İsrail’in nihai amacı ne bilmiyoruz. İsrailli gazeteciler Inbar ve Şamir’e göre Hamas ortadan kaldırılsa bile bunun alternatifi doğrudan İsrail yönetimi, yönetimin daha radikal gruplara geçmesi ya da tamamen kaos oluşması.

Savaşı bitirecek seçenekler
Netenyahu "Dünya’yı baştan yaratacağız" demişti. (Fotoğraf: AA)

Ian PARMETER

Dönemsel sınır ötesi çatışmaları saymazsak, İsrail’in 2005 yılından beri Hamas ile üç defa savaştığını söylemek mümkün; 2008, 2014 ve 2021 yıllarında. Her bir savaşta kara operasyonu sınırlı tutuldu, İsrail askerleri Gazze’de iki haftadan fazla kalmadı.

Hamas’ın sınır ötesi saldırılarına karşılık veren İsrail’in şimdi bir kez daha kara operasyonu düzenlediğini görüyoruz. Operasyon, 1982 tarihli Lübnan istilasından bu yana İsrail’in düzenlediği en büyük askeri operasyona dönüştü. Lübnan istilasının amacı, Lübnan’da üssü bulunan Filistin Kurtuluş Örgütü’nü (FKÖ) oradan çıkarmaktı. İsrail bu amacı başarıyla gerçekleştirdi. Fakat savaşın daima istenmeyen neticeleri olur. Lübnan’da istenmeyen netice, Şii militan örgüt Hizbullah’ın kurulması oldu. İran’ın desteği ve eğitimleri sayesinde Hizbullah FKÖ’den çok daha güçlü bir örgüt haline geldi.

Şimdi tanıklık ettiğimiz savaşta ise, İsrail’in nihai amacının ne olduğunu söylemek dahi güç.

İYİ BİR SEÇENEK VAR MI?

İsrailliler Gazze’nin kuzey yarısını ele geçirirlerse ne yapmayı planlıyorlar, bilmiyoruz. Kıyı şeridinde yaşanan insani kriz, Birleşmiş Milletler’in (BM) tarifine göre “felaket” niteliğinde. Bölgenin önünde pek iyi bir seçenek yok.

Seçeneklerden ilki, 1967–2005 yıllarındaki gibi Gazze’nin tekrar İsrail işgaline girmesi. Bu seçenek askeri maliyetlerin katlanarak artması anlamına gelecektir. ABD Başkanı Joe Biden, böyle bir işgalin “hata olacağı” uyarısını yaptı.

İkinci seçenek, İsrail’in Hamas komutanlarını etkisiz hale getirip zafer ilan etmesi ve bölgeden ayrılması. Bu zaferin kısa süreli olacağı hemen hemen garanti. Hamas’ın alt kademedeki yöneticileri hızla oluşan boşluğu doldurup örgütü tekrar toparlayacaklardır. Oluşan boşluğu İslami Cihat örgütü de doldurmaya çalışabilir. Neticede, örgütün yerini kimin ne şekilde alacağı, İsrail’in kontrolünde olmayacaktır.

Batı Şeria’daki Filistin Ulusal Yönetimi iktidarına sahip bulunan El-Fetih partisinin Gazze’yi yönetmesini talep etmek de diğer bir seçenek. Bu seçenek diğerlerine kıyasla biraz daha olası. Fakat el-Fetih 2007 yılında sona eren iç savaşta Hamas’a yenik düşmüştü. Ulusal yönetimin geri dönüşü, Filistin halkı nezdinde kabul görecek bir seçenek olmayabilir. Dahası, hareketin lideri Mahmut Abbas, 2005 yılında bir defalığına seçilmişti fakat koltuğu hâlâ bırakmadı. Bu yüzden Batı Şeria’da dahi meşruiyet sorunu yaşıyor.

Gazze’nin farklı yerel liderler tarafından yönetilmesi de göz önünde bulundurması gereken bir seçenek. Fakat hiç gerçekçi bir ihtimal olmadığını söylemek gerek. Yerel yönetime talip olacak liderlerin Filistinliler tarafından “İsrail işbirlikçisi” olarak görüleceği hemen hemen kesin.

Beşinci seçenek, Gazze’nin Filistinli olmayan Arap kuvvetler tarafından yönetilmesi. Maalesef bu da pek gerçekçi değil. Mısır, Ürdün ya da Suudi Arabistan’ın bu tür bir göreve talip olması pek olası değil çünkü onlar da İsrail adına Filistinlilere polislik yapıyormuş gibi görünmek istemeyeceklerdir.

Göz önünde bulundurmamız gereken son ihtimal ise Gazze’nin BM kuvvetleri tarafından yönetilmesi. Hesaba katılması gereken devasa riskleri düşündüğümüzde, bu fikrin Arap olmayan BM ülkelerinde kabul görmesi düşük bir olasılık. BM Barış Gücü’nün kurulması hem İsrail onayına tabi olacaktır, hem de BM Güvenlik Konseyi’nde oylanacaktır. Daimi üyelerden Rusya ve Çin bugünlerde hemen hiçbir konuda Batılı üyelerle görüş birliğine varamıyorlar.

ÇİM BİÇME STRATEJİSİ

İsrail’in resmi görüşlerinden biri, BM Barış Kuvveti’nin Lübnan’da görevini yapmasına Hizbullah’ın engel olduğu ve milis saldırılarının bu yüzden devam ettiği. Hamas saldırılarından sonra İsrail’in konseye güveni daha da azaldı.

İsrail, Gazze düğümünü neredeyse sonsuza kadar sürdürebileceğini düşündü. Fakat Gazze’nin nüfusu artıyor ve mevcut durumu sürdürmek artık mümkün olmayabilir. Gazze’nin nüfus artış hızı senelik yüzde ikinin hemen üzerinde ve 2030 yılında üç milyonluk nüfusa ulaşması bekleniyor.

Gazze nüfusu aynı zamanda oldukça genç. Bölgede ortalama yaş yalnızca 19,6 (küresel ortalama 30,5). Yetişkin nüfusun neredeyse yarısı işsiz ve Gazze’de yaşayan Filistinlilerin karşılaştığı yoksulluk riski, Batı Şeria’dakinin tam dört katı. Bu tür bir iklimde toplumsal ayaklanma ve radikalleşme kaçınılmaz hale geliyor.

İsrailli gazeteciler Efraim Inbar ve Eitan Şamir’in 2014 Gazze Savaşı üzerine yazdıkları bir analizde, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları “çim biçme taktiği” olarak tarif ediliyordu. İsrail bu taktik ile Hamas’ın saldırgan davranışlarını cezalandırıyor, askeri yetkinliklerini elinden almayı hedefliyordu.

Dolayısıyla geniş çerçevede de hedef  “gerçekli” ve “kısıtlı” askeri amaçları gerçekleştirmekti. Uzun vadeli “yıpratma” stratejisinin bir parçası olarak, sınır hattında uzun süreli “sakinlik” dönemleri yaratılacağı düşünülüyordu. Yazarlara göre “Hamas’ı tamamen yok etmek, asla gerçekçi bir askeri hedef olarak ele alınmamıştı.”

“Hamas yönetimi etkisiz hale getirilebilse bile bunun alternatifi doğrudan İsrail yönetimi, yönetimin daha radikal gruplara geçmesi ya da tamamen kaos oluşması. Hamas gibi amansız, gayri resmi ve köklü bir örgütün karşısında İsrail’in arada bir ‘çimenleri biçmesi’ ve düşmanın yetkinliklerini kısıtlı tutması gerçekçi bir strateji.”

Yazarların tarif ettiği strateji, insani açıdan kabul edilemez. Dolayısıyla sormamız gereken soru, İsrailli başbakan Binyamin Netanyahu’nun bu defa nasıl başka bir sonuç yaratmayı umduğu.

Çeviren: Fatih Kıyman

Kaynak: The Conversation