Almanya hükümeti, İsrail’in Gazze ve Ukrayna’daki savaşları fırsata çeviriyor. “Almanya’nın savaş becerisi kazanması gerek” diyen Bakan Pistorius küresel kaynak ve etki savaşlarını kastediyor.

Savaş çığırtkanları bir kez daha işbaşında
Fotoğraf: AA

Johannes STERN

Dünyada süren uluslararası krizler ve savaşlardan söz eden Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius şöyle diyor: “Kafa yapımızı değiştirmemiz gerek. Askeri birliklerimizde bu değişimi sağladık. Örneğin, artık Litvanya bölüğünden söz edebiliyoruz. İstikamet belirlediğimiz Savunma Bakanlığı içinde de aynı değişimi sağlamalıyız. Hatta toplumun bütününde ve siyasette de kafa yapımızı değiştirmeliyiz. Avrupa’da savaş tehdidinin yükselmekte olduğu fikrine toplum olarak alışmalıyız. Bundeswehr’i (askeri kuvvetleri) ve toplumu buna hazırlamalıyız.”

Almanya “savaş yetkinliklerini” ya da “savunma yetkinliklerini” son kazandığında Avrupa kıtasının neredeyse tamamını yok etmiş ve insanlık tarihinin en ağır insanlık suçlarını işlemişti. “Toplumu buna alıştırmak için” iktidar sınıfının muhalifleri zalimce bastıracak faşist bir diktatörlüğe ihtiyacı vardı.

“Özgürlük” ve “demokrasi” sözcükleriyle süslenen resmi demeçler Alman burjuvazisinin bir kez daha aynı geleneklerin peşine takıldığını, Nazilerin idealleri ve yöntemlerinin birilerine tekrar cazip göründüğünü gizleyemez. Ülke dışında emperyal amaçları gerçekleştirecek savaş politikaları, ülke içindeki dengeleri koruyacak otoriter bir rejim savunuluyor.

ZDF televizyonuna çıkan Pistorius, aşırı sağcı Netanyahu'nun soykırım politikalarını “koşulsuz” desteklediğini bir kez daha vurguladı. İsrail’in Filistin’e uyguladığı politikalar, Varşova Gettosu’nda 1943 yılında ayaklanan Yahudilere Nazilerin verdiği yanıtı anımsatıyor. İsrail ordusunun hedef gözetmeksizin Gazze’yi bombalaması şimdiden 8 bin kişinin ölümüne sebep oldu ve Gazze şeridinin bazı bölümlerini yerle bir etti. Okullar, hastaneler, camiler ve kiliseler yıkıldı.

Pistorius aynı zamanda şu ifadeleri kullandı: “Mesele İsrail’in meşru müdafa hakkı ve varoluşu. Almanya İsrail’in bu haklarına, çekince göstermeksizin evet diyor. Görevimiz, İsrail ile yanyana durmak ve sahip olduğumuz etkiyi mümkün mertebe kullanarak çatışmaların daha da şiddetlenmesine engel olmak.” Bu cümlenin son kısmı aleni bir yalan. Berlin Gazze’deki soykırım politikalarını desteklemekle kalmıyor, emperyalist ülkelerin İran'a yönelik savaş politikalarında da başı çekiyor. ABD bölgeye iki uçak gemisi, savaş uçağı ve asker gönderdi bile. Bundeswehr birliklerinin de bölgeye ilave savaş gemileri ile bin kadar asker gönderdiği söyleniyor.

Bölgeye gönderilen birlikler ilk etapta Kıbrıs’a konuşlandırmışlardı. Gazze’ye 400 kilometre mesafedeki ada, Bundeshwehr için planlama ve komuta merkezi haline getirildi. Ürdün’de de Özel Kuvvetler Komutanlığı konuşlanmış bulunuyor. Alman askerler ve yakıt ikmal uçakları da uluslararası “IŞİD ile mücadele” hava üssü El Azrak’ta hazır bekliyorlar.

Alman savaş gemileri de bölgeye gönderiliyor. Donanmanın resmi açıklamasına göre Baden-Württemberg isimli fırkateyn Wilhelms Limanı’ndan hareket etti. İkmal gemisi Frankfurt am Main’in de bu gemiye katılacağı belirtildi. 174 metre uzunluğunda, 159 kişilik mürettebata sahip bu geminin geçen hafta Kıbrıs Limanı’na ulaştığı söyleniyor.

Bölgede askeri yığınak yapan yönetici sınıfının derdi Alman yurttaşlarını korumak ya da “Yahudilerin yaşamlarını korumak” değil. Ukrayna ve Rusya savaşında gördüğümüz gibi, burada da amaç Alman emperyalizminin jeostratejik ve ekonomik çıkarlarını korumak ve gerekirse askeri güç kullanarak dayatmak.

EMPERYALİST AMAÇLAR

Pistorius Almanya’nın “savaş becerisi kazanması gerek” derken dünyanın her yerinde girişilebilecek kaynak ve etki savaşlarını kastediyor. Kısa süre önce Die Welt gazetesi için kaleme aldığı bir yazıda şöyle diyordu: “Kafamızı kaldırıp yalnızca yakınımıza değil, uzaklara da bakmamızı gerektiren birçok sebep var. Örneğin, Hint-Pasifik coğrafyasında Amerikan dostlarımız giderek zorluk çekiyorlar. Çin’in kurallara dayalı dünya düzenine karşı giderek iddialı bir duruş takındığını görüyoruz.”

Savunma Bakanı, emperyalist gayelerini gizleme ihtiyacı duymuyor. “Ticaret yapan bir ulusuz ve Hint-Pasifik bölgesinde istikrar ve güvenliğin korunması çıkarlarımızın bir gereği. Açık deniz rotaları, erişim, ticaret ve bölgesel işbirlikleri küresel ekonomi için önemli olduğu kadar, bizim için de önemli. Bu yüzden Almanya’nın o bölgelerde varlık göstermesi gerek.”

Emekçilerin ve gençlerin şunu anlaması gerek: Yönetici elitlerin bir kez daha kapılıp gittikleri savaş çılgınlığının bedelini çeşitli şekillerde ödeyenler yine kendileri olacak. Emekçiler savaş meydanlarına sürülecek, sosyal ve demokratik haklarımız ayaklar altına alınacak, savaş politikaları uygulanacak.

Pazartesi günü akşam haberlerinde bolca yer bulan başka bir basın açıklamasında Pistorius şöyle diyordu: “Savunma harcamalarımızı artırmak için görüş birliğine varmak zorundayız. Bundeswehr’in görevini yerine getirebilmesi için buna ihtiyacımız var. Eğitim ve hazırlık çalışmalarımız acil durum seviyesine yükseldi… ve acil durumun adı savaş.”

Çeviren: Fatih Kıyman

Kaynak: WSWS