Ve işte dün sabaha yeni Ergenekon operasyonlarıyla başladık.

Ve işte dün sabaha yeni Ergenekon operasyonlarıyla başladık. Hedefteki isimler arasında dürüstlüklerinden, gerçeğe, sadece gerçeğe bağlılıklarından kimsenin kuşku duymadığı Ahmet Şık ve Nedim Şener de var. Bu dostlarımız iktidarın ve cemaatin kirli çamaşırlarını cesaretle ortaya döktükleri için hedefte olduklarını biliyorlardı ve bunu da ilan etmişlerdi. Yanılmadılar. Artık her şey önceden biliniyor ve tam da beklendiği gibi cereyan ediyor.

Türkiye’de gazetecilerin baskı görmediğini, gözaltıların darbecileri hedef aldığını söyleyenler bundan sonra ne diyecek acaba?

İki ihtimal var.

Ya “biz gerektiğinde muhalefet de ediyoruz” eyyamcılığına sığınacaklar ve “bu gözaltılar pek şık olmadı” diyecekler.

Ya da muktedirin sofrasındaki yerlerini sağlama almak için son operasyona da bir kulp bulacaklar.

Bilmiyorum farkındalar mı, vaktiyle kendilerinin de acısını çektikleri 12 Eylül’e destek veren malum isimler kadar itibarsızlaşmış haldeler.

* * *

Ahmet Şık, Fethullah cemaati ile ilgili bir kitap hazırlıyordu. Yayınlanmasına az bir zaman kalmıştı. Olacakları, T24 haber sitesinde şöyle dile getirmişti:

“Kitabımın daha çıkmadan, Ergenekon etiketiyle itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını anlayacak kadar zekâm var. Bunu yapmaya çalışanlar ne beni, ne gazeteciliğimi, ne siyasal duruşumu ne de Ergenekon soruşturmalarına bakış açımı biliyorlar. Ya da, Ertuğrul Mavioğlu’yla birlikte kaleme aldığımız ‘Kırk Katır Kırk Satır’ üst başlıklı 2 ciltlik kitabımızı iyi okumuşlar ve anlamışlar. Ben de anlıyorum ki telaşları bu yüzden.”

Nedim Şener, daha önce –birçok başka kitabının yanısıra- “Ergenekon Belgelerinde Fethullah Gülen ve Cemaat” isimli kitabı yazmıştı. Daha sonra “Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları” kitabında Hrant Dink cinayetinin gerisindeki devlet kurumlarını ve bu kurumlara mensup görevlileri somut kanıtlarıyla sergilemiş, AKP iktidarının bu gerçeği nasıl karartmaya çalıştığını göstermişti. Bütün tehditlere rağmen aynı tavrını kararlılıkla sürdürüyordu. O da başına gelecekleri Posta gazetesindeki köşesinde önceden haber verdi:

''Hrant Dink cinayetinde ihmali ve sorumluluğu bulunanların, Ergenekon soruşturmasını yürüten polisler olduğu anlaşıldığından beri bana yapılan uyarıların ardı arkası kesilmiyor. Şimdi de ‘Sıra sende. Soner’e söylüyorduk, bak, oldu. Bavulun hazır mı birader? Kalın pijaman, yün donun tamam mı kardeş?’ diyorlar. Ne korkunç! Doğruları yazanın, sesini yükseltenin yeri hapishane mi? Bunu herkes biliyor ve en acısı bunu herkes kabulleniyor. Kabullenme bir yana, bunun şakası, mavrası yapılıyor. Gazeteci, okuru adına herkesten hesap sorduğu gibi herkese hesap verebilen adamdır. Gazeteci, şefine, müdürüne, meslek örgütlerine, savcıya, hakime, en önemlisi okura hesap verebilmelidir.''

* * *

Lafı hiç döndürüp dolaştırmanın gereği yok. Ergenekon soruşturması başladığı dönemle en küçük bir alakası kalmamış, genel bir tasfiye planına dönüşmüştür. Ergenekon, AKP iktidarının ‘Reichstag yangını’dır. Artık AKP iktidarının karşısında olan herkes Reichstag kundakçısıdır. Ama unutulmasın, her Reichstag davası kendi Dimitrovlarını çıkarır. Tarih onlardan insanlığın yüzakı olarak söz eder. Komplocular için verilen hükmü söylemeye gerek yok.