iç ve dış hiçbir gaspı kabul etmemenin, milletimizin egemenliğin tek sahibi olduğunun ilanıdır.

Anadolu topraklarında hür ve bağımsız yaşama iradesinin sembolü olan TBMM, bu topraklarda esareti asla kabul etmeyeceğimizi bütün dünyaya göstermiştir. Öyle ki bu irade yalnızca milletimize değil, dönemin müstemlekeleştirilen tüm mazlum milletlerine de umut olmuştur.

Esaret ve işgal zincirlerini kıran, emperyalizme tarihi bir şekilde meydan okuyan, halkımızı hürriyete, ülkemizi istiklale kavuşturan, milletimizin varıyla yoğuyla mücadele ederek elde ettiği egemenliği temsil eden Meclisimiz, dünyanın mazlum milletlerine de umut olmanın bilinciyle kuruluş gününü tüm dünya çocuklarına armağan etmiştir. Bu armağan, TBMM’nin önce milletimize sonra da tüm mazlum milletlere karşı bitmeyecek bir sorumluluğa sahip olduğunu gösterir.

Ülkemizde tüm yurttaşlarımızın temel hak ve özgürlüklerini savunmak, demokratik, laik, sosyal hukuk devletini yaşatarak, ülkemizi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarmak TBMM’nin başat görevidir.

Aynı zamanda TBMM, iradesini temsil ettiği milletimizin duyarlılıklarına uygun bir biçimde dünyanın tüm mazlum milletlerinin hak ve hukukuna riayet edilmesi için de mücadele etmelidir. Bu iki görevi layıkıyla yerine getirebilmenin yolu da TBMM’nin egemenliğini bir kişiye teslim edip etmemekteki kararlılığına bağlıdır. Örneğin milletimizin her bir vekili, Ekim ayından beri süren katliamlara rağmen İsrail’le ticareti sürdüren iktidara hesap sorabilme kudretini yurttaşlarımızdan aldığı güçle kendinde bulabilmelidir. Unutmamak gerekir ki savaş çocukların hayatlarında unutulmayacak travmalar yaratır ve en çok onların yaşam hakkını tehdit eder. Atatürk’ün kuruluş yıldönümünü tüm dünya çocuklarına armağan ettiği bir meclisin temel görevlerinden biri tüm dünya çocuklarının yaşam hakkını savunmaktır. Mahatma Gandhi’nin söylediği gibi:

“Eğer bu dünyada gerçek barışı öğreteceksek ve eğer savaşa karşı gerçek bir savaş vereceksek, işe önce çocuklarla başlamamız gerekmektedir.”

Çocukların yaşam hakkını görmezden gelmek pahasına tek bir kişinin yanlışının arkasında hizalanmak Gazi Meclisimizin üstlendiği tarihsel rolle bağdaşmaz. Meclisimizin bu tarihsel rolüyle çelişmesi durumunda Atatürk’ün “Şimdiye kadar milletimizin başına gelen bütün felaketler kendi talih ve geleceğini başka birinin eline terk etmesinden kaynaklanmıştır” ifadeleriyle yaptığı uyarıya rağmen yurttaşlarımızın istekleriyle devleti yönetenlerin uygulamaları arasındaki makas açılacaktır. Bunun sonuçlarını öngörmek ise hiç de zor değildir. Tarih bizlere göstermiştir ki iradesini ve egemenliğini tek bir adama ya da zümreye bırakan hiçbir millet huzur ve refaha ulaşamamıştır. Ancak yurttaşlarımız, egemenliğini ve arzularını hiçe sayanlardan hesap sorup, iradesine sahip çıkacağını son seçimlerde de göstermiştir. Bu sonuçlar, hem ülkemizin demokratik olgunluğunu göstermek hem de yarınlar için umutlu olmak için önemlidir. Demokrasi, adalet ve hukuk devletinin güçlenerek yeniden tesisi ülkemizde iç barışın ve refahın teminatıdır. Bu yolda müşterekleşecek ve hep birlikte müreffeh bir ülke inşa edeceğiz.

Tüm farklılıklarımız bir yana, hepimize düşen ortak görev çocuklarımıza bırakacağımız ortak mirastır. Bu da hiç şüphesiz özgür ve adil bir Türkiye’dir. Cumhuriyet Halk Partisi bu bilinçle çalışacak, halkımızdan aldığı güçle önce yönettiği belediyelerde, sonra ise tüm ülkede huzur ve barış içerisindeki Türkiye’yi kuracaktır.

Yaşasın Cumhuriyet.

Yaşasın ulusal egemenlik.

Yaşasın demokrasi.

Yaşasın çocuklar.

Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun!