Google Play Store
App Store

Memleket fena zamanlardan geçiyor. Ankara’da yaşanan son saldırı, ölen masum insanlar ve sonrasında atılan savaş nutukları hiç hayra alamet değil

Şarkılı tarih dersi

> MURAT MERİÇ @popdedik

1991 tarihli bir şarkıyla açayım bu haftaki yazıyı. Pek bilinmeyen bir şarkı bu: Melike Demirağ – Şanar Yurdatapan imzalı “Hariçten Gazel / Alışamadım” adlı albümde yer alan “Vae Vectis” ya da diğer adıyla “Zeynep’in Tarih Dersi”. Şarkıya geçmeden, küçük bir hafıza tazeleme operasyonu iyi olur ama… Melike Demirağ, 70’li yıllarda (o dönem evli olduğu) Şanar Yurdatapan’ın yazdığı şarkılarla adından söz ettirmiş, politik müziğin en önemli seslerinden biri olmuştu. Hâlâ öyle. Şanar Yurdatapan, memleketin en önemli bestecilerinden. Yaptığı şarkıları sadece Demirağ değil, pek çok isim seslendirdi. Bugünlerde daha ziyade yaptığı kampanyalarla adından söz ettiriyor, artık müzikten uzaklaştı belki ama, bu, o dönem yaptığı çalışmaları unutmamızı gerektirmiyor. Bilakis o dönem ve sonrasında yaptığı çalışmaları sürekli hatırlamak, hatırlatmak, hem geçmişi hem de bugünü anlamak açısından oldukça faydalı. Çünkü Yurdatapan, şarkılarıyla tarihe not düşenlerden. Sadece yaşadığı dönemin olaylarını şarkılarına işlemekle kalmıyor, daha eskiyi hatırlatıyor ve kıssadan hisseler çıkartıyor. Yazının başında söz ettiğim şarkı da bunlardan biri. Sözlerini kurcalamaya başlamadan, Demirağ – Yurdatapan ikilisinin 12 Eylül sonrasında vatandaşlıktan çıkartıldığını, 11 yıllık bir mecburi sürgün döneminden sonra 24 Aralık 1991’de Türkiye’ye döndüğünü hatırlatayım. “Vae Victis” tam da bu dönemde piyasaya çıkmış, bizi heyecanlandırmıştı. Bir bilgi daha: Zeynep, ikilinin kızının adı.

Şarkı, alt başlığından da anlaşılabileceği gibi, sahici bir tarih dersi. Yurdatapan, hatırlatarak ilerliyor: “72 yılında Romalı generaller / İsyan eden köleyi, Spartaküs’ü yendiler / Efendiler yeniden sofralara kuruldu / Köleler çoluk çocuk zincirlere vuruldu // Yüklendi kutsal düzen kölelerin sırtına / İnsancıklar takıldı rahiplerin ardına / Kimse karşı gelemez Tanrıların emrine / Ave Roma barışı, vay mağlubun haline!” Bu sözlerden sonra mekanik bir ses devreye giriyor ve şunları söylüyor: “Dünyada her zaman yönetenler ve yönetilenler olmuştur ve olacaktır / Köleler cahildir, her kötülük onlarda bulunur / Ayak hiç bir zaman baş olamaz, beş parmak bir değildir.” Sonrasında “püsküllü generaller”in Napolyon’u yenmesi ve toprakların yeniden soylulara verilmesi, Paris’in “paralı generaller”ce işçilerden “kurtarılması” anlatılıyor ve olay “kapital”e bağlanıyor: “Fabrikalar yeniden patronlara kavuştu // Tekrar yüklendi düzen işçilerin sırtına / İnsanlar tıpış tıpış rahiplerin ardına / Kimse karşı gelemez Tanrı’nın buyruğuna / Selam sana kapital, vay mağlubun haline!” Burada mekanik sesin söylediği, yüzyıllardır “otorite” tarafından dile getirilen: “İşçiler cahildir, kendilerini idare edemez.” Şarkının sonu, yakın döneme bağlanıyor –ki bahsi geçenler bizzat yaşadıklarımız: “89-90’da bir dönüşüm yaşandı / Yıkıldı tüm duvarlar, savaş korkusu bitti / Demeye kalmadı ki gökten yağdı bombalar / İki dünya birleşmiş, faturayı kim öder? // Tabii yüklendi yeni düzen üçüncünün sırtına / Beyinler esir düştü aptal kutularına / Kimse karşı gelmesin doların buyruğuna / Hello Roma barışı vay mağlubun haline!”

Yakın dönem dediğim, 25 yıl öncesi. Glasnost, Berlin Duvarı’nın yıkılması ve akabinde gelen (televizyondan naklen izlediğimiz) Körfez savaşı, bizzat yaşadığım olaylar. Yurdatapan, şarkının sonunda şunu öğütlüyor: “Yıllar sonra bakınca her şey çok açık çok net / Olaylar yaşanırken anlamakta marifet / İşte böyle yavrucuğum kanma papağanlara / Onlar ne derse desin yuvarlaktır bu dünya…” “Papağanlara” kanmamak, söylenenlere aldırmamak, kimi tartışmaları görmezden gelmek ve her şeyden öte, umudu yitirmemek en iyisi.

Zeynep, şanslı: Annesiyle babası ona bilmediklerini şarkılarla anlatıyor. Biz de şanslıyız, onun için yapılan şarkılardan nasipleniyoruz. Demirağ – Yurdatapan ikilisinin yıllar sonra memlekette yayımlanan ilk albümlerinin adı “İstanbul’da Olmak / Anadolu”ydu ve oradaki dersin konusu barıştı. Eski bir şarkı bu aslında, zamanında (“Barış Dersi” adıyla) pek çok şarkıcı tarafından seslendirildi ve kimi tartışmalara yol açtı. “Güncellenmiş” versiyonun adı, “Zeynep’in Barış Dersi”. Zeynep, “Anneciğim herkes barış barış deyip duruyor. Sen de diyorsun. Söylesene bana bu ne demek?” diye soruyor, annesi anlatmaya başlıyor: “Bütün tarih boyunca savaşmış insancıklar / Her yer yanmış yıkılmış, evsiz kalmış çocuklar / Sakat hasta bir dünya, milyonlarca işsiz, aç / İnsanlık hâlâ muhtaç sevgi, dostluk, kardeşlik ve huzura // Bir savaş uçağına gömdüğümüz parayla / Milyonlarca aç doyar, evler yapardık binlerce / Yetmez mi hepimize kardeşçe paylaşınca / Yeter de artar bile ekmek ve iş ve toprak, bu güzelim dünya!”
Olabilecek en basit barış tanımı belki de bu. Şarkının öğrettiği bu kadar değil: “Barış” sözcüğünün, dünyanın değişik dillerinde nasıl söylendiğini de öğreniyoruz şarkının ilerleyen dakikalarında. Sonu, hem trajik hem de eğlenceli: “Birileri de ‘aşeti’ derler / Bizde büyükler ‘cıs’ derler buna…” Kürtçe’nin yasak olduğu, değil konuşmak anılamadığı dönemden kalma bir şarkı bu. Sözcüklerden korkulan dönemin belgesi.

Merak edenler bu iki şarkıyı bulsun, dinlesin. Yazık ki hem albümler hem de şarkılar yıllardır ortalıkta yok. Arşivleri kurcalamak için fırsat olsun bu. Hem kim bilir, belki de unuttuğumuz başka şeylerle karşılaşırız o arşivlerde?

Yazıya “Vae Victis” ile başladım; bulunduğu albüme adını veren şarkıyla bitireyim: “Alışamadım”. 25 yıl öncesini anlatan bir şarkı bu ama sanki dün yazılmış gibi: “Seçimle gelmiş belediye başkanına emirle işten el çektirmeye / Alışamayan her kim olursa kürsüden ordudan işten atmaya alışamadım / Kanımıza canımıza kumar oynar gibi ‘bir koyarım beş alırım’ demesine hâlâ alışamadım…” Bahsi geçen, dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal. Recep Tayyip Erdoğan’ın (Menderes’le birlikte) örnek aldığı, izinden gittiği insan. Sevme sebebi sadece iktidarda yaptıkları değil, asfalt ve beton sevdaları da uyuşuyor. Bir de çevresindekiler… Şarkıda şöyle bir dize var: “Alışamadım, yağcılığın böylesine alışamadım / Alışamadım, padişah sülalesiyle uyuşamadım…” “Sülale” bir yana, Erdoğan’ı bunca büyüten, çevresindekiler değil mi? İki gün önceki bir haberi hatırlatayım: Erdoğan’ın doğum günü vesilesiyle 2023 öğrenciyi “saray”a yürütmek için uğraşan, yürüyüşe katılacak öğrencilerin “izinli” sayılacağını açıklayan bir Milli Eğitim Müdürü var bu ülkede. Üstelik bu müdür, öncesinde de benzer icralarda bulunmuş ve okullara mescit, öğrencilere Cuma namazı için izin talep etmiş. Geçtiğimiz gün Derya Bengi hatırlattı bu ayrıntıyı. Neyse ki bunca belleksizliğimize rağmen unutmayanlar var.
Memleket fena zamanlardan geçiyor. Ankara’da yaşanan son saldırı, ölen masum insanlar ve sonrasında atılan savaş nutukları hiç hayra alamet değil. Savaş kötü bir şey, bunu bilmek için şarkılara ihtiyacımız yok ama zorda kaldığımız zaman onlara sığınmak en iyisi. Kimi şarkılar, unutmamızı engelliyor zira. İyi ki.