Yazar Altay Öktem, “Edebiyat, ister çocuk ister yetişkin için olsun, eşitler arasındaki bir iletişim biçimidir. Okura üstten bakan hiçbir kurgunun, hiçbir dilin başarılı olabileceğini sanmıyorum” diyor.

Şair ve Yazar Altay Öktem: Çocuklarla paylaşmak için yola çıkılmalı

Deniz Coşan

Çocuk edebiyatında da eserler veren ödüllü şair ve yazar Altay Öktem, son kitabı Kahkaha Kasabası ile okurlarıyla buluştu. “Rekabet yerine dayanışmayı savunmak, bir direnme şekli artık.

Gülümsemek, kahkaha atmak ise ciddi bir itiraz” diyen Öktem ile çocuk edebiyatını, çocuklar için yazmayı ve son kitabını konuştuk.

Kahkaha Kasabası, masalsı bir roman olarak öne çıkıyor. Dayanışmanın ve neşenin inadına yayılmasını anlatan bir kitap. Bu kitabı yazmaya nasıl karar verdiniz?
Özlemini duyduğum, keşke içinde yaşasaydım diye düşündüğüm hayalî bir mekân Kahkaha Kasabası. Ben bile özlem duyduğuma göre, çocuklar haydi haydi duyar diye düşündüm. Onları doğadan kopartıp beton binaların arasına tıkıştırdık. Hayat diye bunu sunduk. Herkesin, hem de hayvanlar, bitkiler dahil herkesin günde en az sekiz kere kahkaha attığı ve sürekli güldüğü bir kasaba, hayatın dönüştürülebileceği umudunu da barındırıyor içinde. Elbette dayanışma bu kasabanın temel unsuru. Eskiden isyan vardı; kabul etmediğimiz şeylere isyan ederdik. Günümüzde isyan, bir paradigma olmaktan çıktı. Yerine ancak dayanışma kültürünü koyabiliriz. Rekabet yerine dayanışmayı savunmak, bir direnme şekli artık. Gülümsemek, kahkaha atmak ise ciddi bir itiraz. 

Kahkaha Kasabası’nda mevsim adları farklı, farklı renklerle de okur buluşturulmuş. Bu farklı teknikleri denemek cesurca değil mi?
Kahkaha Kasabası’nda altı mevsim, Somurtuk Köy’de ise iki mevsim var. İnsan mutluysa ara mevsimleri de hissedebilir. Mutsuzlaştıkça, bir yokyaza, bir varkışa mahkûm olur. Dört mevsim de ana renkler de bizim, yani yetişkinlerin oluşturdukları kategoriler. Çocuklarda, böyle köşeli kategoriler olduğunu sanmıyorum. Biz zorla ikna ediyoruz onları, size güzel kalıplar hazırladık, diyoruz. O yüzden, özellikle çocuk kitapları yazarken hayal gücüme sınır koymamaya çalışıyorum. O mevsimler de o renkler de çocukların dünyasında var aslında. Çünkü algı yaşla körelen, toplumsal baskı unsurları ise, bile isteye algıyı körelten şeyler. 

Mitolojik bir karakter olan, Anadolu’nun önemli ana tanrıçalarından Hekate de kitapta bir karakter olarak yer alıyor. Ancak burada pozitif bir karakter. Bu değişimin amacı nedir?
Değişimden çok hakkını teslim etmek diyebiliriz. Hekate Anadolu’nun önemli bir ana tanrıçasıyken, Yunan mitolojisinin hâkimiyetinden sonra cadılıkla, büyücülükle ilişkilendirilmiş. Çünkü Yunan mitolojisi, Anadolu mitolojisine oranla çok daha eril bir mitoloji. Dezenformasyon, gündelik siyasetin bir unsuru değil sadece, milattan önceki dönemlerden bugüne, bir din diğerini, bir mitoloji diğerini dezenforme ede ede ayakta kalabilmiş. Bu gerçeği değiştirmek pek mümkün değil ama en azından çocuklar Hekate’yi doğru tanısın, sevsin istedim. 

Somurtuk Köy bir Türkiye alegorisi midir?
Yazarken, doğrudan Türkiye alegorisi olarak düşünmedim aslında. İçinde bulunduğumuz çağda, bu bir dünya alegorisi olarak da kabul edilebilir. Ancak, ülkeler açısından ele alırsak, Somurtuk Köy’e en yakın ülke, maalesef, gerçekten de Türkiye. Bütün renkler aynı hızda kirlense bile birincilik beyaza verilir ya, hem en hızlı kirlenen hem de kiri en çok gösteren ülke biziz.

Aynı zamanda ödüllü bir şair ve yetişkin yazarı olarak çocuklara yazarken nelere dikkat etmek gerektiğini düşünüyorsunuz? Örneğin didaktiklik önemli bir tuzak değil mi?
Didaktik anlatım üstenci, hiyerarşik bir tavır içerir. Çocuklara bir şey öğretmek için değil, çocuklarla bir şey paylaşmak için yola çıkıldığında, eşit düzlemde bir ilişki kurulabilir. Edebiyat, ister çocuk ister yetişkin için olsun, eşitler arasındaki bir iletişim biçimidir. Okura üstten bakan hiçbir kurgunun, hiçbir dilin başarılı olabileceğini sanmıyorum. 

Çocuklar için başka projeleriniz de olacak mı?
Yakında, çocuklar için yazdığım şiirler kitaplaşacak. Çocuk şiiri yazmak, aslında çocuklar için şiir yazmak anlamına gelmiyor. Her çocuğun kalbinde zaten binlerce şiir vardır. Bize düşen, onların kalplerindeki şiirleri açığa çıkartmalarına yardımcı olmak. Bunu başarabilirsek, ne mutlu bize.