Birkaç yüzyıldır birleşip parçalanan iki ulus arasındaki bu savaş kazanılamayacağı gibi tamamen kaybedilemez de. Asıl soru, uzak güçlerin kendi ajandalarını dayattıkları bu savaşın, öngörülebilir gelecekte nasıl sonlandırılacağı.

Savaşı ne bitirebilir?
Ukrayna’daki savaş 495 gündür sürüyor. (Fotoğraf: Depo Photos)

Jeffrey St. CLAIR

Rusya’da şu an tam olarak ne olup bittiğini anladığını söyleyen, yanılıyordur. Buna ben de dahilim. Bunu uyarı niteliğinde kabul edin. Süregelen savaş öngörüleri yanlış çıkıyor ve savaşın iklimi bir anda değişebiliyor. Stratejiler çöküyor, hatalar yapılıyor, çatışmalar çıkmaza giriyor. Savaş, en usta düzenbazları bile yanıltan bir labirent gibi adeta.

Şu günlerde ahkam kesen bazı “şahin” yorumcular, on sekiz ay önce Rusya’nın asla Ukrayna’yı istila etmeyeceğinden bahsediyorlardı. Kimileri ise savaş başladıktan sonra Rusya’nın Kiev’i ele geçirmesinin altı gün süreceğini öngörmüşlerdi ve şimdi de Rusya’nın savaşı kaybettiğini söylüyorlar.

Halbuki o zaman söylenmesi gereken ve şimdi de doğruluğunu koruyan tek bir şey var: Birkaç yüzyıldır farklı zamanlarda birleşip parçalanan iki ulus arasında süregelen bu savaş, kazanılamaz. Kazanılamayacağı gibi, tamamen “kaybedilemez” de.

Her ne kadar olası görünmese de, NATO ve Washington Ukrayna’ya sağladıkları askeri desteği bir anda kesecek olsalar, Zelenski yönetimindeki Ukrayna’nın savaşı kaybetmesi olası değil. Buça Katliamı’nı ya da Ukrayna’nın çeşitli noktalarında sivillere, okullara, hastanelere, elektrik santrallerine ve restoranlara yönelik saldırıları hesaba kattığımızda, Ukrayna içinde Rusya karşıtlığının kuşaklara yayılması son derece olası. Dolayısıyla en olası senaryo, savaşın Irak, Suriye ve Afganistan gibi ülkelerde gördüğümüz şekilde direnişe evilerek sabotaj ve suikast teknikleriyle devam etmesi olacaktır. Ukraynalı milisler bu taktikleri halihazırda kullanıyorlar. Süregelen savaş, Minsk Protokolü’nün ihlalinden apayrı bir noktaya evrildi ve yaratılan acı hatıralar belirleyici olacak. Neyi kazandığınıza dikkat edin, çünkü askeri işgallerin kanlı bedelleri olur. 

BAŞARISIZ GİRİŞİMLER

Bana kalırsa asıl sorulması gereken soru, uzak güçlerin dahi kendi ajandalarını dayattıkları bu tür bir savaşın, öngörülebilir gelecekte nasıl sonlandırılacağı, barışın nasıl tesis edileceği. Bir an için Çin’in son gelişmeleri fırsat görebileceğini düşündük. Fakat her iki tarafın acıları tazeyken başarısızlığa uğrayabilecek barış görüşmelerine Şi’nin ev sahipliği yapmak istemediği söylentileri yayıldı. Daha şüpheci yorumlara göre ise, hem Rusya’yı, hem NATO’yu yıpratan savaş Çin’in elini güçlendiriyordu. Barış elçiliği rolünü üstlenmek için hamle yapan Brezilyalı lider Lula ise Moskova, Kiev, Brüksel ve Washington’daki tüm aktörler tarafından görmezden gelindi. Güney Afrika lideri Cyril Ramaphosa da benzer girişimde bulundu ve Kiev’e seyahat etti. Fakat Ramaphosa’yı Kiev’de karşılayan Rusya’nın füze saldırıları oldu ve Moskova seyahati Putin’in gergin tavırlarıyla suya düştü.

Şimdilerde Putin’in 22-24 Ağustos’ta Johannesburg’da yapılacak BRICS zirvesine katılıp katılmayacağı merak ediliyor. Hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yakalama kararı var ve Kiev’de patlattığı füzelerin sesi şüphesiz hala Ramaphosa’nın kulaklarında yankılanıyor.

Ramaphosa’nın Kiev’de karşılaştığı muamele, Güney Afrika’da Steven Grootes tarafından şu satırlarla haberleştirildi: “Yaşananlar neticesinde uluslararası arenada hiçbir etkisi olmadığı öne sürülen Ramaphosa, büyük olasılıkla bu yorumlara yanıt vermek zorunda kalacak. Rusya gerçekten Güney Afrika’nın ‘dostuysa’ neden Ramaphosa’nın orada olduğunu bile bile Kiev’e saldırıda bulundu? Liderinin ziyaret ettiği bir kente “dost ülke” tarafından füze saldırısı yapılması, Güney Afrika’nın ulus devlet tarihinde görülmüş şey değil.”

Rusya, savaş sayesinde “özgürleştireceğini” söylediği oblastları bile ele geçirmekte zorlandı. Putin’in “özel askeri operasyonu” NATO’nun doğuya doğru genişlemesini engelleme amacı taşıyordu fakat ters tepti ve ittifakı Rusya’nın kapısına kadar getirerek, sınırına son teknoloji ürünü silahlar yığılmasına yol açtı. Bu esnada Ukrayna’nın askeri ve sivil kayıpları korkunç sayılara ulaştı. Bahmut, Mariupol, Herson ve Harkov gibi şehirler neredeyse yok oldu ve yalnızca savaş kurtlarının yaşayabileceği hale geldi. Rusya’nın bahar saldırısı ve Ukrayna’nın yaz savunması sahadaki durumu değiştirmedi. İlerleme kaydeden tek taraf, iki günlük garip bir isyan hareketiyle kendi patronlarına baş kaldıran, Rostov’u ele geçirdikten sonra yine bir anda gözden kaybolan Wagner grubu oldu. Wagner lideri Yevgeni Prigojin, Belarus’a hareket etti ve Belarus lideri Akesandr Lukaşenko, günü kurtaran lider olarak müttefiki Putin’den rol çaldı.

SEÇENEKLER TÜKENİYOR

Bu son yaşananların Kremlin’in oyun planının bir parçası olmadığı kesin. Patrick Cockburn, Rus istilasını “rezillik” olarak tanımladı ve Rus ordusunun zayıf, eğitimsiz ve yetersiz silaha sahip rakibi karşısında rezil olduğunu söylemek abartılı olmaz. Her halükarda, istila amaçlı savaşlar, en donanımlı ve becerikli istilacılar için bile genellikle ağır sonuçlar doğuruyor. Ruslar bunu herkesten daha iyi bilmeli. Prigojin’in de defalarca söylediği gibi, Putin savaşı “kolay yoldan” kazanmaya çalışıyor. Suriye’de kullandığı taktikleri tekrar ederek (ve aynı komutanları kullanarak) hava saldırılarına, kruz füzelerine, İran dronlarına ve ön saflardaki paralı askerlere bel bağlıyor. Prigojin’in yanı sıra Çeçen paramiliterlerin başında bulunan Ramzan Kadyrov da burada önemli rol üstleniyor. Kadyrov, Ukrayna’ya karşı taktik nükleer silahların kullanılması gerektiğini savunuyor. (Bu noktada şunu belirtelim: Suriye’de savaş 12 yıldır sürüyor. Savaş, şehirleri tepeden bombalayarak değil, bölgeleri kontrolünüze alarak kazanılır.)

Putin’in savaş bütçesini tasarruflu kullanmak istemesinin geçerli sebepleri olabilir. Batı’nın tüm yaptırımlarına ve AB ülkelerine petrol ve doğalgaz satışı durdurulmasına rağmen Rusya ekonomisi ülke içinde direncini koruyor. Ukrayna’ya topyekün savaş açmanın maliyeti (ki Putin giderek seçeneksiz kalıyor), Rusya ekonomisinin altından kalkamayacağı düzeyde olabilir. Askere alımların hızının iki-üç kat artması gerekeceği düşünüldüğünde ise, savaş yorgunu Rus halkı bu maliyeti kaldıramayabilir.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: Counter Punch