Meydanlarda liderler son sözlerini söylerken görünen o ki, bu seçime yönetim sisteminin yanında ekonomi, deprem ve konut sorunları damgasını vuracak.

Seçime bir kala meydanların dili
Fotoğraf: Depo Photos

Tayfun KAHRAMAN, Dr. Öğr. Üyesi
Silivri Cezaevi’nden yazdı. (Silivri 9 No’lu Cezaevi A/47).

Pazar günü sandığa gidecek, bir karar vereceğiz. Özellikle cumhurbaşkanlığı seçimlerinde iki aday üzerine odaklanan tercihler ile ülkemizin geleceğini belirleyeceğiz. Demokrasi, özgürlük, adalet ve eşitlik mi istiyoruz; yoksa baskıcı, otokratik, hak ve hukuk tanımayan, ayrımcı bir iktidar ile devam mı edeceğiz? Bu sorunun cevabı adaylar arasındaki yarış sona yaklaşırken tarafların netleşen niyetlerinde gizli. Bir taraf mevcut çarpık düzenin devam edeceğini, diğer taraf yeni ve adil bir sistem inşa edeceğini anlatırken; ülke otokrasi ve demokrasi arasında bir tercih yapacak. Bu söylem farkını adayların vaatlerinden de okuyabiliyoruz. İktidar vaatleri ile eski güzel günler hikâyesi anlatırken, muhalefet ortak akla dayanan yeni bir sistem inşasından bahsediyor.

Bu perspektifle iktidarın yeni bir hikâyesi yok. O nedenle terör üzerinden güvenlikçi, militarist ve düşmanlaştırıcı bir söylem ile algı manipülasyonu yaparak “kaybetseler de gitmeyecekler” korkusuyla seçmeni sandıktan uzak tutacak yöntemlere başvuruyor. İktidar oy oranlarını artıramadığı için, mevcudu korumaya ve muhalefete gidecek oyları seçime katılımı düşürerek azaltmaya çalışıyor. Fakat anketler ve araştırmalar gösteriyor ki; ekonomik sıkıntılar, adaletsizlik, deprem felaketi, konut ve kira krizi ile her gün yüz yüze gelen seçmen bu politikaya prim vermiyor. Buna karşı iktidar 2018 yılında kendisine verilen 26 milyon oyu korumaya çalışıyor. İktidar nefret dili ve medyadaki çok geniş manipülasyon gücünü kullanarak kendisine daha önce oy vermiş olanları büyük oranda kendi tarafında tutuyor. Fakat ilk kez oy kullanacak genç seçmenler dâhil, kendisine daha önce oy vermemiş seçmenleri ikna etmeyi başaramıyor. Bu nedenle kitlesini büyütemeyen iktidar kendi çelik çekirdeğine sıkışmış durumda. Onları da kaybetmemek için seçmeni ile toplumun geri kalanı arasına bir nefret duvarı örerek, ayrımcı şiddet dili ile muhalefeti düşmanlaştırarak elinde kalan bu çekirdeği pekiştirmeye çalışıyor. Bu yurttaşlar da hiçbir şeyin yolunda gitmediğini görse de, siyasi şartlanmaları ve sürekli alevlendirilen muhalefet düşmanlığı nedeniyle yerini koruyor. Bu konuda iktidarın elindeki en önemli koz, devlet kurumlarını ve geleneksel medyayı sınırsızca kullanma imkânı.

TARAFLAR NE VAAT EDİYOR?

Öfkeli iktidar ile güler yüzlü muhalefetin kontrastı, taraflarca meydanlarda dile getirilen vaatler de bize çok şey anlatıyor. Yönetmeye aday olanların dilini ve siyasetini elbette tercihleri belirler, vaatler de bu tercihleri deşifre eder. Bu anlamda iktidar aynı yolda devam edeceğini söylerken, muhalefet ise başka bir siyasetin mümkün olduğu vurgusuyla farkını ortaya koyuyor. Söylem farkı meydanlarda dile getirilen vaatlere, politikalara da yansıyor. İktidar hep yapageldiği gibi icraat siyaseti görüntüsü vermek için yarım yamalak seçime yetiştirilmiş açılışlar ve halkın ihtiyaçları ile alakası olmayan hayali projeler sergileyerek tekrar bir şans isterken, muhalefet, ekonomik krize, adaletsizliklere, yolsuzluk ve kayırmacılığa vurgu yaparak halkın yaşamsal sorunlarına çözüm vaat ediyor. Peki, ülkenin en temel sorunları olan enflasyon, deprem ve konut krizi konularında taraflar neler vaat ediyor?

Ekonomideki beceriksizliği kendi seçmeni tarafından da kabul edilen Cumhur İttifakı, bu tartışmadan kaçmak üzere dezenformasyon ile muhalefeti terör destekçisi ve hain olarak yaftalarken, bir taraftan da seçime değil, savaşa gidiyoruz izlenimi yaratmak için militarist bir propaganda ile silah sergileri düzenliyor. Her seçim arifesinde olduğu gibi devasa gaz ve petrol rezervleri bulunuyor. Bunun yanında 2018’de de dile getirilen tek haneli enflasyon vaadi reel enflasyon üç haneli olmuşken yineleniyor. Bu sırada gıda enflasyonunda yaşanan artışlar, iktisat teorisini inkâr eden ekonomi politikası ve eriyen rezervler; iktidara ücret genişlemesi dışında başka bir vaat sunma şansı vermiyor. Bu nedenle iktidar ekonomi ringine çıkmaktan kaçarken muhalefet ringe çağırıyor. Ekonomi alanında da görev dağılımı yapan muhalefet, “Şampiyonlar Ligi” dediği altı partinin ekonomi kurmaylarından oluşan güçlü bir ekiple uygulayacağı ortodoks politikalar ile tek adam rejiminin kerameti kendinden menkul faiz-enflasyon teorisinin yol açtığı tahribatı gidereceğini gösterirken; Kemal Kılıçdaroğlu kaynak sorununun nasıl çözüleceğini ücretlerin insani düzeylere getirilerek, vergi muafiyetleri sağlanacağını anlatıyor. İktidarın gelir adaletsizliğini artıran ve bahsetmek istemediği KKM, Yap-İşlet projeleri ve faiz ödemeleri ile daha da artan bütçe açığına karşı; akılcı ve kamu yararına ekonomi politikaları öneriyor.

NETLİK VE BİLİNMEZLİK

İktidar tercihlerini gelir adaletsizliğini derinleştiren politikaların devamı yönünde kullanırken faiz ödemeleri için ayrılan bütçenin büyüklüğü bu tercihin yıkıcılığını gösteriyor. Bu yılın bütçesinde sadece faiz ödemeleri için ayrılan 795 milyar TL ile en önemli sorunlarımızdan birine çözüm üretmek üzere, yaklaşık 1 milyon kırılgan konut kamu kaynakları ile yenilenebilirdi. Bu rakam “Öncelikli olarak müdahale edilmesi gereken konutlar ile depremde yıkılan konutların yeniden yapımı için kaynak nasıl bulunacak?” sorusuna, basit bir tercih değişikliği ile yanıt üretilebiliyor. Bu kaynak ile Millet İttifakı meydanlarda sayı vermeden, önce geçici barınma sorununu çözmek üzere konteyner kentler üreteceğini ve sonra tüm deprem mağdurlarına konutlarını ücretsiz vereceğini taahhüt ediyor.

İktidarda geçirdiği 21 yılda konut sorununu, sağlıklı kentsel dönüşümü çözmek bir yana, dayanıklı konut üretimini dahi sağlayamadığı 6 Şubat Depremleri ile ortaya çıkanlar yine aynı ezberler ile meydanlarda. İnşaat ekonomisi ve rant üzerinden zenginleşmeyi iyi bilen iktidar, kentleşmeye ilişkin vaatlerinde eski alışkanlıklarını sürdürüyor. Seçime yönelik yarısı bizden kampanyası gibi işler ile başvuru toplayarak maliyetine satacağı binalarda kârdan feragati devlet desteği olarak sunuyor. Kura çekerek güçlendirileceği söylenen binaların nasıl ve ne zaman yapılacağından bahsedilmiyor. Çok yakıcı olan bu sorunu gerçeklikten uzak vaatler ile yine seçim sonrasına, bilinmeyen bir vadeye erteliyor.

Meydanlarda son sözler söylenirken görünen o ki, bu seçime yönetim sistemi yanında ekonomi, deprem ve konut sorunları damga vuracak. Hepimiz sonucu merak ediyoruz. Sorunlar karşısında ezbere vaatleri sıralayan, “Benden sonrası tufan” diyen, otoriter tek adam yönetimini mi ortak akılla çözüm öneren, demokrasi, adalet ve değişim vaat eden birlikte yönetimini mi tercih edeceğiz? Fakat meydanlara bahar gelmiş, seçmenler değişim zamanının geldiğine karar vermişler bile.