İspanya Başbakanı Pedro Sanchez erken seçim kararıyla büyük bir risk aldı. Kaybederse iktidar, 50 sene sonra ilk defa Franco’nun mirasçılarına kalabilir. Çetin geçecek yarışa rağmen Sanchez aşırı sağa karşı galip gelebilir.

Sanchez’in sağa karşı kumarı
Fotoğraf: AA

Simon TISDALL

İspanyol Başbakan Pedro Sanchez, 23 Temmuz günü yapılacak seçimlere giden süreçte üç cephede birden savaşmak zorunda. Sosyal Demokrat çizgide duran Sanchez’in Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) üç cephede birden zafer kazanabilir mi? Bu soru İspanya’nın ve belki de Avrupa’nın tamamının geleceği açısından önem arz ediyor.

Bir defa Sanchez’in kendi siyasi kariyerini kurtarması gerekiyor. Seçimleri altı ay öne alması birçok insanı şaşırttı. Mayıs ayında yapılan anketler, partisinin oy oranının düşüşte olduğunu gösteriyordu ve bu kararın son derece riskli olduğu değerlendirmeleri yapıldı. Başka siyasetçiler bekleyip görmeyi tercih eder, kamuoyu nezdinde rüzgarın yön değiştirmesini umarlardı. Fakat kızgın bir boğaya meydan okur gibi hareket eden Sanchez, seçmene meydan okudu ve “Beni ya destekleyin, ya kovun” dedi.

İkincisi, Sanchez’in partisi PSOE ve Çalışma Bakanı Yolanda Diaz liderliğinde şekillenen yeni sol-yeşil ittifak, Sumar ile birlikte merkez sağdaki Halk Partisi’nin (PP) yenmek zorundalar. Bu hedef kovalandıkça menzilden uzaklaşabilir.

Anketlerde PP altı puan önde görünüyor. Tabii parti lideri Alberto Nunez Feijoo’nun kendine kabul edilebilir müttefikler bulması gerekiyor.

ÜÇÜNCÜ ÖLÜM PERDESİ

Bu durum da bizi Sanchez’in savaşması gereken üçüncü ve en önemli cepheye getiriyor. Boğa güreşçilerinin ifadesiyle “tercio de muerte” yani “üçüncü ölüm perdesi.” Bu mücadele, yalnızca İspanya’da değil, tüm Avrupa’da “post faşist” aşırı sağı alt etmeyi gerektiriyor. Sağın göçmen karşıtlığı, yabancı düşmanlığı, ırkçılığı ve İslamofobisi gerçekten eski günlerin faşist rejimlerini andırıyor.

Geleceğe ancak “unutma anlaşması” ile yelken açabilmesine rağmen acı hatıraları halen canlı duran İspanya gibi bir ülke için, faşizm geçmişi 1975’e kadar iktidara kalan Franco anlamına geliyor.

Mevcut anketlere göre Franco taklitçisi, aşısı sağcı Vox partisi oyların yüzde 14’ünü alabilir. Feijoo’nun Halk Partisi’nin oy potansiyeli yüzde 34 olarak ölçülüyor ve bu iki parti bir araya gelirse kazanacak çoğunluğu elde edebilirler.

Sanchez’in PSOE partisi anketlerde yüzde 28 dolaylarında görünüyor ve Diaz’ın Sumar’ının oy oranı  yüzde 13. Bu durumda “kral yapıcı” rolünü Vox’un oynaması şaşırtıcı olmaz. PP’ye destek verme koşulu ise güç sahibi olmak. Bu taktik başarılı olursa İspanya’da Franco döneminden bu yana ilk defa aşırı sağcılar iktidarda makam sahibi olacaklar.

Vox lideri Santiago Abascal “sosyal-komünist” koalisyonun, tek adam rejimlerinin yarattığı yıkımlardan bile daha büyük tehlikeler barındırdığını öne sürüyor. Bunu söylemesine karşın ajandalarından anlaşılıyor ki, ülkeyi Franco tarzı diktalar ile yönetmeye oldukça hevesliler. Abascal, Katalan ve Baskların ayrılıkçı partilerini yasaklamak istiyor ve İspanya’nın Kuzey Afrika’daki Ceute ve Melilla topraklarını göçmenleri caydırmak için duvarlarla çevirmek istiyor.

İtalya’da iktidarda bulunan Giorgia Meloni’nin İtalya’nın Kardeşleri partisi gibi, Vox da LGBTQ+ hakları ve cinsiyet eşitliği karşıtı söylemleriyle biliniyor. Meclis üyesi Vox partililerin devlet içinde sansür faaliyetleri yürüttükleri ve geçmişi sonsuza kadar silmeye çalıştıkları iddiaları dillendiriliyor. Parti aynı zamanda 2007 yılında yasalaşan “tarihsel hafıza” yasasını yürürlükten kaldırmak istiyor. Bu yasa ile iç savaş kurbanlarına tazminat hakkı tanınmıştı. Yasa aynı zamanda Franco rejiminin “gayrimeşru” ilan edilmesini içeriyor.

SANCHEZ’İN HESAPLARI

Abascal’ın Sanchez’e yönelttiği suçlamalar arasında “İspanyol halkına yalan söylemek, demokrasi düşmanlarıyla ittifak kurmak” var. Bunu söylerken Sanchez'in ayrılıkçı partiler ile kurduğu ittifaka gönderme yapıyor. Muhalif partilerin diğer eleştirileri ise ülkede artan yaşam maliyetlerine, sıkı pandemi önlemlerine, göç yönetimine ve tartışmalı cinsel rıza yasasına dayanıyor.

Karşılığında Sanchez, Abascal ve Feijoo’ya yönelik suçlamalarını dillendirirken, “Bizi zaman makinesinde koyup, kim bilir nereye götürmek istiyorlar” diyor – bununla tabii ki faşizm dönemini kastediyor. Vox yerel yönetimler düzeyinde halihazırda PP ile koalisyon içinde. İş ulusal seçimlere geldi mi, Sanchez seçmenin sağ ittifaktan ürkeceğini hesap ediyor. Risk alarak erken seçim ilan etmesi de uzmanlar tarafından bu düşünüş ile açıklanıyor. Alenen kumar olarak tarif edebileceğimiz bir durum.  

Sanchez’in olası kurtarıcısı Sumar partisinden Diaz, insanların önüne “daha net” bir seçim koyuyor. Kısa süre önce yaptığı bir kampanya konuşmasında, “23 Temmuz’da iki farklı hükümet arasında, iki farklı koalisyon arasında seçim yapacağız” dedi. “Bunlardan biri haklar, özgürlükler ve gelişim ittifakı. Diğeri ise nefret ve kadınlarınlar ile LGBT bireylerin haklarının inkarı üzerine, işçileri bu insanlara düşman etme üzerine kurulu bir ittifak.”

AVRUPA’DA ‘SAĞ’ HASTALIK

Brüksel’deki siyasetçiler de İspanya’daki gelişmeler karşısında haklı olarak endişeliler. İspanya bu sene Avrupa Birliği başkanlığı koltuğunda. Otoriterleşme, bağnazlık ve hoşgörüsüzlük karşıtı mücadele tüm yerküreye yayılmış durumda. Sanchez’in diğer bir uyarısı da “İspanyollar Biden ile mi, Trump ile mi hizalanacaklar, buna karar vermeliler” şeklinde oldu.

Siyasi analist Omar Encarnacion “PSOE, ülkesi Batı Avrupa’da zayıflarken sosyal demokrasinin halen gerçekçi bir siyaset biçimi olduğunu gösterdi” diyor. “İtalya, Fransa ve Almanya’da sosyal demokrat partiler son yıllarda çökerken ya da etki kaybederken, PSOE büyük başarı kaydetti. Fakat İspanya’da da bu dönemin sonuna mı geldik?”

Ömrü boyunca köşe yazıları yazan Diaz, demokratik solun İspanya’da ve dünyadaki geleceği için daha radikal yaklaşımlara ihtiyaç olduğu kanısında. İklim değişikliğini ajandasının tepesine koyacağına söz verdi. Haftalık çalışma saatlerini azaltmak ve 18 yaşını dolduran herkese finansal teşvik vererek sınıfsal hareketliliği artırmak gibi taahhütleri var.

Fransa’daki başkanlık yarışına sol ajandayla giren Jean-Luc Melenchon’un topladığı destek, Diaz’ın kökten değişim talep etmekte yalnız olmadığını gösteriyor. Almanya ve Birleşik Krallık gibi ülkelerde ise aşırı sağ hastalığının yayıldığını görüyoruz. Bu ülkeler Sanchez’in geleneksel sosyal demokrat modelinin seçim sınavını atlatıp atlatamayacağını yakından takip edecekler.

Batı’nın geri kalanında da hikaye az çok benzeşiyor.

Kendini stres altında hisseden ve bölünen seçmenler birbirine düşman kesilirken, aşırılıkçı ve demokrasi karşıtı güçler toplumun fay hatlarını istismar ediyorlar.

Çetin bir yarış olacak. Fakat kim bilir, belki de Sanchez küresel eğilimlere karşı galip gelebilir.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: The Guardian