Radikal’in demokrasisi
Radikal’in pazartesi günkü “Gerçek demokrasi, hemen şimdi” talebi üzerine yazmak istedim. ‘Hemen şimdi’den kasıt herhalde anayasa ve öteki yasalar buna göre...
‘Hemen şimdi’den kasıt herhalde anayasa ve öteki yasalar buna göre düzenlensin anlamına geliyor. Diyelim ki böyle bir düzenleme yapıldı, acaba ne olur? Şunu hemen söylemek isterim, Türkiye’de fikir özgürlüğü üzerinde yasal olduğu kadar yasadışı (fiili) engeller de vardır. Yani ettiğiniz laf yasalara uygun da olsa tehlikeli buluyorlarsa size öldürmek dahil zarar verirler ve bu ortadan kalkmadıkça yasal demokrasi amacına ulaşamaz. Burada sadece derin devlet tabir edilen şeyi kastetmiyorum, toplumda birbirini boğazlamaya hazır binlerce insan var. Buradan yasal demokrasi talebini geri çekelim anlamı çıkmaz ama gerçeği unutmamakta da yarar var.
Radikal’e göre, (gazete İsmet Berkan’ın bu konulardaki görüşlerini benimsemiş görünüyor, ona göre yazıyorum) benzerliklerimizin başında sonsuza kadar demokrasi içinde bir arada yaşama arzumuz geliyor. Zaten Türkiye’de demokrasi talebinin hiç bu kadar güçlü olmadığı da ifade ediliyor. Valla ben böyle görmüyorum. Mesela bir anlamda Türkiye’nin gerçek hâkim sınıfı olarak gördüğüm Sünni Türk erkeklerinin biçimsel bir demokrasiden fazlasını istediklerini hiç sanmıyorum. Siyasi açıdan bakacak olursak, MHP’nin ve hatta CHP’nin de Kemalist diktatörlüğü sarsacak bir demokrasiyi hiç istemediğini düşünüyorum. En kuvvetli siyasal aktörlerden biri olan TSK’nin de fazla demokrasi istemediği görülüyor. Ülkenin geleceği olan ve ayrıca nüfusun önemli bir kesimini oluşturan gençler arasında ise milliyetçi ve Kemalist akımların güçlü olduğu anlaşılıyor. Öte yandan şimdiye kadar yapılan birçok “sizce en önemli meselemiz nedir?” anketinin hiçbirinde demokrasi cevabının üst sıralarda yer aldığını görmedim. En başta hep işsizlik ve yoksulluk çıkıyor, demokrasi onuncu sırada veya sonrasında yer alıyor.
Peki demokrasiyi kim istiyor ? Kürtler, dinciler ile liberal ve sol aydınlar. Öyle mi? Bunların büyük kısmı şimdilik işine geldiği için, nihai amacına giderken şu ara demokrasiyi avantasına gördüğü için istiyor. Zaten özellikle dincilerin bir araç olarak bile ne kadar demokrasi istediklerini pek bilemiyoruz. Bildiğimiz kadarı da kendi taleplerini ifade hakkı istemekten ibaret, sonradan güç kazandıklarında benzer hakları talep edenleri tepelemek üzere.
Sosyalistler ise halkın maddi refah düzeyinin iyileşmesinin demokratikleşmeye bağlı olduğunu düşünüyorlar. Günümüz şartlarında olsa olsa dolaylı bir ilgisi olabilir, o da oldukça zayıftır. Sınıflararası geçişkenlik imkânlarının bile daraldığı bir dünyada sınıf mücadelesinin bu kadar zayıflamış olmasının nedenleri üzerinde iyi düşünmek gerek. Halkın bu konudaki sezgisi sosyalistlerin “bilincinin” yakalayamadığını fark etmiş olabilir.
Türkiye’nin sınırlı bir demokrasiye mecbur kaldığını düşünüyorum. Bunun nedenleri AB mevzuatı, Kürt sorunu ve dincilerin Kemalist devletle olan çelişkilerinin yarattığı kilitlenmedir.
Öte yandan Radikal’in demokrasisinde işçi haklarına ilişkin tek satır yok. Ben Türkiye’de bugünün şartlarında işçilerin maddi yaşam koşullarının bilim ve teknoloji atılımına bağlı olduğunu ve işçilerin sınıf mücadelesinde bunun ön plana çıkması gerektiğini düşünüyorum; ama demokrasi diyorsanız, bunun temel koşullarından biri de işçi haklarıdır. Zaten demokrasi anlayışını bugüne taşıyan da işçilerin mücadelesidir ve zaten işçiler artık (artık mı, şimdilik mi bilemiyorum) bu işleri pas geçtiklerinden gerçek demokrasi dediğiniz şey, sahibini arıyor.
Peki hiç mi umut yok? Var. Birincisi, kuzu postuna bürünmüş MHP’nin hâlâ birinci tercih durumuna yükselememiş olmasıdır. Bunun, kuzu postuna bürünmenin ötesinde sahici sebepleri de vardır. Buna rağmen
Ne var ki ortada alternatif yok. Zaten bu yazının da zayıf tarafı da bu. Peki sen ne diyorsun deseler cevabım yok. Yani siyasal olarak topluma yüzü dönük sosyalist bir parti diyeceğim ama ortada böyle bir şeyin umudu bile yok. Hâlâ.