Geçen hafta Aziz Nesin’i anan yazılar okudum gazetelerde. Yokluğunu hep hissettiğimiz o küçük dev adama, dev yazara dair yazılar. Bazı öykülerini yeniden okudum...

Geçen hafta Aziz Nesin’i anan yazılar okudum gazetelerde. Yokluğunu hep hissettiğimiz o küçük dev adama, dev yazara dair yazılar. Bazı öykülerini yeniden okudum. Yeni şeyler keşfettim yıllar önce okuduğum satırlarda. Usta’nın aşklarını, aşklarında yaşadığı düş kırıklıklarını anlattığı “Bir Sarmaşığın Özyaşamöyküsü”(*) bu kez bir başka etkiledi beni.

Hercai menekşelerle doludur etrafımız. Onlar dikkati çeker de, sarmaşıklara aldırılmaz pek. Oysa, bir hercai menekşeye sarılıp çıkmazsın ki yükseklere.

“Yaşadığım bu kurak, bu çorak, bu kırkıraç bölgeye nereden geldiğimi bilmiyorum” diye başlar Aziz Nesin’in sarmaşığı özyaşamöyküsünü anlatmaya. “Biz sarmaşıkgiller geniş aile olarak yaşayan topluluk bitkileriyizdir. Yalnızlığı ve salt kendimiz için yaşamayı hiç sevmeyiz… Biz sarmaşıklar dayanışmayı seven, hep dayanışan toplumsal bitkileriz. El ele, kök köke, dal dala, yaprak yaprağa yaşarız, çiçeklerimizi birlikte açarız” diye devam eder. Sarılıp sarmalamak ve sarmaşmak, sarmaşarak tırmanmak, sarmaştığı ile birlikte yukarılara, yükseklere tırmanmak, bulutlara ulaşmak doğası gereğidir sarmaşıkların.

Kıraç topraklarda yalnız kaldığından Aziz Nesin’in sarmaşığı, etrafında gördüğü her bitkiye uzanır. Bazen çiçeklerinin güzelliği çeker onu bir katırtırnağının, bazen dimdik duruşu bir zehirli kaktüsün ya da körpeliği bir gencecik fidanın. Ama, her dayanışma, sarmaşma hamlesi sarmaşığın, bir hüsranla biter.

Aziz Nesin’in sarmaşığı aşklarını anlatır. Her hayat bir aşktır aslında. Her kavga bir aşk gibi yaşanır biraz. Bir bakın etrafınıza, ne çok yalnız sarmaşık görürsünüz. Sarmaşma, dayanışma arayan, birlikte yükselmek, ortak güzellikler yaratmak için çırpınan sarmaşıklar… Gencecik bir üniversite öğrencisidir biri, özgür ve demokratik bir üniversitem olsun diye koşturur durur. Eğitim Sen’li bir öğretmendir diğeri, ayrımsız bütün çocukların ücretsiz eğitim görmelerini, anadillerini öğrenmelerini savunur. Bir hekimdir, devlet bütün vatandaşlarının sağlık hizmetlerini karşılamalıdır diyen. Belki Erdemir’de bir işçi önderidir, 500 milyon dolar net kârı olan kurumunu, “Her yer pislik içinde… Rezillik” diye tanımlayan Başbakan’a isyan eden. Belki de bir Kürt siyasetçidir, çağırıldığı adreste kafasına sıkılan kurşunla infaz edilen.

Sarmaşıkları yaralayan, sökülüp köklerinin kurutulmak istenmesi değildir. “Bu topraklarda sarmaşığa yer yok” diyenleri bilirler zaten. Onlara inat, sarılıp bir yerlere, sarmaşarak yükselme çabasıyla geçer hayatları. Ama sarmaştıklarının zehiri, işte o öldürücüdür.

Nesin’in sarmaşığı yaşamı boyunca tutunacak, sarılıp sarmaşarak ve dayanışarak birlikte yücelmenin tadını paylaşacağı o şeyi arar hep. “Sarmaşıkgillerden ayrı kaldığım için olacak” der, “bu isteğimi gerçekleştiremedim. O zaman kendi kendimle dayanışarak bulutlara, ışığa, yıldızlara çıkmaya çalıştım. Bunun olanaksızlığını bilmiyor değildim. Ama alçaklarda sürünmektense, kendi doğamın gereğini yerine getirmek için olanaksızı zorlamayı daha uygun buluyordum. Evet, kendikendime dayanarak sonuna dek yücelmem olanaksızdı… Kendimi ne denli kalınlaştırırsam kalınlaştırayım, gittikçe yükseldiğim için, yaşlı ve yorgun gövdem dallarımı ve yaprakları mı taşıyamaz oldu ve birden kendi üstüme yığılıp ağırlığımın altında ezilip kaldım.”

Sarmaşıkların tragedyasıdır bu! Sarmaşıp dayanışarak yükselme çabaları karşılığını bulmaz çoğu zaman. Tek başına yükselmeye çabalamak da nafiledir. Sarmaşığın kararı zordur!

O, 5 Temmuz 1995’ten beri aramızda değil ama bu ülkede her gün Aziz Nesinlik şeyler oluyor. Teşekkürler sana boyunun iki misli kitaplar yazan adam! Bize onbinlerce ortaklı gazeteler düşlettiğin ve sarmaşıkları sevdirdiğin için! Babamın bana, benim de oğullarıma okuttuğum senden kalan binlerce öykü için, teşekkürler!

(*) Aziz Nesin, Maçinli Kız İçin Ev, İstanbul Adam Yayınları