Artık siren sesleri yaşamımızın bir parçası oldu. Fakat insanlar kulaklarını bomba sesine karşı tıkamış durumda.

Savaşlara inat yaşasın hayat
Fotoğraf: BirGün

Ukrayna’dan İzlenim
İsmail DAYE / Zaporijya

Hani bir söz vardır ya: “Ben bu işten bir şey anlamadım.” Bu sözü tam da savaşın ortasında yaşayan birisi olarak, “ben bu savaştan bir şey anlamadım” olarak kullanmak istiyorum. Son birkaç gündür yaşananları anlattığımda, belki de bana hak vereceksiniz.

Geçen hafta Zaporojiya’da yaşayan yaşlı bir kadın, “Burada çok büyük bir roket saldırısı oldu, duydun mu?” diye sordu. Patlama sesi, yaşadığım köye ulaşmamıştı. Rus roket saldırısı sonrasında patlamanın olduğu bölgeden bir kadın ile bir erkeğin öldüğü, yaralıların da olduğu bilgisi geldi. Çevre binalar ile işyerlerinde hasarlar oluşmuştu. Patlamanın olduğu tam nokta ise “askeri sır” olarak kaldı.

***

Ardından da Dinyeper Nehri’nde 11 yaşında bir kız çocuğun bize yakın bir yerlerde akıntıya kapılarak öldüğü haberi yayıldı. Dalgıçların çalışması sonucunda çocuğun cesedinin çıkarılmasına ilişkin haber de yerel basında yer buldu. Nehre girilmemesi konusunda sık sık uyarılar yapılıyor. Nehirde yüzen insan da görmüyorum.

***

Geçen yıl savaş öncesinde Zaporojiya’ya -şimdilerde Rus işgali altında olan- Pologi’den kaçan emekli bir vatandaşla tanışmıştım. Geldiği yerde su sıkıntısı yaşanıyordu. “En yakın su kaynağının 300 metrelik mesafede olduğunu” söylemişti. Ona köyde içerisinde su olan bir ev bulmuştuk. Bir hafta önce onu gördüm. Burada yaşadığı evin kuyusunun suyunun çekildiğini söyledi. Köyde onun durumunda olan insanların sayısının arttığını biliyorum. O yüzden insanlar daha derine kuyu kazdırıyorlar.  Bu durum ise kuyu maliyetlerinin iki katına çıkması anlamına geliyor. Emekli vatandaş çaresiz bir biçimde dolanıp duruyor. İtalya da oğlu var. “Neden onun yanına gitmiyorsun?” diye sordum. Bana eliyle “para işareti” yaptı. Çaresizliğin resmi, genellikle hep aynı oluyor.

***

Son günlerde yaşadığım köyde çalan siren sesi gece ve gündüz o kadar çok arttı ki… Artık siren sesleri yaşamımızın bir parçası oldu. Siren sesi çalmadığında şaşırır oldum. Çatışmaların, hemen karşımızdaki Rus işgal bölgesinde yoğunlaştığını biliyorum. Sık sık oradan da sesler geliyor.

***

Bir zamanlar üzerinde gemilerin yüzdüğü, kıyılarının plajdan geçilmediği, adeta bir denizi andıran Dinyeper Nehri, Herson’daki Kakova Barajı’nın vurulması sonrasında kendi doğal mecrasına dönmüş durumda. Özellikle akşamları manzarası çok güzel oluyor. Bu nehir, güzel manzarasından sanki hiçbir şey kaybetmemek için direniyor. Burası şimdilerde bölgede yaşayan insanların yazın tek dinlenme, eğlenme ve balık tutma alanına dönüşmüş durumda. Nehir, onlarca amatör ve profesyonel balıkçının akınına uğruyor. Hatta nehirden bazen çok kıymetli balıklar da yakalanıyor. Bunları yakalayanlar, aynı yerde satıyorlar da… Nehrin karşısının Rus işgal bölgesi olan Vasilevka ile santral bölgesi olduğunu da belirteyim.

***

8 yıl önce buraya geldiğimde şehirden köye ulaşım minibüsler ile sağlanıyordu. Ayrıca minibüslerin yanında, köye giden vatandaşlar da kendi araçlarıyla bekleyip “taksicilik” yapıyordu. Bu yıl köyün hattını satın alan firma, artık duraklardan araçlar ile yolcu alımını yasaklamış. Alanlara da “15 bin grivna” para cezası kesileceği söyleniyor. Köylüler mağdur. Önceden ağır çantalarıyla özel araçlarla gediklerinde, biraz daha fazla ücret ödeyerek, evlerine kadar ulaşabiliyorlardı. Ancak şimdilerde bu olanak, ellerinden alınmış durumda. Kamusal çıkar ile özel çıkar arasındaki çelişkinin nasıl sonuçlanacağını, bir zamanlar bir biçimde sosyalizmi yaşayan bu ülke insanlarının bu sorunu nasıl çözeceklerini merak ediyorum.

***

Halk pazarlarındaki alışveriş yerlerinin bazılarının kapandığını da gördüm. Hareketlilik azalmış. Buna karşın insanlar günlük yaşamlarını sanki savaş yokmuş gibi, kulaklarını patlama seslerine karşı tıkamış durumda devam ettiriyorlar. Onlardan birisi de benim. Her şeye karşın hayat olduğu gibi devam ediyor. Bu durum artık buralarda kanıksanmış durumda.