“Gösteri” dili, son dönem disiplinlerarası okumalarının temelini oluşturuyor. Gösteri nedir? Geçirdiği dönüşümler nelerdir? tartışmaları sürerken; İnsanlığın tiyatro oyununun bütün...

“Gösteri” dili, son dönem disiplinlerarası okumalarının temelini oluşturuyor. Gösteri nedir? Geçirdiği dönüşümler nelerdir? tartışmaları sürerken;  İnsanlığın tiyatro oyununun bütün karakterleri bizatihi günlük hayatın içinde bir araya gelerek, sahneye gereksinim duymadan oyunlarına devam ediyor. Konuyu canlandıracak ve oyuncuların yeteneklerinin doruğuna çıkıp son derece bilinçli bir biçimde oyuna katkıda bulunmalarını sağlayacak çeşitliliğe ve rekabete; günümüzün kentleri ve onu belirleyen kapitalist sistem içinde rastlıyoruz. Gösteri kendini hem bizzat toplum olarak, hem toplumun bir parçası olarak ve hem de bir birleştirme aracı olarak sunuyor. Ritüel ve dramatik edimin her türlü biçimi içinden, çok önemli bir şey doğmuştur: İnsanlar arası diyalog… Antik çağdan günümüze “gösteri” izleyicisiyle diyalog kurmayı başarmış bu sebeple de önemini ve vazgeçilmezliğini koruyarak, araçlarını zenginleştirerek, modern zamanlara kadar gelinir. Tarihsel eklemlenme de küçük bir fark belirir… Gösterinin dili yani mesajları kodlanmıştır. Hatları keskin biçimde çizili, tartışmaya açık olmayan, suni bir dil yaratılmış ve “gösteri” de bunun oyuncağı haline getirilmiştir. Dev bütçeli şovlar, ödenekli tiyatrolar derken; sözünü yitiren gösteri diyalogla falan ilgilenmez. Zaten modern insanların diyaloğa ihtiyacı yok... Karmaşık ve tıkanmış görünen “gösteri”, bir mahallenin ortasında nefes alıp veren bir kumpanya tiyatrosunun kalp atışlarını olarak çıkar karşımıza. Yeniden yaratmada yaşanan zorlanmanın iç kasılmaları ve sancılarıyla,  Kumpanya’yı Paşa’da kurar Işıl Kasapoğlu. En kötü rutubetli bodrum katlarında daha düne kadar evinde oturup yaşamlarını sürdüren kadınların Sümbül Camii önünde ördükleri dantelleri kucağına atıp dilenmeye başladığı, kar yağsa da iş yapsak diye hava durumunun sıkı takipçisi olan baştan yenik küçük işletmecilerin, iki kereden aşağı soyulmadık ev bırakmayan hırsızların Paşası… Bir de uyuşturucuyla uyuşmuş gençlerin ve öldürmeyi oyun sanan çocukların Paşa’sında, genç bir ekip “diyalog” kurmak için es geçilmiş coğrafyayı seçiyor.

Semaver Kumpanya’nın amacı suya sabuna dokunmayan, ideolojiden, tavırdan yoksun, çelişkilerle dolu coğrafyamızda oluşturdukları repertuarla sözlerini söylüyorlar. Süleyman ve Öbürsüler, Murtaza, Transporting, İnfazcı No:14, Cesaret Ana ve Çocukları.

Sistem karşısında sapılan yan yollar Murtaza’nın öyküsünde olduğu gibi her zaman sisteme çıkacak. “Kapitalizmin işleyen yasalarının oyuncağı ve yeniden üreticisi olmayacaksak eğer, toplumun özgür gelişimi için sosyalist dönüşümünün yolunu açacağız. Mesleksel anlamda bile özgür bir yaratımsa eğer düşlerimizdeki tiyatroculuk, sırf bunun için bile önce bir sosyalizm hayalimiz olmalı.” Cümlelerinin altına imza atan Semaver Kumpanya’nın hedefine adım adım ulaştığını görüyoruz. Topluluğa adını veren, Sait Faik’in  “Semaver ve Kumpanya” öykülerinden hareketle oluşturulmuş bir kolajı mutlaka görmenizi öneririm.

Semaver Kumpanya yeni sezona “Resm-i Geçit” ile başladı. Çağdaş Yunan oyun yazarı Loulo Anagnostaki’nin yazdığı oyunu Serkan Keskin yönetiyor. Oyunda Nadir Sarıbacak ve Öyküm Elif Erdoğan birlikte rol alıyorlar.

Resm-i Geçit; dört duvar arasında sıkışıp kalmış iki kardeşin dışarıdaki yaşamın gerçekliğinden uzakta sürdürdükleri hayatlarının birdenbire nasıl değiştiğini çarpıcı bir dille anlatmakta. Hayat onlar için bir oda, bir pencere ve pencereden gördükleri meydandan ibarettir. Aris kâğıttan gemilerle savaşçılık oynarken, ablası Zoi tüm dikkatini örgüsüne vermektedir. Söylemekten bile çekindikleri hayalleriyle yaşarlar. Ancak bir odanın içinde kilitli kalmak onları bu dış yaşamdan uzak tutamayacak, masumların tarafında olmak bir bedel ödememelerini engelleyemeyecektir.

Çevre Tiyatrosu - Kocamustafapaşa / İSTANBUL  0212 - 585 59 35

Semaver ve Kumpanya adlı oyun

Bahçelievler Belediyesi Yeni Sahne 27 - 28 Şubat 2009 20:30 da  Barbaros Cad. No:5 Şirinevler