Sanna Marin: Yarı gerçek, yarı efsane
Marin (sağda) başbakanlık görevini Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö’ye iade ederken...

Çağrı YALGIN*

2020 yılının ocak ayında yayılan bir yalan haberle, günün Finlandiya Başbakanı Sanna Marin uluslararası şöhrete büyük bir adım attı: Brüksel merkezli bir haber sitesinin çarpıtmasına göre Finlandiya, haftalık çalışma süresini 24 saate indirmişti bile. Marin de "8 saat çalışmak gerekli mi? İnsanların sevdikleriyle vakit geçirmeyi, hobilerine zaman ayırmayı hak ettiklerine inanıyorum" demişti. Finlandiya'da yaşayıp haftada 37,5 saat çalışan, Fin basınını Fince okuyan bendenizin ise bundan henüz haberi yoktu. Yalan haberi durduramadık. Jet hızıyla yayıldı. Hâlâ zaman zaman sosyal medyada yüzeye çıkıp tekrar kayboluyor.

Gerçekte Marin, haftalık mesai süresinin ya dört güne sığdırılmasını ya altı güne yayılmasını önermişti. Böylece yaklaşık günde 8-9 saatten haftada dört gün çalışarak haftasonu üç güne uzatılabilir, veya haftada 6 gün, günde 6 saat çalışarak akşamları insanlar kendilerine ve ailelerine daha çok vakit ayırabilirdi. Ancak haftalık toplam mesainin azaltılmasını önermemişti. (Haftalık mesai süresinin düşürülmesi üzerine İzlanda'daki küçük ama başarılı denemeler ise gündeme bu kadar yansımadı!)

Üstelik Marin, bu öneriyi yaptığında daha başbakan da değildi. Bunu, partisi sosyal demokratların (SDP) olağan kurultayında kişisel görüş olarak dile getirmişti. Sözleri ne partisini bağlıyordu ne de partisinin en büyük ortağı olduğu koalisyon hükümetinin programında böyle bir vaat vardı.

O dönemin başbakanı Antti Rinne, SDP liderliğine sendika yöneticiliğinden gelmiş, partiyi yeniden sola çekmişti. Genel seçimlerde partisini birinciliğe taşıyınca Merkez, Yeşiller, Sol Birlik ve İsveçliler partileri ile sol eğilimli bir koalisyon kurmuştu. Finlandiya'nın ikinci en büyük şehri olan Tampere'nin genç ve parlayan politikacısı Sanna Marin de bu kabinede ulaştırma bakanı olarak yer bulmuştu.

TAMPERE'NİN SOL TIRMIĞI

Finlandiya'da oy partiye değil, adaya verilir. Pusulaya adayın adaylık numarası yazılır. Oy, adayın partisine de gider. Her adayın partisine kazandırdığı oy miktarı bellidir. Adaylar listede parti genel merkezlerinin keyfine göre değil, buna göre sıralanır. 

Ülke çapında en çok oyu alan politikacılara Fince siyaset jargonunda "oy tırmığı" denir. İşte Marin de, ülkenin ilk sanayileşen ve en büyük işçi hareketlerine sahne olan şehri Tampere'nin oy tırmığıydı. Partisinde bunun sayesinde söz sahibiydi. Sendika kökenli Başbakan Rinne, hayatın garip bir cilvesiyle postacı grevi sırasında süreci iyi idare edemediği için görevde bir yılı doldurmadan istifa etmek zorunda kaldı. Göreve Marin seçildi.

Başbakan olduğunda Marin 34 yaşındaydı. Bu göreve gelmiş en genç kişiydi. Enerji ve özgüven dolu olduğu belliydi. Partisine de gençlik ve canlılık getirdi. SDP uzun zamandır yaşlıların partisi haline gelmişti. SDP'ye gidecek genç siyasetçi ve seçmenin önemli bir kısmı, bu sebepten sosyalist Sol Birlik ve Yeşiller'e kaymaktaydı. Genç, dinamik ve sol eğilimli Marin'in liderliği bu eğilimi durdurdu, belki de tersine çevirdi.

Üstelik, şimdi koalisyonun beş partisinin beşinin de lideri kadındı. Ülkelerinin dışarıdaki imajına her zaman önem veren Finler için bu durum bir gurur kaynağı olmuştu. Beş liderin toplantılarında şimdilik erkeklere sauna sırası ayırmak da gerekmeyecekti.

KRİZLERİN BAŞBAKANI

Marin göreve başladıktan birkaç ay sonra önünde COVID-19 krizini buldu. Bu dönemdeki uygulamaları genelde geniş halk kesimlerince onaylandı. Kendi başına değil, alanın uzmanlarıyla, hukukçularla ve diğer devlet görevlileri ile görüşerek dikkatli adımlar attığını gösteren yönetim tarzı takdir topladı. SDP'nin anketlerdeki desteği giderek arttı.

Derken Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı patlak verdi. Bunun hemen öncesinde, Helsingin Sanomat gazetesinin anketine göre Finlandiya'nın NATO'ya katılımına Finlerin desteği %28 oranında idi (ki bu da 20 yılın en yüksek düzeyiydi). Savaşın başlamasıyla bu oran kısa sürede %70'i geçti. Anayasaya göre dış politikayı dışişleri bakanı ile birlikte yürüten Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö zaten eskiden beri NATO taraftarıydı. Marin, önce kendisi NATO'ya katılım yönünde karar aldı, ardından da Niinistö ile bir ortak basın toplantısı düzenleyerek bunu duyurdu. Koalisyon partilerinden bu konuda kararsız olan Merkez ve Sol Birlik'in liderlerinin NATO üyeliğine destek vermesinde de Marin'in tutumu muhakkak önemli rol oynadı. Bu sıralarda SDP anketlerde hâlâ ilk sırada seyrediyordu.

Bu krizlerinden vakit kaldıkça Marin hükümeti ülkenin sağlık ve sosyal güvenlik sistemini yenilemeye çalışıyordu. Özellikle başkent bölgesinde yetersiz kalan bu hizmetlerin sorumluluğunun, belediyelerden yeni kurulacak yerel idarelere devredilmesi planlanıyordu. Önceki iki hükümetin yetiştiremediği bu işi Marin hükümeti bitirdi. Ne var ki yenilik, beklenen iyileşmeyi –en azından ilk yılında– getirmedi. Kamu kurumlarına başvuran hastalar, muayene için hâlâ uzun süreler bekliyor. Parası olan, özel kliniklerde yüksek ücretle muayene oluyor, parası olmayan sıra bekliyor. Hekim, hemşire ve hastabakıcıların, daha az işe daha iyi ücret veren özel kurumlara geçmesi, hattâ Norveç'e göçmesi durumu giderek daha da kötüleştiriyor.

Bu gibi sorunların kamuoyundaki tartışmalarına Marin pek katılmadı. Yine, hükümet içindeki sürtüşmeler esnasında da pek ortalarda görünmedi. Örneğin, kentli partisi olan Yeşiller torf yakılmasını atmosfere karbon salınımı nedeniyle yasaklamak isterken, kırsalı temsil eden Merkez partililer bu ucuz enerji kaynağından vazgeçmek istemiyordu. Marin bu anlaşmazlıkları çöz(e)meyince hükümetinin son yılında partiler arasındaki işbirliği durma noktasına geldi.

BAŞBAKANLIK KUMARI

Sağlık hizmetlerinden duyulan memnuniyetsizlik, savaşın artırdığı gıda ve enerji pahalılığı, ve hükümetin artık iyi işlememesi muhalefetin desteğini yavaş yavaş artırdı. Gerçi Marin'in SDP'si nisan ayındaki genel seçimlerde, oy oranını önceki genel seçimlere göre yükseltti. Bunda, Marin'in, seçimden sonra başbakanlığın sağ partiye geçmemesi için sol oyları partisine çekme çabası da etkili oldu: SDP bu taktikle Sol Birlik'ten ve Yeşiller'den bir miktar oy çaldı. Ne var ki aynı taktik –büyük ihtimalle– solun toplam milletvekili sayısını düşürdü. Üstelik, sağ muhalefetin oyları SDP'ninkinden de çok artınca SDP ancak üçüncü olabildi. 

Başbakan adayı, merkez sağ Kokoomus partisi lideri Petteri Orpo, istese SDP başta olmak üzere bir sağ-sol koalisyonu kurabilirdi. Tam bu sırada Marin, parti liderliğini sonbahardaki kurultayda bırakacağını ve siyasi hayatına bir milletvekili olarak devam edeceğini duyurdu. Bu bekleniyordu ama neden bu kadar erken duyurulmuştu? Bunun sebebinin, SDP'nin koalisyona girişini kolaylaştırmak olduğu ileri sürüldü: Marin, seçimden önce Orpo ile birçok kez polemiğe girmişti. Bu duyuruyla Orpo'nun SDP ile koalisyon halinde kendisine katlanması gerekmeyeceğini ima ediyor olabilirdi. Yine de Orpo sağ koalisyonu tercih etti. Bunun en önemli sebebinin Marin değil, Kokoomus'un en önemli hedeflnin iş dünyasının vergi yükünü hafifletmek için sosyal hizmetleri azaltmak olması olduğunu düşünüyorum. SDP ve Sol Birlik bu politikayı kabul etmeyecekti.

OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN

Marin, başbakanlığı süresince siyaset dışı hayatıyla da gündeme çok geldi. Aslında kendisinin sadece siyasetçi değil, insan da olduğunu hatırlattı demek daha doğru olur. Gün geldi, sabah koşusunu milyon takipçili Instagram hesabında paylaştı, gün geldi, Vogue dergisine röportaj verdi. Fotoğraf çekimlerine, Tampere'de tasarlanmış ve üretilmiş giysiler seçerek yerel ekonomiyi destekledi. Özel hayatının basına yansımasını istemese de bazen bir diskoda sıradan bir vatandaş gibi görüntülendi, bazen bir ev partisinde dans ederkenki videoları sızdırıldı. Ne var ki bu sızıntılar da, bir dergide yayınlanan fotoğrafındaki dekolteye getirilen eleştiriler de ters teperek Marin'in popülerliğini artırdı. Siyasetçilerden pek beklenmeyen, içten davranışları dünya çapında milyonlarca insanı etkiledi.

Ancak görünen o ki bu durum özellikle Finlandiya dışında, başbakanlık görevinde ne yaptığını ve yapamadığını, hangi konuda ne düşündüğünü dahi bilmeden Marin’i destekleyen bir hayran kitlesi de yarattı. Uluslararası şöhreti, bir rock yıldızını andıran şekilde, bir miktar efsaneyle karışmış durumda.

Marin, eylül başındaki parti kurultayında liderliği devredecek. Uluslararası tanınırlığını, uluslararası kurumlarda üst düzey görevlerde değerlendirebileceğini tahmin edenler oldu. Şimdilik, ücretli konuşmalar yapmak üzere bir ajans ile anlaştığını biliyoruz. Ama eminim ki karşımıza ileride çok çıkacak.

*Finlandiya Yeşiller Partisi üyesi