Seçimlerin ardından: Muhasebe ve değişim
Fotoğraf: AA

Dr. Öğr. Üyesi Tayfun KAHRAMAN
Silivri Cezaevi’nden yazdı. (Silivri 9 No’lu Cezaevi A/47).

Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında özellikle muhalefet seçmenleri arasında hayal kırıklığı yüklü bir duygusal ortam var. Bu hayal kırıklığı ile bir değişim hem de çok acil bir değişim bekleniyor. Ama şunu kabul etmek gerekir ki, mevcut siyasi yapılarda bugünden yarına bir değişimin gerçekleşmesi pek mümkün değil. Temelleri sağlam atılmamış değişim ile siyasette dikiş de tutturulamaz. Değişim çizilecek bir yol haritası ile mümkün olacaktır. Bunun için de kapsamı geniş bir muhasebe yapılmalı.

Herkes seçimin sonuçlarından farklı mesajlar çıkarsa da muhalefet bloğu açısından, tam bir bozgun denemese de başarısızlıkla sonuçlandığı açık. Bir başka bakış açısıyla 48’in 52’den büyük olduğu da söylenebilir. Çünkü 21 yıllık tek parti iktidarı boyunca her istediğini yapan AKP, 2002’de yola çıkarken aldığı oy oranına geri döndü. Bu bir başarı değil. Bu sonuca ulaşmak için yarışın tüm etaplarında mümkün olan her türlü  adaletsizliği yaptı. Fakat buradan muhalefet için bir başarı hikâyesi de çıkmaz. Muhalefet aktörlerinin sadece iki koşucunun yer alacağı önümüzdeki yarışlar için, değişimi kabul etmesi ve bir muhasebe yapması şart.

Unutmayalım ki bu koşuculardan biri Amok koşucusu ve daha sandıklar sayılırken bir sonraki yarış için çalışmaya başladı. Erdoğan kendisini on ay sonra yapılacak yerel seçimlere hazırladığını Kısıklı konuşması ile gösterdi. Anlaşılan onun için seçim silsilesi bitmedi. Erdoğan başta İstanbul olmak üzere büyük kentleri istiyor ve yerel seçimler öncesinde aynı manipülasyonlara yöneleceğini söylüyor. Onay aldığını düşündüğü aynı politikalar ile kutuplaştırarak  sorunları örtmeye devam edecek. Fakat İstanbul kararını vermiş gibi görünüyor. Bu sonuçlara göre hem İBB hem de 20 ilçede Erdoğan kendisi aday olsa bile kaybedecek ve İBB Meclisi’nde çoğunluk muhalefete geçecek. Erdoğan bunu görerek koşuya devam etmekten başka şansı olmadığını da biliyor.

Bu nedenle 14 ve 28 Mayıs’tan elde edilen tecrübeyle Erdoğan’ın manipülatif ve popülist söylemine karşı, muhalefetin yeni bir siyaset kurması gerekiyor. Muhalefetin iktidara karşı kullandığı popülist söylemler başarı getirmedi. Bunlar yerine muhalefetin Millet İttifakı’nı da aşan demokrasi birliğini bozmadan siyaseti hayatın her alanına taşıması, bundan sonra yaşanacak süreç açısından çok önemli. İktidar uygulamalarına karşı muhalefetin sivil toplumu, sendikaları, meslek odaları, kadınları, gençleri ve toplumun tüm kesimlerini yanına alarak sesleri olacağına ikna etmesi gerek. Böylece iktidarın daraltmaya çalıştığı siyasal alanı genişleterek popülist söylem ve politikalara karşı gerçek bir siyaset inşa etmeye başlamalı. Bu süreci bir sonraki genel seçime kadar sürekli bir kampanya haline getirerek yönetmeli. Çünkü muhalefet seçmeni daha duygusal tepkiler verse de tüm toplum kesimleri hayatlarına doğrudan etki eden bir siyaset bekliyor.

Önümüzdeki süreçte ülkenin de iktidarın da işi kolay olmayacak. Bizi çok derin bir ekonomik kriz ve devasa bir borç yükü bekliyor. İktidar bu dönemde birçok taviz verecek ve hata yaparak bunları yine popülist bir söylemin arkasına saklamaya çalışacak. Bunun karşısında gerçekler üzerinden yurttaşları uyaracak ve hayatlarını kolaylaştıracak bir zemin kurmak, muhalefet blokunun birincil görevi olmalı. Çünkü bu dönemde yaşanacak büyük sorunlar hem muhalif hem de iktidar destekçisi halk kesimlerini benzer şekilde etkileyecekle. İktidarın büyük oranda cevapsız kalacağı bu dönemde muhalefet kendi iç sorunlarına sıkışmadan, yurttaşların sorunlarına eğilerek yanlarında olduğunu göstermeli.  Geçim sorunu, kira sorunu, enflasyon gibi konularda yarından itibaren kaldığı yerden devam ederek umut vermeli. Böylece kendisine destek veren seçmenlerin yalnızlık ve çaresizlik hislerini de bir ölçüde kontrol altına alabilir. İşte bu nedenle muhalefetin çıkıp “Başaramadık, bunun muhasebesini yaparak yenileneceğiz ve sizleri yalnız bırakmayacağız.” demesi gerekli. Bu sıkıntılı bir dönemi aşmak için seçmenlerin sesine kulak vererek özeleştiri yaparak hem kadroları hem de politikaları bağlamında yeni, umut veren bir vizyon yaratmalı. Bunun için bu sonuç bir başarıdır söyleminden vazgeçerek, açık bir şekilde başaramadık ama biz de değişeceğiz diyerek politikalarına yön vermelidir. Böylece seçmenin umudunu ve değişim inancını yeniden yükseltecektir. Öncelikle muhalefet blokunun dağılmadan, Millet İttifakı’nı da aşan toplamı ile yola devam etmesi çok önemli. Ana omurgasını sosyal demokratlar, seküler milliyetçiler ve Kürtlerin oluşturduğu bu blok aldığı %48 oy ile azımsanmayacak bir kitle desteğine sahip. Muhalif siyasi partilerin aksi bir yönelimi olmazsa, seçmenlerin bu toplamı koruyacakları aşikâr. Yerel seçimlerde büyük kentlerde başarı elde etmek için  bu blok korunmalı. Elbette çıkan seçim sonuçlarının partiler ve yöneticileri açısından bir sonucu olacak ama bu faturanın acele ile kesilmesi ve blokun çözülmesi sağlıklı bir netice doğurmayacaktır. Muhalif siyasi partiler kendi muhasebelerini yaparak değişime giden bir yol haritası sunmalıdır. Bu değişimi birden bire yapmak yerine aşamalar halinde gerçekleştirmek ve yerel seçimlere muhalefet blokunu güçlendirerek girmek iktidarın bugünden başladığı bu yarışta çok önemli olacaktır. Peki, şimdi ne olacak? Kabul etmeliyiz ki seçim sonrası muhalefet seçmenindeki hayal kırıklığı çok büyük. Fakat görüldüğü üzere muhalefet bloku yeniden bir motivasyon yaratma şansına sahip. Bunun için muhalefetin sağlıklı bir süreç yönetimi ve güçlü liderlik ile kitleleri yeniden peşinden sürüklemeye ihtiyacı var. Aslında Millet İttifakı bunu kısmen başardı ve devamını da getirebilir. İktidarın üreterek üzerinde yükseldiği toplumsal ayrışmayı aştı ve farklılıkları bir araya getirerek, muhafazakârlarla sekülerler arasındaki görünmez duvarları ortadan kaldırdı. Bu yaklaşımın devamı ileriye dönük önemli bir potansiyeli işaret ediyor. Ek olarak milliyetçilerle Kürtler arasındaki duvar da aşılarak, muhalefet bloku içinde zoraki yan yana durmak yerine iletişimin şartları sağlanmalı.

Kutuplaştırma karşısında birbirimizi anlamaya, konuşmaya, müzakere etmeye devam ederek, farklılıklarımızla bir arada durmayı sürdürdükçe genişleyen siyasal alan içinde bu ayrışmalar onarılacaktır. Muhalefet ittifak bileşenleri ve dışarıdan destekler ile bunu yapmaya başladı. Fakat toplumsal ve siyasal ayrışmayı onaracak mekanizmaları henüz oluşturmuşken çok zamanı kalmadan seçim kapıyı çaldı ve bu çabayı tamamlayamadan bırakmak zorunda kaldı. Yarım kalsa de bu çaba önemli bir sonuç verdi. İktidarın karşıtlarını kimlik üzerinden yaftalayarak çatışma üretme girişimlerini kullanışsız bıraktı. Böylece muhafazakâr seçmenler Sünni kimlikleri ile Alevi bir adaya oy vermekten çekinmedi.

Son olarak CHP bu ittifaka öncülük etmeyi sürdürecek, ittifakı genişletecekse kendi dönüşümü ve değişimine devam etmeli, Türkiye’de haksızlığa uğrayan, değişim bekleyen tüm kesimlerin temsilcisi olmalı. Birlikte, eşit ve özgür yurttaşlar olarak yaşama arzusunun önüne set çeken iktidara yanıt üretmelidir. Bunun yanında kurduğu masayı genişletirken korumayı da başarmalıdır.

Muhalefet çok değerli bir deneyim yaşadı. Başarıyı yakalayamasa da şimdilik dağılmadan kalması önemli ve daha iyiyi aramak üzere yola çıkması gerekiyor. Bunun için masayı herkesin katılımına açmalı. Masayı kuranlar kendi vizyonları çerçevesinde politika belgelerini ürettiler. Ama şimdi bu süreci geniş toplum kesimlerine, onların beklentilerine ve vizyonlarına açmaları; değişime direnci ortadan kaldırmaları bekleniyor.